7 Ekim 2012 Pazar

ACITMAYAN ACI

AYNA
Acı artık acıtamadığından aslında umursuzmuşuz  gibi yaşamalar. Soru şu; Son on yıldır çevrenizde yaşanmış ve yaşadığınız çok büyük bir aşk hikayesi var mı? Amma gerçekten çok büyük. Hani aşk için ölünmeli, aşk o zaman aşk dediği cinsten Sezen’in.

Kimsenin aşk için ölmeye niyeti yok zaten artık.
En son,

Sezen demişti yirmiden fazla yıl evvel,
Diyen bile yok,

Şarkılarda bile yok artık, nerede kaldı yaşamın içinde.
Aile yakın dost akraba içinde,

Ölümler dahil ölümde artık insanların aylarca yıllarca karalar bağlanması için iyi ve yeterli bir neden değil artık.
Hastalıklarda,

Ona da alışıldı.
Savaş desen,

Neredeyse günlük hayat.
Doğal afetlerde öyle.

İnsanoğlu,
Acımıyor,

Acıtamıyor artık galiba ki kendini, acıtmak istemiyor da galiba artık ki,
Acılar,

Boyut değiştirdi.
Olumsuz değil bu durum,

Olumlu.
İnsanoğlu bencilleşme dönemine girdi sonunda.

Salt,
‘Ben’,

Dönemine.
Mesela,

Çocukların ebeveynleri ilişkileri de öyle.
Çoğu anne baba,

Onlarında yirmilerinde ki çocuklarının nasıl da bencil olduklarından şikayetçi.
Kendine acımak yerine,

Acınacak hale düşeceği yerde, acınacak hallerle yaşayacak yerde,
Kendini,

Koruyarak yaşama geçince insanlar,
Aşk ayrılıklarıyla,

Verem olmuyorlar artık. Kan tükürenler son Türk filmlerinde kaldılar.
Verem olmayacak kadar,

Aşık olunuyor.
Kaybedince,

Perişan olunmayacak kadar seviliyor.
Memleket için,

Ölünmeyecek kadar vatan sevgisi. Ne acımak ne acındırmak ne de acınılası hallere düşmek istemiyor insanlar.
Akıl,

Duyguların önüne geçti,
Sonunda. İyi oldu.

Korumak esas kendini önce artık. Kendini koruyarak yaşadın mı hayatta istediğin gibi kendine layık gördüğün gibi hayatta ve ayakta kalma ihtimalinin yüksek olduğunu keşfetti akıl,
Sonunda. İyi oldu.

Homo sapiens sapiensin akılla ilgili aklın gücüyle ilgili bir keşfi daha.
Ne vatan sevgisi ile ilgili filmler var artık bugünün tarihinin tarihçesinin içinde yer alan,

Ne de doyasıya yaşanan aşklarla ilgili artık.

Kitaplar,
Tiyatro eserleri besteler güfteler bile hep akıllı.

Uslu,
Olmasa da.

Kişisel tatminler esas. Önce,
‘Ben’,

Sonra,
Gelenler hep bana. Gitmeden bir yerlere, duyguların açtığı belirsizliklerle dolu yollara düşülmeden,

Yaşanıyor,
Hayat artık.

Fedakarlık var da az da olsa ucundan kıyısından köşesinden,
Feda etmekse yok,

Kendini,
İdealler sevgiler aşklar hedefler uğruna.

O yüzden,
Liderlerde çıkmıyor toplumları avuçlayıp takıp peşine götüren eskisi gibi hani insanların hep bekledikleri gibisinden,

Eskisi gibilerden biri.
O yüzden,

Aşıkta çıkmıyor eskisi gibi hani insanların ruhlarını sarıp sarmalayanlar gibi. Hani sadece bir an için gözlerine bakabilmek arzusuyla  dağların aşıldığı.
Sanat eserleri bile yok,

Coşturan kasıp kavuran yürekleri.
Her şey,

Aklın erdiği aklın keşfettiği akla hizmet edenler kadar.
Ki,

İnsanlar ne tuhaftır ki kendilerini bu denli koruyup bu denli saklayıp bu denli zarar görmemek adına,
Yaşarken yaşamak için çabalarken,

Bir başkasını da bekliyorlar amma özlüyorlar amma onları koruyup saklayıp zarar görmesin diye,
Bağırlarına bassın,

Gönüllerine saklasın çok sevsin,
Diye.

Vermediğini vermek istemediğini uğruna bilinmezliklerle dolu yollara düşmeye niyetlerin  olmadığınıysa,
Özleyip aslında,

Bir başkasından bekliyorlar bunları insanlar.
Aklının erdiği,

Akıl edebildiği kadarıyla yaşanıyor sevgiler.
O yüzden de,

Vazgeçebiliyorlar insanlar çok dahi sevseler ister bir başka insandan ister bir idealden ister vatandan,
Hatta insanlıktan bile. Amma insanlıklarını çok savunurlarken hem de.

O  yüzden,
Coşkulu heyecan dolu,

Dolu dizgin yaşamıyorlar yaşayamıyorlar hayatı sevgi tarafında. Bu yüzden mucizeler yok artık.
Önce ölçüp biçip,

Sonra tartıp,
Sonra kendilerini en üst seviyede koruyup göze alabildikleri riskler kadar açıyorlar gönüllerini,

Neyse onlara, sevdiklerine aşklarına.
Akılla gelen sevgilerin ne hissettirdikleri ne de sonuçları da kesmeyince beklentilerini,

Tatminlerini,
Özlüyorlar da bu sefer fütursuzca gelmesini istedikleri bekledikleri mucizevi aşkları liderleri yaşamlarında.

Serden vazgeçmeden,
Yardan,

Vazgeçmeyi ta en başta hesaplıyor planlıyorlar insanlar artık.
Amma,

Yine de özlüyorlar.
Özlemlerse duygularla beslendiklerinden hep aklın önünden gidiyor doğal olarak. Akla sormadan danışmadan. Kontrol edilemeyen çok fazla akıllarla.

Birkaç kuşak belki daha da fazla adet kuşak,
Ne zaman ki,

Akılla gelen kendini  korumacı sevgiyle aşkla ideallerle kişiye özgü kişisel duyguların tatminlerini  doyasıya yaşamayacaklarını yaşayamadıklarını çakacaklar,
Kurudukça,

Ruhları zaman içinde,
İşte o gün,

Sevgi,
Çağına geçecek bu gezegenin insanları.

İnsanlarının,
Bir kısmı, bazıları o da.

Sevgi çağı lafını eden çok, çok da,
Sevgi için,

Kendi konforlarını kendi imkanlarını kendi yaşamını riske atan yok.
E,

Nasıl olacak,
O zaman,

Sevgi çağı bu denli hesap kitapla korumacılıkla ‘ben’leri?
Olmaz.

Amma,
Yine de çok büyük bir adımdır insanoğlu için, homo sapiens sapiens için,

Kendini,
Sonunda sevebilmesi. Kendine olan sevgiyi fark edip, kendini severek yaşamın içinde var olmanın keyfine ulaşması.

Sevginin,
Doğrusu yanlışı olmaz.

Başladı mı çağıldamaya sevgi illaki bir gün ‘ben’lerden taşıp fışkırıp ‘sen’lere de akacaktır  zaman içinde.
Zaman.

Gittikçe hızlansa dahi süreçler en çok ihtiyaç duyulan,
Zaman.

Kendi yaşam süremizle sınırlı yılları evrenin yaşıyla karşılaştırdığımız zaman saniye kadar geçen bir süre içinde,
Koskocaman yüz yıllara bin yıllara yayılacak adımların sonuçlarını yaşamayı hemen şimdilerde ümit etmek beklemek yerine,

Sadece,
Doğru olanlarımız doğrularımız için kendimizi seve seve yaşamaya devam etmek yeterlidir,

Yeterli olacaktır,
Ölmeden yaşanacak büyük aşklara,

Ölmeden arkasına kalabalıkları toplayacak liderlere,
Ölmeden ulaşılacak ideallere,

Varmak ulaşmak adına.
Vatanı için ölene,

Aşkı için ölene,
İdeali için ölene,

Hadi ölmedi,
Perişan olanlara ‘akılsız’ gözüyle bakan ‘akılsız’ gören insan topluluklarının,

Akla olan bağımlığının,
Sona ermesiyle yaşanmaya başlayacaktır tam anlamıyla sevgi çağı bir gün.

Şimdi ki,
Ev ödevi,

Acıyla yüzleşmekti. Acıyı çoğaltmak yerine, acının yaşama olan etkilerini yok etmek dönemini geçirmektir insanoğlu için bu dönem.
Ki,

Ev ödevine başladığı çok belli artık.
Belli,

Çünkü aşkım dediğini kaybettiği gün gece gülüp eğlenebiliyorsa insanlar,
Tutkunum dediği tutkun olduğunu iddia ettiği  vatanı memleketi savaşa dahi girmiş olsa hatta on binlerle insan ölüyor olsa dahi gülüp eğlenebiliyorsa insanlar,

Hatta bir milyar insan açlıktan susuzluktan ölürken sadece vah vah diyerek gömülüyorsa çeşit çeşit yemeklerle donanmış sofrasına,
Körü körüne sevgi ve bağlılık ve bağımlılık dönemi bitmiştir artık homo sapiens sapiens için.

Şimdi,
Körü körüne akıl dönemi başlamıştır. Bakalım ne kadar zaman sürecek.

Sonra,
Körü körüne sevgi dönemi nasıl ki artık son bulduysa bir zaman evvel, bu sefer de körü körüne akıl dönemi sonlanacak ve de o gün geçilecek ancak,

Sevgi dönemine.
Kimi insanoğlu hala direnecek yaşamında bugün ki gibi akılla akla sarılarak o gün bile,

Kimi insanoğluysa yüreğinden taştığı gibi taştığı kadarıyla yaşayacak ve yaşatacak,
Sevgiyi.

Amma,
Önce acı, ki geçilmeye başladı bile, sonraysa  korku eşiğinin geçilmesi gerekiyor.

Acı yola çıktı  gelir artık arkası, amma,
Korkular da bir yol alınmadı henüz. Acıdan zor korkularla yüzleşip sonra da korkuları korkuyu yok edebilmek yüreklerde ruhlarda.

Korkular yok edilmedikçe,
Sevgiye yer yok,

Layıkıyla tam anlamıyla yüreklerde. Korkulardan boşalan yerlere dolmadıkça sevgi,
Özlenen,

Ne aşklar geçer hayata yeniden ne de o beklenen liderler çıkar toplumların karşısına. Esas, ne de aslında olması gereken paylaşımlar yaşanır insanlar arasında eşitlik ilkesiyle. Yani mülkiyet kavramı yok olmadıkça. Yani sahiplenme. Ne her türlü canlıya ne insana ne mala mülke sahiplenme adına korkular yenilmedikçe yüreklerde ruhlarda.
Korkusuzca dahi olsa,  sadece bir canlıyı  bir insanı seven aşık olan değil, her canlıyı her insanı seven aşık olan insandır sevgi çağının insanı.

İdeallerin yok edildiği dönemdir sevgi çağı. Lidersiz. Her bir insanın tek başına kendine kendi için lider olduğu.
Korkmadan sadece her bir anı  her bir anları sevgiyle yaşayan insan yani.

Yani,
Kabul eden.

Kabullendiklerini yaşarken kabullendiklerinin yaşanmasına da  sevgiyle izin veren,
Ve de hala,

Kendini seven yani. Amma çok seven yani.
Bundan sonra ev ödevimiz,

Korkulardan arınmak olmalı. Ki, sevgi gelişsin büyüsün taşsın her yöne herkese her an istediği gibi çağıldayarak coşarak.
Ki,

Onunda ilk dersi başlangıç noktası,
Anları doyasıya yaşabilmektir yaşamayı öğretmektir kendine. Sevgiyle.

Ki,
Anları doyasıya yaşamaksa,

Kendine,
Olan en büyük aşktır en büyük sevgidir,

Mutluluktan yana.
Ki,

Esas,
Hedef mutluktur huzurdur insanın yaşamında.

Böyle.
Ben demiyorum bunları. Sizler diyorsunuz. Sizler anlatıyorsunuz. Sizler yaşıyorsunuz. Ben yazıyorum.

Sadece.
Dediğiniz dedikleriniz anlattıklarınız gibi yapıp yapmamaksa yaşayıp yaşamamaksa,

Sizlerin bileceği bir iş.
Ukalalığın sınırlarını akıllar belirledikçe ve belirlediğinden artık,

Filozoflar dönemi de bitmiştir bu gezegende.
Aynalar olabilir, o kadar.

Akılsa konu,
Akıllı olanlarda bakarlar aynalara görmek için kendilerini. Saklanmadan. Tüm ışıkları açıp sonuna kadar. İçlerini dışlarına taşıyıp. İçlerini dışlarına çıkararak.

Sonsuz,
Barışa huzura kavuşmak kavuşabilmek adına ruhlarında başka formül yok zaten.

Yani,
Mutlak sonsuz mutluluk huzur,

Adına.
Tabii ki,

Yalan söylemiyorsan,
Önce,

Kendine.

Hiç yorum yok: