28 Eylül 2012 Cuma

KISIRLAŞTIR KURTUL

Üremezsen  üretmezsen çok yaşa sen. Kısırlaştırıp yok edince kurtuldum uğraşmaktan aklıyla yaşayarak yıllarca kurtula kurtula, sıra geldi hayvanlardan da kurtulmaya. Nasıl ki, aşkı sevgiyi sevişmeleri insana saygıyı doğanın coşkusunu çağa tutkuyu sanatı özgürlükleri kısırlaştırdık, kurtulduk, şimdi sıra hayvanlarda.

Hayvanları kurtarmak,
İçin,

Onlardan kurtuluyoruz.
Hep olduğu gibi.

Kadınlara,
Aşk sevgi sevişme yaşam özgürlüklerinde,

Kısıtlamalar getirip,
Gönüllerinin,

Arzu ve isteklerinin,
Ve de,

Kadının kendi gibi keyiflerinin,
Tamamını,

Dinle,
Adetlerle,

Örf ve geleneklerle,
Kısırlaştırmış,

Erkek,
Toplumun,

Yaşamın doğal gelişimine ve doğal akışına erkekçe vurulan vurulmak istenen,
Bir darbe daha.

Doğumun gizemini,
Yaşamın büyüsünü çakamamış,

Sevgiyi,
Penisi kadar algılamış erkeklerle buraya kadar oluyor amma.

İnsanı insana düşman eden anlayış,
Önce insanı doğadan kopardı aldı insanların yaşamından,

Şimdi,
İnsana kalan insan cinsinin elde kalan son dostu,

Belki de en gerçek dostu,
Hayvanları yok etmeye çalışıyorlar,

Çürük,
Çürümüşlüklerinin komplekslerle bezenmiş kokusunu daha da yayabilmek için,

Kendi çürüyen yaşamlarına,
Yaşama aşık insanların insana aşık tek dostunu da,

Yok etmeye çalışarak.
Ki,

Bu gaddarlığı akıl sanan okumuş kendini kendince faydalı kılmaya çalışan,
Bir başka insan grubunun da,

Uygulamalarını örnek alarak kendine.
Epey yıllar evvel di.

Aradılar dediler ki bir dernek kuruyoruz şehir hayvanlarını korumak için,
Kurucu üye olur musun?

Sevindim koşa koşa gittim.
İlk toplantı. Sordum. İlk adım nedir hedefe doğru?

Sokak hayvanları toplanacak,
Aşılanıp kısırlaştırılıp tekrar bırakılacak şehirdeki yaşamlarına.

Aklım şaşmıştı.
Aklım uçmuştu her halde dedim dalga geçiyorlar hem benimle hem de,

Şehir hayvanları ile. Hepimizle.
Ki,

Toplantıda bana hedeflerini anlatan kadınların, çoğunluk kadındı,
Adı sanı bilinen bizim toplumda. Al sana bu da kadın anne versiyonu erkek akılsızlığının. Ki o masanın etrafına toplanmış kadınların her biri de,

Eğitimleri ve de iş hayatında ki başarıları ile bir şeydiler toplum içinde.
Bir kedi eceliyle kaç yıl yaşar?

Bir köpek?
Bir serçe?

Bir martı?
Bir kumru, bir güvercin?

Hatta börtü böcek?
Ve de yaşamı boyunca kaç kez çiftleşir,

Kaç yavrusu  olur da yaşar, yaşama şansına sahip,
Hiç bilmeden.

Hiç Çin’in Guangzhou şehrine gideniniz var mı tesadüfen?
Varsa bilirler muhtemelen.

İlk gittiğimde ilk kez şehrin içine karıştığımda,
Bir tuhaflık sardı içimi.

Kıvranıyorum. İçim fena. Yalnızlık gibi. Ki, on milyonun üstünde nüfusu şehrin.
Etrafım kıvıl kıvıl insan dolu.

Amma,
Yalnızım. Yalnız hissediyorum kendimi.

Derken,
Birden fark ettim ki tek bir hayvan yok ortalıkta sokaklarda caddelerde. Ne bir kedi ne bir köpek ne bir kuş.

Sadece binalar birkaç ağaç ot çiçek bir de ben varız.
Bir de şehrin insanları.

Mao döneminde önce farelerin kuşların tarıma zararlarını önleyerek,
Verimi artırıp açlığa çare bulmak amacıyla başlayan hayvan kıyımına,

Ki,
Devlet para ödermiş fare başı kuş başı insanlara her bir öldürülen hayvan için, ki yiyin de denmiş, maksat insan hayatı kurtarmak,

Demeğe kalmamış,
Halkta katılınca kedileri köpekleri de  yakalayıp öldürüp pişirip bir güzel yemeğe,

Açlıklarına çare,
Sonunda tek bir hayvan kalmamış koskoca şehirde.

Kurumuş yaşam.
İnsanlarda.

Esas,
Duygular kurumuş.

Duygusuzlaşmış insanlar. Donuklaşmışlar.
Koskoca bir evdir her bir yerleşim alanı.

İster mera olsun ister köy,
İster kasaba,

İster şehir.
Evdir her biri. Biz o evin sadece bir odasında yaşarız kendi hayatımızı.

Kalabalık,
Kocaman bir aile gibiyizdir her bir yerleşim alanında yaşayan tüm canlılarla hep beraber.

Tanımasak dahi birbirimizi,
O yerleşim yerinde yer alan ulu ağaçlar, bitkiler çiçekler,

Ve de hayvanlarsa,
Ortak aile dostlarımızdır.

Kimi rengiyle kimi ululuğuyla,
Kimi sesiyle,

Kimi gözleriyle,
Kimi kokusuyla,

Kimi varlığı ile,
Her bir gün her bir an selamlarlar bizi.

Günaydın derler. İyi akşamlar derler. Hadi hayırlı işler olsun derler. Günün güzel geçsin derler. Takma kafaya derler. Derler de derler.
Karşılıksız hem de.

Yanından geç yeter.
Kokusunu içine çek yeter.

Göz göze gel yeter.
Sev yeter.

Onlar zaten seviyorlar seni. Senin ceddini de sevmişlerdi zaten. Senin geleceğini bile seviyorlar şimdiden.
Şehrin esas sakinleridir onlar.

Parklar, ağaçlar, çiçekler, hayvanlar.
Şehrin esas öyküsünü onlar bilirler en derinlere saldıkları kökleriyle nesilden nesile sürdürdükleri yaşamlarıyla, geçmişleriyle.

Kolay mıdır bir sokak kedisinin yaşamı?
Veya bir sokak köpeğinin ki?

Ya da bir minik serçenin?
Hatta bir minik örümceğin bile?

Zordur. Çok.
İnsanlardan arda kalanlarla yaşam mücadelesi verirler her bir gün yeniden.

Amma,
Severler insanları.

Sevdikleri için direnmişlerdir nesiller boyu hayatta kalmayı başararak ve de yüzyıllarca o kökler üstünde yükselerek.
İnsanı öğrenmişler,

İnsanla yaşama uyum sağlamışlardır.
Beklentisiz.

Karşılıksız hem de.
Bok gibisindir o gün o an,

Derken bir minik kedi yavrusu ile göz göze gelirsin onun en ürkek haliyle baktığı bir duvarın ardında. Veya bir köpekle çenesini patilerine koymuş etrafı kesen.
Veya iki dost köpek geçerler yanından sanki mesaiye gidermişçesine kararlı ve de umursuz sümsükçe.

Veya,
Bir serçe konar bir saniye için yanında ki sandalyenin üstüne. Sonra pıır…

İçinin boku,
Sevgi dönüşür bir saniye içinde. Gülümsersin. Bir saniye evvel ki gibi değilsindir artık.

Yaşama gülümsersin çünkü. yaşam sana gülümsemiştir çünkü.
Sevgiye.

Kısırlaştırırsan köpekleri, kediler sarar bir şehri. İstedikleri gibi çiftleşip istedikleri gibi ürerler çünkü korkusuzca.
Hiç köpeksiz çok kedili yaşarsın sende. Sayıları doğanın dengesi içinde kontrolsüzce çoğalan, aç saldırgan kedilerle.

Kısırlaştırırsan kedileri de, çok kuşla çok fareyle yaşarsın şehirde. Ürerler her yerde istedikleri gibi korkusuzca. Aç. Saldırgan.
Kuşları da fareleri de öldürmeye başlarsın bu sefer. İnsanların bitkilerin toplu ve sağlıklı yaşamına engel olmaya başlarlar olmamaları gereken her yeri istila ederek.

Kuşlarla fareleri de,
Öldürünce, böcekler sararlar şehri bu sefer. Milyarlarca milyar milyarlarca. Her yerdedirler artık.

Hastalıkları taşırlar,
İnsandan insana. Yok ederler kalan son bitkileri de. İnsan yaşamını yok ederker yani. Ölümü taşırlar yani.

Ve de,
Sonunda pes ettirirler insana. Terk edersin o şehri.

Veya onları da öldürmeye çalışırsın,
Başarısız olacağını bile bile.

Doğanın milyonlarca yıllık hatta milyarlarca yıllık  ekolojik dengesinin aynısı vardır şehir yaşamında da.
İnsanlarla hayvanların bitkilerin,

Yüzlerle binlerle yıl bir arada yaşam içindeki kaynaşmalarıyla yaşamı var eden.
Hayatı taşır hayvanlar bitkiler insanlara şehirlerde.

İnsanlar onların hayatlarına her fırsatta kastetmiş olsalar da. Onları öldürseler de.
Ölüm en çok kadını üzer.

Doğuran olduğu için.
Hayata en çok kadın bağlıdır.

Doğurduğuna hayat verdiği için.
Bir şehrin hayvanlarını kısırlaştırmaksa bir şehrin kadınlarını öldürmektir.

Öldürürsen,
Kadınlığını bir şehrin,

Ne sevgi kalır elinde ne de sevişmeler. Ne de hayat.
Sevmeyi beceremeyen sevişmelerin sevgiyle keyiflerini çıkarmayı bilmeyen erkeklerin,

Dünyasıysa  bu kadardır.
Kadının  yüz yıllardır hatta binlerle yıldır orasını burasını budayan kesip atmaya çalışan,

Erkeklerden de bu beklenir zaten.
Aklınla düşünüp,

Yüreğinle sevip,
Ruhunla  yaşama sarılmazsan,

El de kalır,
Bir tek,

Penis.
Penisle de,

Buraya kadar.
Bu kadar,

Olur ancak.
Erkekler kendilerini ve yaşamı,

Kısırlaştırıyorlar ürediklerini zannederken bir yanda  sevgiyi yok ettikçe.
Ellerinde kalan penisleriyse,

Kısır olsa ne olur olmasalar ne olur,
O gün o saatten sonra.

Yaşama hayat veren,
Sevgiyi üretemiyorlarsa sevginin üremesine çoğalmasına fırsat tanımıyorlarsa o saatten sonra.

Sokaktaki bir köpeği,
Kısırlaştırmakla başlar kalan son sevginin ve ölümünün öyküsü.

Evlerdeki sevgisizlik,
Sokaklara da dolup taşmaya karar vermiş artık galiba.

Yakışır.
Çok erkekçe.

Kalan ve de yaşayan tek penis,
İnsanın erkeğinin olsun istiyor galiba erkek toplumun erkekleri.

Bunlar da okumuşu,
Erkeğin hem de.

Hem de,
Hem de,

İmam Hatipte.
Din min hikaye.

Patron hata yaptı.
Hiç olmadı son elçisi,

Kadın,
Olmalıydı,

Kadın.

 Patrona (yani hepimize) Not: Sevgili Patron, bu düşüncemi ciddiye al lütfen. Artık kadın bir peygamber şart oldu bu gezegene. Doğru zamanı en iyi sen bilirsin, bilirsin de  benim sokaktaki itin sülalesi bizimle yaşamaya devam etsin bu arada yahu. Bebeleri tam yemelik görmen lazım. Komşunun küçük velet çığlıklar atıyor sevinçten onları her gördüğünde. Ne yapalım Patron biz insanız yahu, sıradan insanlarız. Bizde telaşlar günlükte.

Hiç yorum yok: