İnadına
inadına hayata asılınca hayatın acayip sıkıyorsun canını. O senin canını
okumaya çalışırken sen dalganı geçince hayatla, eli kolu bağlanıyor hayatın.
Bok gibi kalıyor. Ya hayatını bok edersin hayatın getirdiklerini hayatının
tamamı zannedip ya da hayatın vurursun kıçına tekmeyi canın nasıl isterse. Amma
önce çalkalanacaksın şöyle bir. Çalkalayacaksın da.
Amma önce batacaksın
iyice bir boka. Sıkı hem de. Ki,
İyice bir
anla diye. Hayatı.
Hayat çok
matraktır.
Çekildikçe sen
geriye, gelir üstüne üstüne. Bas gaza üstüne üstüne bu seferde kaçacak delik
arar. Manyaktır hayat. Kıvırtırda kıvırtır ha bire.
Feci
korkaktır hayat,
Ki,
Sende
korkaksan korkak hayatı çok cesur sanırsın hem de.
Hele bir git
üstüne,
Ne cesareti
kalır hayatın ne afrası ne tafrası.
Ne de
façası.
İşi gırgıra
dökeceksin. Hem de tam da boka iyice battığında. Çalkalayacaksın iyice. Acayip
illet oluyor o zaman hayat. Ha bir de sululuk yapacaksın ha bire.
O
ciddileştikçe sen vereceksin mavrayı alttan.
O asacak
suratını,
Sen
salacaksın dalganı. Ha göze alacaksın amma fırçaları bak. Parlatmaları falan. Ha
bok atanında çok olacak amma. Olacak o kadar artık.
Hiç ciddi
değildir hayat.
Ciddi olan
bizleriz.
Hayat sulu
mulu gevrek kıtır çıtır bir şey. Başı kıçı oynayan başı kıçı belli olmayan tam bir
dansöz hayat.
Latin değildir
hayat.
Arabeskten
hallice tam oryantal. Her yeri ayrı oynayan.
Sen memelere
dalarsın kalçaları çalkalar kaçırırsın o an. Sen gerdana dalarsın göbeği titretir
ıskalarsın. Oynaktır hayat. Her yerini aynı anda ayrı oynatan.
Şakkada
şukkada hem de.
Şakırda
şukur hem de. Kıçı başı oynamayan oynamasın diye geberircesine çabalayan bizleriz
esas. Meziyetmiş gibi sanki. Kalıp meselesi.
Kalıbının
adamı olmanın önemiyle yıkanmış beyinler,
Kalıba
sığmayan adamları reddederken,
Kalıp
biçerler birilerine,
Kendi kalıpsızlıklarına
şekil vermek için.
Kalıbına
sığmamakla kalıpsızlığı karıştırarak bir birine hem de.
Kalıbına
sığmıyorsan işin zordur hayat dar gelir hayatı dar ederler sana, geçinmemek
için seninle. Geçimsiz olmaksa iyidir. Geçinmekse zor.
Kalıbının
adamı değilsen senin için hayat kolaydır seninle yaşayanlarınsa zor. Çizdiğin
zigzaglardan başı döner insanların. Senin başın dönmezken. Adamı dedik,
Peki,
Kalıbının
kadını var mıdır acaba?
Kalıpsızı
var, kalıbına sığmayanda amma kalıbının kadını var mıdır?
Yani kıçı başı
bellisinden.
Kıçı başı
oynamayan yani. Hayat gibi değil yani. Ciddi. Hiçbir yeri oynamayan kadın var
mıdır acaba? Vardır. Olmaz mı. Olurda tespiti kolay değildir hemen.
Erkek yoktur
sanki.
Erkekler
hayata çok benzerler. İllaki oynar bir yerleri. Tespiti de kolaydır sanki. İllaki
bir yeri oynayan erkekler illaki birkaç bir yerleri birden oynayan kadınlara
daha mı düşkün olurlar sanki?
İllaki
birkaç yeri oynayan kadınları kalıplarının adamları da pek beğenmezler sanki.
Her yerleri
ayrı oynayan erkeklerle kadınlarsa pek bir sever beğenirler birbirlerini.
Hayat gibi
yani.
Kalıba
sığmayanlar yani.
İnadına
hayatı illet edenler yani.
Kalıpsız olup
kalıbı varmış gibi yaşayanlarınsa çok zor olur hayatları.
Kandırırlar
ha bire kendilerini,
Özenerek,
Kalıbına
sığmayanlara. Ki, sığılmayan kalıp varsa zaten kalıplıdır başında o adam
aşmadan taşmadan evvel kalıbından.
Duruma göre
kalıp olur mu?
Olur.
Kaypak
kalıpsızlık hali. Yaşamda ki en güzel örneği siyasetçilerin büyük bir kısmı
mesela. Sahte aşıklar. Bu da güzel örnek mesela.
Arlarıyla niyetlerinin hiç mi hiç bir türlü yüz yüze
gelemedikleri insanlar yani.
Arsızlar
yani.
Ki,
Ne tuhaftır
ki,
Hayat
arsızdır da zaten. Yüzsüzde. Bu yüzden oynar kıçı başı hayatın. Ritme girmez
giremez bir türlü. Sen hayatın ritimsizliğinde ritim vurmak istersin vurmaya
çalışırsın ha bire amma,
Kalıbının
adamıysan eğer.
Ki,
Hayat
kalıbına sığmayanlara daha çok güler ne tuhaf. Daha çok gösterir o oynak
yüzünü. Sense sığmadıkça kalıbına dalaştıkça hayatla,
Hayat daha
da sever seni.
Öyledir.
Aynısı
gibiler sıkar hayatı. Değişkendir hayat. Dedik ya yüzsüzde arsızda. Farka koşar
hayat hep.
Farkın
heyecanına farkın serseriliğine.
Ki,
Acaba bu
yüzden mi kalıbı olan kadınlar serserilere daha yatkın daha tutkun olurlar
erkeklerden yana?
Farkın
heyecanı,
Tahrik mi
eder kadınlıklarını acaba?
Hayat
buldukları için, hayatı yaşadıkları için mi acaba?
Kalıbının
adamları bekar. Dostları çok kadından yana. Amma sevgili cephesinde zayıf
elleri.
Kalıbının
kadınları da bekar sanki. Hem kalıplı adamları istiyorlar yaşamlarında hem de
bulunca sanki fırtıyorlar yeknesak hayatın ip uçlarıyla karşılaşınca.
Kalıbı olan
adamlarda kalıplı kadınlar peşinde gözüküyorsalar da,
Gözlerde
kıçı başı oynayanlarda.
Ki,
En çok hayat
dalgasını geçiyor bu hallere bakıp.
Kimin ne
olduğu,
Ne olmak
istediğiyle de ilgilenmez hiç hayat. Hayat ha bir akar. Oradan buradan şuradan
nerede bulursa deliği nereden bulursa fırsatı oradan illaki akar.
Kendi yatağına
sığmaz taşar bazen sel olur alır götürür süpürür ne var ne yoksa,
Bazen,
Kuruyuverir yatağında
susuzluğa terk eder.
İnsanoğlu gibi.
Kalıplılar kalıpsızlar
kalıbına sığmayanlar hep bir arada çağıldaya çağıldaya akar giderler hayatın
içinde.
Hayatta,
Onların içinde.
İç içe.
Düzgünü diki
eğrisi yavşağı hep bir arada. Çarpışarak çarparak çarpılarak. Derken,
Arada,
İşte en
önemli nokta hayatın bizlere hediyesi,
Biri birileri
takılırlar sele kuraklığa rağmen uzanmış kollarına ellerine.
Kendin gibilerdir
onlar.
Takılınca tutacaksın
o elleri. Kendin gibilerin ellerini. O ellerde tutacaklar senin ellerini. Bırakmayacaksın
hiç. Eğriyse eğri bileceksin doğruysa doğru.
Her birimizin
bir yerleri eğri bir yerleri doğru. Kim ki dosdoğru? Kimse. Hep bir yamukluk
var illaki bir kıyıda köşede. Doğrulukta var görünen vitrinlerde. Vitrinlerse yanıltır
bizleri. Doğruluğu eğriliği içlerde bir yerlerde. Zaman yani. Sabır yani. Karşılıklı
kıvırtmak lazım önce ha bire yani.
Her birimiz
dansöz.
Her birimiz
oryantal.
Hayat gibi
yani.
Nerede nasıl
kıvırtacağımızda bizim keyfiliklerimizde. Hayat gibi yani. Ne zamanı belli ne
saati.
Kıvırtmalarımızla
kıvırtmasan da kıvırtsalar da tutacaksın sana takılanları. Seninde takıldıklarını.
Kendin gibiyse eğer. Çok insan vardır kendin gibisi azdır. Buldun mu
yapışacaksın.
Yok öyle
melek insan modeli.
Yok öyle
tepeden tırnağa doğru ve dürüst insan modeli.
Hayata aykırı
zaten. Hayat ne melek ne doğru ne de dürüst. Hayat bildiği gibi akan bildiği
gibi sürükleyen bildiği gibi engellere takılan,
Bazen üstünden
atlayan,
Bazen yanından
geçen bazen gölleşip güçlenip setleri deviren bildiğimiz hayat. Bizler gibi
yani.
Hayatı seviyorsan
insanı da seversin. İnsanı sevmiyorsan hayatı hiç sevmiyorsun demektir.
Ucundan kıyısından
sevilmez insan.
Hayatta.
Ya seversin
ya sevmezsin. De ki,
Sevdin,
De ki,
Sevdi,
Tut hemen. Tutun
hemen. Şekle şemale takılma. Beklentilerle belirleme sınırları. Hayattan da bir
şey bekleme. Takılma hayatın şekline şemaline. Ko kıçına hayatın sen dön bak
kendi keyfine.
Ne dostluklar
gördük sevişilen, ne sevgililer gördük sevişilmeyen. Ne insanlar gördük içimize
sokulası sarılmadan. Ne sarılmalar
gördük içimize sinmeyen.
Bir tane
sevgi vardır,
Kalıplısı kalıpsızı
kalıbına sığmayanı eğrisi doğrusu yavşağı ciddisi gönlüne takılan. Gönlüne
düşen. Takılma gerisine. Takılma hayata.
Takma hayatı,
Takma yaşananları.
Yaşattıklarını. Kıvırtmaya devam et sen. Bir o yandan bir bu yandan. Bir alttan
bir üstten.
Seni seven
dansözken sevsin.
Sen ki zaten
sende dansözsün sen.
Hayat gibi
yani.
Yaşanmamışı yaşa.
Yaşanmamışla yaşamayı öğren. Hayatı yani. Öğrendikçe kıvırtırsın dansöz olursun
hayata katılırsın hayat bulur hayat olursun hem de çok gönülden.
Sadece,
Hayatı sev,
Gerisini boş
ver.
Bir o
kıvırtsın bir sen.
Bir de
sevdiklerini,
Sev yeter.
Bırak salla
gerisini çalkala yavrum çalkala.
Bir alttan
bir üstten.
Başka türlü
hayat burnunu ha bire boka sokar,
Sen titremeyip,
Titretmeyip,
Kendine gelmezsen.
Karman çorman
bir oradan bir buradan ne başı belli ne kıçı,
Ne ne demek
istedim sen ne anladın,
Ne bildin ne
öğrendin şimdi,
Hiç mi hiç
belli değilken,
Hiçe,
Gelince,
Geldiysek eğer,
Koskoca bir,
Hiçtir
hayat,
Ele avuca
sığmayıp,
Kalıba girmeyen.
Ki,
Hiçlere manayı
da,
İnsandır,
Biçen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder