22 Ekim 2012 Pazartesi

ÇOCUK KAL ÇOCUK ÖLECEKSİN ZATEN

Çocukken iş kolay. Zaten becerdiğin becerebildiğin bir haltlar olmadığı için fazlacana o güne kadar ne yaparsan yap çocukluğa giriyor. Yaşlılıkta işin zor amma. O güne kadar yaptığın ettiklerinle yazdığın efsanelerden sonra çocukça kararlarınla şaşkına düşürüyorsun küçüklerini.  Hem de esas kendinin de şaşkına dönmesi gerekirken, farkında değilsin ki amma kendini.

İşin tuhafı yaşlılara göre de esas şaşkınlıkları gençlerin yaptıkları yanlışlıklar üzerine.
Herkes şaşkın amma kendine değil de, diğerine. İki tarafta farkında değil yaptıkları çocuklukları kısaca.

Hayatın süzgecinden geçip,
Sonrada,

Hayatın süzgecinden henüz tam olarak geçmemişlerin hatalarını görüp,
Sonrada,

Sanki hayatın süzgecinden hiç geçmemiş gibi akıl edecek kadar  aklının çalışması fena.
Yaşlılığın yaşlılıkta yaşam formülünü çözmeden, yaşlılığın yaşamıyla empati kurmadan kuramadan pat diye yaşlanmak,

Zoru yaşatmak kendine sanki.
İyi  gözlemlemek iyi hissetmek iyi öğrenmek lazım yaşlılığı yaşlanmadan evvel.

Her şeyi yapmışken zamanında şimdilerde çoğu şeyi yapamamanın,
Amma,

Yaptığını yapacağını zannetmeyi zannettiğini,
Bir gün,

Zannedeceğini,
Hiç unutmamak lazım o gün. En tepeye yazıp zannetmelerinle yaşayacağını öyle girmek lazım yaşlılığa. Mutsuzluğa bile bile kucak açmamak için.

Mutsuzluğu yaymamak için genç kuşaklara.
Ruhun ne kadar genişleyerek uçuşursa uçuşsun becerilerinin her geçen gün daralan sınırları içinde yaşamayı yaşayacağını,

O dar alanlar içine sıkışmadan evvel iyi anlatmak lazım kendine.
Üşümeden güneşin altında bugün,

O gün üşüyeceğini kabul etmek lazım henüz üşümüyorken bugün güneşin altında.
Uzun ve çok yaşayacağını zannederken henüz,

Bir gün,
Kısalacağını ve az biraz ucundan kıyısından yaşayacağını o gün, şimdilerden kabullenmek lazım.

Çocuklar gibi,
Küçücük sevinçlerin büyük mutluluklara dönüşeceğini,

Küçücük sıkıntılarında büyük mutsuzluklara dönüşeceğini iyi biliyor olmak lazım o günlere ulaşmadan evvel.
Ve de,

Büyük sıkıntıları nasılda hiç umursamazsa çocuklar,
Büyük sıkıntıları o günde umursamayınca buna gençlerin şaşırmamasına şaşırmamak gerektiğini şimdiden kocaman yazmak lazım en tepelere.

Büyürken büyümekte olduğunu nasıl fark etmiyorsa çocuklar,

Daha da büyürken küçüleceğini şimdiden bilip, hazmederek,
Girmek lazım yaşlı geçecek yıllara.

Gençler için,
Miadını doldurduğunu,

Misyonunu tamamladığını,
Artık sembol olduğunu,

Hiç unutmamak lazım o günlere gelindiğinde.
İlerlediğini zannederken,

Gerileyeceğini şimdiden kabul edip, gerilere düştükçe gerilerde becerebildiklerinle yetinerek mutlu olacağını iyi kazımak lazım zihinlere şimdilerde.
Aklının bir türlü ermediğini ermeyeceğini,

Aklından çıkarmadan,
Aklının erdiği kadar yaşaman gerektiğini akıl etmek lazım o günlerde.

Pörsüyen bedeninle beraber pörsüyen akıl dinamizminin kıvraklığı kadar düşünebileceğini,
Unutmamak lazım o günlerde.

Bugünü ve bu anı hatırlamazken,
Geçmişinin hala taptaze duran anılarının geçmişin olduğunu, bugünü ise ancak gün be gün hatta an be an yaşabildiğini,

Yaşayacağını,
Kabullenmek  gerekiyor şimdiden.

En zor dönemi insanoğlunun yaşlı yılları.
Elden ayakta kesilirken,

Hayatla bağlarının,
Aktif yaşamda da kesildiğini fark ederken,

Beyninin ruhunun her tarafını doldurmuş dopdolu rengarenk anılarınla ve artık pek işe yaramayan bilgilerinle sadece kendi iç dünyanda yaşıyor olmak,
Zor olsa gerek.

Ki ruhun bilgeler kadar dopdoluyken hem de.
Uyuyor derlerken sana,

Ve de,
Hep uyuklarken sen,

Tekrar tekrar yaşamak geçmişi uykularında rüyalarında, geçmişinle geçmişlerle yaşamak sanki o gün bugün gibiymiş gibiyken  sanki,
O derin ruhunda,

Uyandığın an aslında bugünü yaşamakta olduğunu fark etmek küt diye,
Zor olsa gerek.

Ve de,
Gelince yaşlar seksenlere mesela,

Kaç bayram kaç yılbaşı daha yaşayacağının hesaplarını yaparken bu hesapları yapmayan yapmanın gereğini hissetmeyen genç kuşaklara,
Her bir bayramın ve her bir yılbaşının ve her bir özel günün senin için ne kadar önemli olduğunu anlatmamak,

Anlatamamak değil anlatmamayı tercih ettiğin için susmak,
Zor olsa gerek.

Kocaman çok sesli bir hayattan,
Küçücük tek sesli bir hayata geçtiğinde, bir telefon konuşmasının bile gününü nasılda sevinçlerle doldurduğunu,

Günde onlarla telefon konuşması yapan gençlere,
Anlatmamak amma,

Beklemek bekliyor olmak zor olsa gerek.
Onlarla hediyeyi, satın aldıkları onu bunu şunu evinde bir köşeye atıveren gençlere,

Bir küçücük hediye ile,
Nasılda günlerle sevindiğini o hediye ile evin içinde gezip en baş köşeye nasılda yerleştirdiğini,

O küçücük hediyenin hayatını nasılda şenlendirdiğini,
Anlatmadan sessizce yaşayıp,

Amma,
Sessizcede beklemek zor olsa gerek.

Ki,
Yinede koskocaman insanlar olmuşlara bakıp onlarla onların yaşamları ile gurur duymakta bir o kadar,

Çok büyük bir mutluluk olsa gerek.
Yetiştirdiğin çocukların  mutluluklarının seni nasılda göklere uçurduğunu,

Çoktan ölmüşlerinde keşke bu mutlulukları görmesini gözlerin yaşararak istemek arzu etmekse,
Zor olsa gerek.

Zorların çok olduğu,
Mutluluklarınsa hep bir yerlerinde göz yaşlarına boğulduğu yıllara,

Hazır olmak lazım,
Sanki o günlere bir gün mutlaka ulaşacakmışız gibi. Garantisi cepte gibi sanki.

Sevdiklerimizi sevmeye hep devam ederek.
Bıkmadan usanmadan,

Her şeye rağmen,
Her şeyleri ile kabul edip onları sarılarak onlara. Hep.

Bir gün,
Uyuklarken koltuğunda,

Yıllar yıllar evvelinden kopup gelen bir eski arkadaşın bir eski dostun bir eski sevgilinin bir eski kocanın bir eski karının,
Bizleri o gün,

Nasılda neşelendireceğini şimdiden iyi bilmek iyi hissetmek lazım şimdiden.
Geçmişin büyük kavgalarının,

Büyük tartışmalarının büyük fikir ayrılıklarının büyük kızgınlıklarının varınca o günlere gelince o günlere ne kadar manasız kalacağını,
El de kalan tek mananın boyutu şekli şemali ne olursa olsun sadece,

Hayatın manasının bir tek sadece,
Sevgi olduğunu,

Sevgi olacağını şimdiden iyi bilip iyi hissedip,
Çok farkında olup,

Katiyen vazgeçmemek lazım sevmekten. Kırgınlıklardansa hep vazgeçmek lazım seviyorsak eğer.
Tüm yaşamımız boyu,

Sevdiklerimiz sevebildiklerimiz,
Kadar olacaktır yaşlılıklarımız. Hayatımızın tamamı da sevebildiğimiz kadardır hep zaten, öyledir öyle olmuştur hep ıskalasak da ıskalamasak da.

Kimi ölüp gidecek sevdiklerimizin ve de bizler hala yaşıyorsak,
Kimide o günün,

En özel yarenleri olacaklar becerebildiğimiz akıl edebildiğimiz kadar ki hayatlarımızda.
Dost arkadaş sevgili akraba hepsi tek bir insanda toplanacak o gün. Hepsinin varlığının tek bir nedeni,

İlk başta ki gibi,
Onu sevdiğimiz ilk anda ki gibi,

Sadece sevgi olacak o gün. Yaşanmışlıklarımızla değil, o gün yaşanan yaşayabildiğimiz kadarıyla sarılacağız onlara.
Vazgeçmemek lazım sevmekten.

Büzüşen buruşan pörsüyen bedenler akıllar sadece. Duygular ve ruhumuzsa yaşlandıkça daha da dirileşecek büyüyecek. Kuruyanlar dökülürken daha da çiçekler açacak daha da yeşerecek ruhumuzu gönlümüz.
Daha da güçlenirken  ve de büyürken,

Sadeleşip,
Arınacaklar geçmişin  itiş kakışlardan. Manasızlıklarından.

İzin vermemek lazım bugünün itiş kakışlarıyla manasızlıkları ile uzaklaşmalara sevgiden. Sanki her daim  ve çokça ha bire birilerini sevebilecekmişiz gibi sanki. Garantisi varmış gibi sanki.
Sevdin mi seversin.                                      

Şekli şemali yeri zamanı neleri ne kadar yaşadığın yaşattığın yaşabildiğin hep bu günleri bağlar hep o anları bağlar. Zannedersin sadece. Anlarla yaşıyorken. Amma,
Bugünlerin sevgileriyse,

O günlerin,
Çiçekleri o günlerin en koskocaman hediyeleri olacaktır o gün ki hayatımıza.

Bugün ki bizler kadar beceremeyen bugün ki bizler kadar akıl edemeyen,
Amma,

Hala o gün ki bizler gibi sevdiğimiz sevebildiğimiz evimizin baş köşesine koyduğumuz hayatımızın tamamı olacaklar,
Bugünün  sevgileri o gün.

Sevgi biriktirin. Para değil. Pul değil. Ev araba değil. Eşya değil. Kılık kıyafet değil.
En muhteşem koleksiyonunuz sevgi olsun henüz varken aklınız ve  dopdolu yaşarken hayatı  hayatınızın içinde.

Tek tek.
Sabrederek. Kabullenerek. İtip kakmadan. Bazen uzağa düşüp bazen yakınına gelip,

Hep tutun sevginin elini.
Bir gün,

Dizleriniz tutmazken o sevginin eli tutup sizi kaldıracak kıçınızın şeklini almış koltuğunuzdan.
Kadın erkek hiç fark etmez.

O gün,
Bir insan elidir o. Sadece bir insanın eli değil amma. Sevginin elidir o. Seven sevilen bir insanın eli. Nedensizce. Beklentisizce. Umut etmeden.

Aynen bugün de olduğu gibi zaten. Tek fark farkında olmanız olacak o gün sevgiyi daha çok.
Çok çocukken olduğu  gibi de yani.

Yaşayacağınız,
Çocukluğu,

Eriştiğimiz bu yaşlarda biliyor olmanın,
Çocukça sevincini,

Yaşıyor olmak lazım şimdiden çocuklar gibi.
Çocukluğun alemi yok dememek lazım. Asıl alem çocuklukta.

Çocuklar gibi sevin. Çocuklar gibi sevişin şimdiden. Çocuklar gibi sevinin hep.
Büyümeyin sakın.

Büyüdüğünüz her bir gün yeniden özlersiniz çocukluğunuzu. Dönmeyin çocukluğunuza,
Çocuk kalın hep.

Yaşı boş verin.
Çocuk olacaksınız zaten bir gün yeniden. Boşuna beyhude bu çabalar.

Direnmeyin.
Hiçbir şeyiniz yokken her şeye sahip oldunuz bu gün ve bir gün.

Her şeyiniz varken,
Aslında,

Hiçbir şeye sahip olmadığınızı anlamak için o günlere kadar gelip beklemeyin yaşlanmayı.
Ne o gün,

Ne de bugün,
Sevgi yoksa,

Sevmiyorsanız,
Hiçbir şeyiniz yok zaten.


Tüm yaşlılarıma ve tüm yaşlılara çok sevgilerimle çok çocuk gönlümle çok gönülden…

Hiç yorum yok: