Çocukken iş
kolay. Zaten becerdiğin becerebildiğin bir haltlar olmadığı için fazlacana o
güne kadar ne yaparsan yap çocukluğa giriyor. Yaşlılıkta işin zor amma. O güne
kadar yaptığın ettiklerinle yazdığın efsanelerden sonra çocukça kararlarınla
şaşkına düşürüyorsun küçüklerini. Hem
de esas kendinin de şaşkına dönmesi gerekirken, farkında değilsin ki amma kendini.
Büyürken büyümekte olduğunu nasıl fark etmiyorsa çocuklar,
İşin tuhafı
yaşlılara göre de esas şaşkınlıkları gençlerin yaptıkları yanlışlıklar üzerine.
Herkes şaşkın
amma kendine değil de, diğerine. İki tarafta farkında değil yaptıkları
çocuklukları kısaca.
Hayatın
süzgecinden geçip,
Sonrada,
Hayatın
süzgecinden henüz tam olarak geçmemişlerin hatalarını görüp,
Sonrada,
Sanki hayatın
süzgecinden hiç geçmemiş gibi akıl edecek kadar aklının çalışması fena.
Yaşlılığın yaşlılıkta
yaşam formülünü çözmeden, yaşlılığın yaşamıyla empati kurmadan kuramadan pat
diye yaşlanmak,
Zoru
yaşatmak kendine sanki.
İyi gözlemlemek iyi hissetmek iyi öğrenmek lazım
yaşlılığı yaşlanmadan evvel.
Her şeyi
yapmışken zamanında şimdilerde çoğu şeyi yapamamanın,
Amma,
Yaptığını
yapacağını zannetmeyi zannettiğini,
Bir gün,
Zannedeceğini,
Hiç
unutmamak lazım o gün. En tepeye yazıp zannetmelerinle yaşayacağını öyle girmek
lazım yaşlılığa. Mutsuzluğa bile bile kucak açmamak için.
Mutsuzluğu
yaymamak için genç kuşaklara.
Ruhun ne
kadar genişleyerek uçuşursa uçuşsun becerilerinin her geçen gün daralan
sınırları içinde yaşamayı yaşayacağını,
O dar
alanlar içine sıkışmadan evvel iyi anlatmak lazım kendine.
Üşümeden
güneşin altında bugün,
O gün üşüyeceğini
kabul etmek lazım henüz üşümüyorken bugün güneşin altında.
Uzun ve çok
yaşayacağını zannederken henüz,
Bir gün,
Kısalacağını
ve az biraz ucundan kıyısından yaşayacağını o gün, şimdilerden kabullenmek
lazım.
Çocuklar
gibi,
Küçücük
sevinçlerin büyük mutluluklara dönüşeceğini,
Küçücük
sıkıntılarında büyük mutsuzluklara dönüşeceğini iyi biliyor olmak lazım o
günlere ulaşmadan evvel.
Ve de,
Büyük
sıkıntıları nasılda hiç umursamazsa çocuklar,
Büyük
sıkıntıları o günde umursamayınca buna gençlerin şaşırmamasına şaşırmamak
gerektiğini şimdiden kocaman yazmak lazım en tepelere.Büyürken büyümekte olduğunu nasıl fark etmiyorsa çocuklar,
Daha da
büyürken küçüleceğini şimdiden bilip, hazmederek,
Girmek lazım
yaşlı geçecek yıllara.
Gençler
için,
Miadını
doldurduğunu,
Misyonunu
tamamladığını,
Artık sembol
olduğunu,
Hiç
unutmamak lazım o günlere gelindiğinde.
İlerlediğini
zannederken,
Gerileyeceğini
şimdiden kabul edip, gerilere düştükçe gerilerde becerebildiklerinle yetinerek
mutlu olacağını iyi kazımak lazım zihinlere şimdilerde.
Aklının bir
türlü ermediğini ermeyeceğini,
Aklından
çıkarmadan,
Aklının
erdiği kadar yaşaman gerektiğini akıl etmek lazım o günlerde.
Pörsüyen
bedeninle beraber pörsüyen akıl dinamizminin kıvraklığı kadar düşünebileceğini,
Unutmamak
lazım o günlerde.
Bugünü ve bu
anı hatırlamazken,
Geçmişinin
hala taptaze duran anılarının geçmişin olduğunu, bugünü ise ancak gün be gün
hatta an be an yaşabildiğini,
Yaşayacağını,
Kabullenmek gerekiyor şimdiden.
En zor
dönemi insanoğlunun yaşlı yılları.
Elden ayakta
kesilirken,
Hayatla
bağlarının,
Aktif
yaşamda da kesildiğini fark ederken,
Beyninin
ruhunun her tarafını doldurmuş dopdolu rengarenk anılarınla ve artık pek işe
yaramayan bilgilerinle sadece kendi iç dünyanda yaşıyor olmak,
Zor olsa
gerek.
Ki ruhun
bilgeler kadar dopdoluyken hem de.
Uyuyor
derlerken sana,
Ve de,
Hep
uyuklarken sen,
Tekrar
tekrar yaşamak geçmişi uykularında rüyalarında, geçmişinle geçmişlerle yaşamak
sanki o gün bugün gibiymiş gibiyken sanki,
O derin
ruhunda,
Uyandığın an
aslında bugünü yaşamakta olduğunu fark etmek küt diye,
Zor olsa
gerek.
Ve de,
Gelince
yaşlar seksenlere mesela,
Kaç bayram
kaç yılbaşı daha yaşayacağının hesaplarını yaparken bu hesapları yapmayan yapmanın
gereğini hissetmeyen genç kuşaklara,
Her bir
bayramın ve her bir yılbaşının ve her bir özel günün senin için ne kadar önemli
olduğunu anlatmamak,
Anlatamamak değil
anlatmamayı tercih ettiğin için susmak,
Zor olsa
gerek.
Kocaman çok
sesli bir hayattan,
Küçücük tek
sesli bir hayata geçtiğinde, bir telefon konuşmasının bile gününü nasılda
sevinçlerle doldurduğunu,
Günde
onlarla telefon konuşması yapan gençlere,
Anlatmamak
amma,
Beklemek bekliyor
olmak zor olsa gerek.
Onlarla
hediyeyi, satın aldıkları onu bunu şunu evinde bir köşeye atıveren gençlere,
Bir küçücük
hediye ile,
Nasılda
günlerle sevindiğini o hediye ile evin içinde gezip en baş köşeye nasılda
yerleştirdiğini,
O küçücük
hediyenin hayatını nasılda şenlendirdiğini,
Anlatmadan
sessizce yaşayıp,
Amma,
Sessizcede
beklemek zor olsa gerek.
Ki,
Yinede
koskocaman insanlar olmuşlara bakıp onlarla onların yaşamları ile gurur
duymakta bir o kadar,
Çok büyük
bir mutluluk olsa gerek.
Yetiştirdiğin
çocukların mutluluklarının seni nasılda
göklere uçurduğunu,
Çoktan
ölmüşlerinde keşke bu mutlulukları görmesini gözlerin yaşararak istemek arzu
etmekse,
Zor olsa
gerek.
Zorların çok
olduğu,
Mutluluklarınsa
hep bir yerlerinde göz yaşlarına boğulduğu yıllara,
Hazır olmak
lazım,
Sanki o
günlere bir gün mutlaka ulaşacakmışız gibi. Garantisi cepte gibi sanki.
Sevdiklerimizi
sevmeye hep devam ederek.
Bıkmadan
usanmadan,
Her şeye rağmen,
Her şeyleri
ile kabul edip onları sarılarak onlara. Hep.
Bir gün,
Uyuklarken koltuğunda,
Yıllar
yıllar evvelinden kopup gelen bir eski arkadaşın bir eski dostun bir eski
sevgilinin bir eski kocanın bir eski karının,
Bizleri o
gün,
Nasılda
neşelendireceğini şimdiden iyi bilmek iyi hissetmek lazım şimdiden.
Geçmişin
büyük kavgalarının,
Büyük
tartışmalarının büyük fikir ayrılıklarının büyük kızgınlıklarının varınca o günlere
gelince o günlere ne kadar manasız kalacağını,
El de kalan
tek mananın boyutu şekli şemali ne olursa olsun sadece,
Hayatın
manasının bir tek sadece,
Sevgi
olduğunu,
Sevgi
olacağını şimdiden iyi bilip iyi hissedip,
Çok farkında
olup,
Katiyen
vazgeçmemek lazım sevmekten. Kırgınlıklardansa hep vazgeçmek lazım seviyorsak
eğer.
Tüm
yaşamımız boyu,
Sevdiklerimiz
sevebildiklerimiz,
Kadar
olacaktır yaşlılıklarımız. Hayatımızın tamamı da sevebildiğimiz kadardır hep
zaten, öyledir öyle olmuştur hep ıskalasak da ıskalamasak da.
Kimi ölüp
gidecek sevdiklerimizin ve de bizler hala yaşıyorsak,
Kimide o
günün,
En özel
yarenleri olacaklar becerebildiğimiz akıl edebildiğimiz kadar ki hayatlarımızda.
Dost arkadaş
sevgili akraba hepsi tek bir insanda toplanacak o gün. Hepsinin varlığının tek bir
nedeni,
İlk başta ki
gibi,
Onu sevdiğimiz
ilk anda ki gibi,
Sadece sevgi
olacak o gün. Yaşanmışlıklarımızla değil, o gün yaşanan yaşayabildiğimiz
kadarıyla sarılacağız onlara.
Vazgeçmemek
lazım sevmekten.
Büzüşen
buruşan pörsüyen bedenler akıllar sadece. Duygular ve ruhumuzsa yaşlandıkça
daha da dirileşecek büyüyecek. Kuruyanlar dökülürken daha da çiçekler açacak
daha da yeşerecek ruhumuzu gönlümüz.
Daha da
güçlenirken ve de büyürken,
Sadeleşip,
Arınacaklar
geçmişin itiş kakışlardan. Manasızlıklarından.
İzin
vermemek lazım bugünün itiş kakışlarıyla manasızlıkları ile uzaklaşmalara
sevgiden. Sanki her daim ve çokça ha
bire birilerini sevebilecekmişiz gibi sanki. Garantisi varmış gibi sanki.
Sevdin mi seversin.
Şekli şemali
yeri zamanı neleri ne kadar yaşadığın yaşattığın yaşabildiğin hep bu günleri
bağlar hep o anları bağlar. Zannedersin sadece. Anlarla yaşıyorken. Amma,
Bugünlerin
sevgileriyse,
O günlerin,
Çiçekleri o
günlerin en koskocaman hediyeleri olacaktır o gün ki hayatımıza.
Bugün ki bizler
kadar beceremeyen bugün ki bizler kadar akıl edemeyen,
Amma,
Hala o gün
ki bizler gibi sevdiğimiz sevebildiğimiz evimizin baş köşesine koyduğumuz
hayatımızın tamamı olacaklar,
Bugünün sevgileri o gün.
Sevgi
biriktirin. Para değil. Pul değil. Ev araba değil. Eşya değil. Kılık kıyafet
değil.
En muhteşem
koleksiyonunuz sevgi olsun henüz varken aklınız ve dopdolu yaşarken hayatı hayatınızın içinde.
Tek tek.
Sabrederek.
Kabullenerek. İtip kakmadan. Bazen uzağa düşüp bazen yakınına gelip,
Hep tutun
sevginin elini.
Bir gün,
Dizleriniz
tutmazken o sevginin eli tutup sizi kaldıracak kıçınızın şeklini almış
koltuğunuzdan.
Kadın erkek
hiç fark etmez.
O gün,
Bir insan
elidir o. Sadece bir insanın eli değil amma. Sevginin elidir o. Seven sevilen
bir insanın eli. Nedensizce. Beklentisizce. Umut etmeden.
Aynen bugün
de olduğu gibi zaten. Tek fark farkında olmanız olacak o gün sevgiyi daha çok.
Çok çocukken
olduğu gibi de yani.
Yaşayacağınız,
Çocukluğu,
Eriştiğimiz bu
yaşlarda biliyor olmanın,
Çocukça
sevincini,
Yaşıyor
olmak lazım şimdiden çocuklar gibi.
Çocukluğun
alemi yok dememek lazım. Asıl alem çocuklukta.
Çocuklar
gibi sevin. Çocuklar gibi sevişin şimdiden. Çocuklar gibi sevinin hep.
Büyümeyin
sakın.
Büyüdüğünüz her
bir gün yeniden özlersiniz çocukluğunuzu. Dönmeyin çocukluğunuza,
Çocuk kalın
hep.
Yaşı boş
verin.
Çocuk
olacaksınız zaten bir gün yeniden. Boşuna beyhude bu çabalar.
Direnmeyin.
Hiçbir
şeyiniz yokken her şeye sahip oldunuz bu gün ve bir gün.
Her şeyiniz
varken,
Aslında,
Hiçbir şeye
sahip olmadığınızı anlamak için o günlere kadar gelip beklemeyin yaşlanmayı.
Ne o gün,
Ne de bugün,
Sevgi yoksa,
Sevmiyorsanız,
Hiçbir
şeyiniz yok zaten.
Tüm
yaşlılarıma ve tüm yaşlılara çok sevgilerimle çok çocuk gönlümle çok gönülden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder