Dini
inançlarıyla kapanmış olan kadınların aşk ve seks hayatlarına ayırdıkları zaman
ve enerjinin miktarı nedir acaba? Ki, burada soru şu da aslında. Hayatlarına
kaç aşk giriyordur? Kaç flört? Kaç evlilik? Yani aşklarla ve sekslerle gelen hüsran ve üzüntülerine de ne kadar zaman ve enerji harcıyorlardır
acaba?
Diğer
kadınlarla karşılaştırıldığında,
Daha azdır,
Aşklara,
Ayırdıkları
zaman ve enerji diye düşünüyorum. Belki de hiç yoktur.
Seksleri
bilemem.
Bilemem de,
zaten tüm yaşamları boyu bir bilemedin iki erkekle geçen çok zengin ve çok renkli bir seks yaşamları
da yoktur demek abesle iştigal etmek olmaz da her halde.
Aşkların
çokluğu sekslerin çokluğu,
Zihnide
meşgul eder.
Duyguları
da. Bedeni de. Kötü mü? Değil. Neyin peşinde olduğuna bağlı.
Demek ki,
Kapanmış,
dini inançları ve konulmuş kurallara uygun yaşayan kadınların,
Gerek vakit,
gerekse enerji ve de zihinleri,
Oldukça
fazladır farklı konulara yönlendirebilecekleri,
Diğer
kadınlara nazaran.
Hal böyle
olunca,
Bu
insanlarda hedefledikleri bir ülke için,
Kocalarıyla
babalarıyla ağbileriyle veya
bekar da olsalar kendileri için,
Kolları
sıvayıp,
Çalışmaya
başladıkları zaman amaçlarına hizmet adına daha çok verim alıyor olmaları da çok mümkün çabalarından.
Rakiplerse
eğer bir başka insan grubuna,
Rakiplerin durumu kısaca böyle.
Ki,
Dayanışma,
yani tek bir yöne doğru topluca hareket etmek yönünde davranışlara olan
alışkanlıkları,
Kitle olarak
ahenk içinde yapılanma özellikleri ile de,
Çalıştıklarını
da unutmamak lazım.
Çoğunun
kocası veya ailesi çalışıyor, gelir kaygıları yok, az
veya çok idare ediyorlar durumlarını, ki azada tamah ediyorlar yeri gelince
kendi sakin ve genişlememiş genleşmemiş yaşamlarında.
Onlara da
tam gün çalışmak düşüyor hedefleri uğruna.
Çocukların
okulda oldukları saatler bile yeter.
Vızıldayıp
ağlaşan ve de dertlenen kesimde de durum tam tersi gibi.
Hadi
başlayalım bir ucundan diye kime dersem diyeyim, keşke de zaman yok diyor.
Ki,
Türbanlı
kadınlarla konuşursanız onlarda vakitsizlikten şikayet ediyorlar,
Amma,
İki kadının
da vaktinin olmadığı konular farklı. Bir kısım keşke diye girdiği sözde başka
işlerden siyasete zaman ayıramadığından şikayetçi, diğer grupsa siyasete
ayırdığı zamanı yetersiz buluyor ve de keşke daha da zamanım olsa diyor.
Mesela,
Bir kesimin
insanları bilmez türbanlı diye adlandırılan bir başka kadın kesiminin,
Gönüllü
olarak çalıştıkları,
Direk halka
değen direk halka gelir temin eden vakıf ve derneklerin neler olduğunu. Ne gibi
çalışmalar yaptıklarını.
Var mı böyle
bir envanter elde?
Yok.
Tahminler
ediliyor sadece.
Ben bir
tanesini iyi biliyorum mesela. Tahminim milyon adet kadının el emekleri
karşılığı gelir elde etmelerine neden olan.
Belki sayı
milyonun da üstündedir.
Diğer yanda,
Atatürk’çü
derneklerin faaliyetlerinin neler olduğundan bile bihaberiz.
Neler yaparlar o derneklerde mesela bütün gün?
Atatürk ilke
ve devrimlerini yaymak, çağdaş insan olmak çağdaş ülke olmak adına ne gibi yeni
kazanımlar çalışmalar yaparlar,
Sokaklara
dalıp inip,
Evlere
girip. Meçhul.
Mesela,
Bu denli
tepki gösteren bu denli telaşlara kapılan laikliğe inanmış bir kesim,
Neden hiçbir
sivil toplum örgütü kurmadı kuramadılar,
Yeni,
Duruma
müdahale etmek ve de değişmesini istedikleri düzenin değişimine katkıda
bulunmak için acaba?
Akıl mı yok?
Ki
zannetmiyorum akıl var bence. Eğitim? O da var.
İmkanları mı
yok? Bence var.
Vakit mi
yok? O da vardır bence eğer ki çok istiyorsan.
Enerji mi
yok? O da var. Görüyor izliyorum enerjilerin nerelere kullanıldığını, demek
var.
Her şey var.
Amma,
Yapan yok.
Aşkla seksle
evlenmelerle boşanmalarla sevgili meseleleri ile,
Memleket
meseleleri arasında mı sıkıştı acaba bir kesim insan?
Veya,
Kişisel hayalleri
yani sadece kendine mutlulukları taşıyacak hayal ve idealleri ile,
Memleket
için ideal olanların arasına mı sıkışıp kaldılar?
Veya,
Düşüncelerini
teorilerini sunumlarında ki heyecan, arzuları
ve isteklerinin pratiğe dönüşerek sonuç almalarına yetecek kadar çok değil mi
acaba?
Veya,
Nasılsa
olmaz, haybeye ne uğraşacağız bu işlerle diye mi düşünüyorlar acaba
derinlerinde?
Veya,
Umurları mı
değil çok fazla bir başka düzende yapılanacak bir ülkenin vatandaşı olmak?
Soru çok.
Cevaplarsa,
Sizlerde.
Bizlerde.
Yani mutsuz
olduğunu iddia eden,
Suratı asık
insanlarda.
Bir
keresinde,
Aşk
çocukları olduk biz demiştim. Uzun aylar evvel.
Belki de,
Gerçekten
aşk çocukları olduk ve de çoktan aştık bir çok şeyi,
Çıktık
birkaç basamak yukarı farkındalıklarımız ve gelişimimiz adına,
Ve de,
Artık
memleket meseleleri ne halde olursa olsun derin bir mutluluk sarıyor bizleri,
Şartlar ne
olursa olsun.
Hayatın
bütünü içinde birey olarak yakalayınca mutlak mutluluğu ve huzuru ve keyfi,
Şartların
her türü,
Uygun
geliyor kabullenmelerimize.
Kabullenmek,
Erdemdir.
Belki de o erdeme ulaştık eriştik hep beraber ,
Farkındalıklarımızın,
Bir yerinde,
Farkında
olmadan.
Ermiş kişiler
olarak artık yaşamın içinde yer alan bir çok şey,
Bu memleket
meseleleri dahi olsa,
Detay gibi geliyor
bizlere ve de çoktan arındıklarımızın ve farkındalıklarımızın bir yerlerinde eriyip
akıp gittiler çoktan özümüzden düşüncelerimizden.
Gerçekten,
Bilge ve
ermiş,
Sevgi ve aşk
çocukları olduk belki de.
İyi de,
Sevgi ve aşk
çocukları olup kabullenmede ermişlik bilgelik seviyesine çıkıp,
Hayatın
bütününde,
Kişisel
mutluluğu ve huzuru ve keyfi yakalamışsak belki de farkında olmadan dahi olsa,
O zaman
neden tepkiler gösteriyoruz,
Son yıllarda
olan biten gelişmelere? O zaman sevgiyle aşkla kabullen ve de tepkisizce
yaşamına devam et en bilge en ermiş aşk sevgi çocuğu olarak. Herkesi sev. Her
geleni kabul et. O zaman bu feveran niye?
Tersten
terse bakınca da yiyorsun gerçeklerin tokadını
yüzüne,
Doğrudan
doğruya bakınca da.
Ve de o
tokatlar artık hedeflerine ulaşıp acıtmıyorsa canımızı,
Belki de,
Yüzümüz meşin gibi oldu. Ne kızarıyor ne acıyor artık. Aşk ve
sevgiden gelen acılar mı meşin eyledi cildimizi acaba?
İzliyorum,
Gözlemliyorum bazen.
Büyük bir merak ve iştahla hem de.
Müthiş bir deneyim toplumsal yapının dalgalanmaları adına.
Müthiş bir deneyim insanoğlu adına.
İnsanın ruh hali,
İnsanın tepkileri, tepkilerinin nevi, nevilerden çıkan
çıkamayan sonuçlar adına.
Merak alanına giriyorsa eğer ki,
İnsan,
Al sana bedava şahane bir örnek daha.
Ha ne işe yarar öğrendiklerin?
Hiç.
Merak ettiğimiz ve de öğrendiğimiz o kadar çok şey hiçbir
işimize yaramıyor ki,
Bu da işe yaramayanlar listesinde,
Alacaktır yerini.
Bu coğrafi bölge Anadolu yani, taa Kudüs’e kadar yani Arap Yarımadası, hatta Balkanlar,
Ege başta,
Dünya’da yaşamın toplumsal anlamda yeni hallerinin yeni
olanlarının hep denendiği hep hayata geçirildiği,
Tek bölge Dünya’da.
Dünya’nın gelişimi ve değişimi adına kilit bölgenin tam
göbeği burası.
Büyüsü olan büyülü tek bölge. Bizim temsil ettiğimiz
uygarlığın ikinci perdesindeki maneviyat ve felsefe adına tüm senaryoların
yazılıp sahneye konulduğu tek bölge.
Ne Tibet, ne Nepal, ne Peru, ne Afrika, ne Avrupa, ne
Amerika, ne Asya, ne Uzak Doğu,
Su bile dökemez Anadolu’nun Balkanların Ege’nin Arap
Yarımadasının eline son dört beş bin yıldır.
Konu,
Toplumsal değişimlerin deneyimlerinden kaynaklanan
çeşitlenmelerse eğer.
Bir deneyim daha.
Her yüzyılda bir bu toprakların illaki yaşanmak yaşatmak üzere
genlerine işlemiş.
Genler hortladı ve faaliyete geçtiler yine.
Yüzyıldır sessiz volkanik bir dağın yeniden faaliyete geçmesi
gibi.
Depremler olacak. Heyelanlar. Lavlar yakacak kaplayacak yeniden
bir yerleri. Dağlar yükselecek. Ovalara sular dolacak. Göller denize akıp
denizlere bağlanacak. Denizler göl olacak. Yemyeşil yerler çöl, çöller
ormanlaşacak.
Şekiller değişecek. İklimde.
Yeni bir şekle şemale ulaşacak Balkanlar ve Anadolu ve Arap
Yarımadası yeniden.
Bizlerse,
Seyir edeceğiz bu toprakların seyircileri olarak.
Hep olduğu gibi bugüne kadar. Yüz yıllardır hatta binlerle
yıldır olduğu gibi.
Uyum sağlayacağız yeniden.
Yeni olana.
Eski artık eskide kaldı. Eskinin ancak izleri yaşayacak bu
topraklarda kısmen,
Yeni düzende.
Şimdi,
Bütün mesele eskinin izlerinin ne oranda hangi fonksiyonlarda
nereye kadar nasıl yaşayacağı yaşatabileceğimiz bundan sonra.
Atatürkçülüğe inanmışların pazarlık masasında ki güçlerinin
ne olacağıdır,
Yapılacak yapılması gereken çalışmaların gözle görülür elle
tutulur etken sonuçları bundan böyle.
Yeniden değişim başlamıştır.
Geriye dönüşü olmayan.
İleriye doğru giderken,
Gerileyen.
Ki,
Gerilemek diye adlandırılan gerilemek diye düşünülense,
Bir başka kesim için,
İlerlemektir aslında.
Geriye doğru gidişatı ilericilik olarak görenlerle,
Geriden gelenlerin ne derece ilericilik olduğunu fark etseler
dahi ilericiliğe ne o gün ne de bugün sahip çıkamayanların,
Mücadelesidir bu.
Ki,
Bir taraf mücadele için tam donanımları tüm imkanları ile
mücadele ederken,
Aşk çocuklarıysa,
Sevgileriyle destek veriyorlar sadece bu mücadelelerine.
Biri kırıp döküyor hedefi uğruna,
Diğeri ha bire seviyor.
Konu aşksa sevgiyse ha bire sevmekse, hiç bıkmamak hiç bezmemek hiç durmamak sevgide, hep sevmek
çok hoş ve çok güzel. Güzelleştirir insanı da o insanlardan oluşan toplumları da.
Aşk işi duygu işi gönül işi. Sevişmeyide taşır yanında.
Amma,
Konu siyasetse, siyasette aşka da yer yok sevgiye de. Siyaset
plan program strateji ve de çok çalışmak işi. Siyaset akıl işi.
Memleketi sevmek başka bir şey,
Memleketin için çalışmaksa başka.
Bizler sevgiyi sevmeyi çalışmak zannediyoruz,
Çalışmayı idealleri için çabalamayı,
Sevenlerin karşısında.
Fark burada.
Bu farkın sonuçlarıda böyle oluyor böyle çıkıyor karşımıza.
Aşk çocukları olduk biz. Ne tuhaf ki, aşık olduğumuz
Atatürk’ün aşka ayıracak vakti kalmamış
o kısacık hayatında.
O aklı fikri gönlü bedeni ruhu ile,
Memleketine insanlarına ideallerine aşıkmış,
Bizse ona.
İkiside aşk.
Biri gönle bedene akla hizmet,
Diğeriyse,
Memlekete.
Fark burada.
Gönül dedik beden dedik akıl dedik,
Atatürk bile dedik. Dedik de,
Ruhu unuttuk. Unutmuşsuz galiba.
Doğru.
Ruhu hepten unuttuk bak. Çok doğru.
Farkındalıksa bu kadar
bizde. İşimize geleni unutur, işimize gelmeyeni unutmayız biz fark ettikçe.
Törkiş Hend Meyd. E onlarda Törkiş Hend Meyd değil mi?
Değil. Bütün mesele orada yatıyor,
Zaten. Ha bir de,
Aşkta.
Not: Yazıyı fonda 10. Yıl Marşı ve/veya rahmetli Ayten Alpman’dan Memleketim şarkısı ile okursanız
çok hoş oluyor. Daha duygusal şey ediyor
insanın içini. Çok sevgi dolu şaapıyor hem de insanı. Ben çok duygulandım şahsen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder