13 Ekim 2012 Cumartesi

DE Kİ ANLADIN

De ki anladın. Ne oldu? Hiç. Kimseyi anlamak gerekmiyor...Ki zaten anlayamazsın da. Bilirsin belki o kadar. Nedendir bu anlama ve de anlaşılma telaşı insanlarda? Gelişen bir insan kendini bile zor takip ederken  değişimlerinin akışında, nerede kaldı bir de bir başkasının değişimlerle gelen gelişimlerini ‘ki varsa o gelişimlerde eğer’ oturup da keşfedecek.

Sevgi vardır bir tek.
Sevdiğinin varlığını kabul edersin. O da yeter.

Yani,
İnsanların ya canı sıkılıyor yapacak işleri yok,

Ya da,
İşi oyuna dökmüşler eğlenip kafa buluyorlar bir birleriyle. Edebiyatla sohbet alemineyse malzeme.

Bir anlaşılamamak telaşı var. amma ne telaş.
Sen beni anlamadın.

Anlamalı mıydı?
Neden anlasın? Hayır yani ne olacak anlayınca? O kadar merak ediyorum ki,

Ne olacağını.
Çünkü,

Henüz anlayanıyla anlaşılmışla tanışmadım hiç.
Anlayan veya anlaşılan insan nasıl oluyor acaba? Merak benimkisi işte.

Ki,
İstese de yırtsa kendini kimse kimseyi anlayamaz zaten.

Galiba,
Kendini anlayamayanların,

Acaba biri çıkarda ben kimmişim bana der mi uyanıklığı bu anlaşılma beklentisi.
Mesela,

Ben birini anlayacağım. Anlamaya karar vermişim diyelim. Nesini yahu? Hangisini yahu?
İnsanoğlu katman katman. İnsanoğlunun içi dışı insan dolu.

Her yönde her boyutta her an farklılıklara açık veya kapalı  ve farklılıklarla yaşayan. Hatta farkında bile olmayan.
Uzun bir bilimsel çalışmanın ürünü dahi olsa,

Anlayamazsın hiçbir kimseyi. Tarif edersin o kadar.
Ki,

O tarif de o an işlevsel. Koy takkeyi önüne bir bak kendine. Bugün ki sen o gün ki sen mi? Değişen. Yenilenen. Veya eskiyen.
Neden mi?

Değişen ve yenilenen her bir yeni durum karşısında farklı duygularla farklılaşan düşüncelerle,
Farklı tepkiler verir insanoğlu yaşama da ondan.  

İnsanoğlunun,
Kendi,

Ülke,
Gezegende,

Evren deki yaşamıyla,
Değişen her bir yeni durum karşısında kendi bile bilemezken yeni duygu düşünce ve tepkilerini ve etkileri sonucu yeni hallerini, nerede kaldı ki bir başkası becerebilsin bu bir küre içinde oynanan satrançta ki hamlelerini hem de onun adına?

Ki,
Bu arada anlamaya çalışanda oynuyor aynı satrancı kendi yaşamında hayatında da yani. Hani yani.

Sonsuz çarpı sonsuz kadar sürprizlerle doluyken tüm etkilendiklerimizde hem de. Hani yani.
Hayata yapmam diye tanıtırken delege ederken kendimizi, hem kendimiz hem de çevremize,

O her neyse o artık bir de bakıyoruz ki hayatta yapıverirken buluyoruz kendimizi hem de büyük bir zevkle bazen hem de.
Kim ki anlaşılamadığını iddia eder ki bil ki anlaşılmamaktır zaten onun bahanesi. Bahane bazen yakınlaşmalarda bazense kaçmakta.

Anlatmadan kendimi anladı beni. Yakınlaşmalarda.
Yok öyle bir şey.

Kimse kimseyi anlayamaz. Saçmalıktır bu.
Fark edebilir o an için seni o başka bak. Dikkatini çektiyse.

Bir an için veya bir durum da seninle empati kurabilir o başka bak. Beğeniyorsa.
Seni öğrenmeye başlamıştır nasıl bir insansın diye o da sahneye koydukların kadarıyla o başka bak. İlgileniyorsa.

Seni hissedebilir o da başka bak. Çok seviyorsa.
Amma,

Büyük harflerle yazmak lazım en tepeye ki kimse kimseyi anlayamaz ve de çok gereksizdir de bu çabalar,
De ki anladın olmaz a,

Ne işe yarayacak?
İnsanlar anları keyifleri yaşayarak sürdürmek yerine ilişkilileri,

Girince beklentilere hem de kantarın topuzunu kaçırarak belki de,
Yayınca ilişkinin akışını çaktırmadan veya çaktırarak doğruca hedeflere,

E bekliyor o zaman tabii ki,
Kendine göre içinde yaşattığı beklentilerinin de bilinmesini.

Beklentilerini de bulamayınca uğramayınca kapısına bekledikleri, o da vaay beni anlamadı diye başlıyor yakınmaya.
Ki,

Anlaşılamadığı için yakınanlar kendilerini anlamışlar mı? Ne kadar anlamışlar? O da meçhul,
Yiyip içmek gezmek tozmak alışveriş etmek sevişmekle kısıtlı aşk sevgi ilişkilerini yaşayanlar,

Uzun doyurucu keyif verici sohbetlerde tıkanıp kalınca veya hiç yaşamayınca,
İlişkinin akışı içinde,

Yiyip içmek gezmek tozmak alışveriş edip sevişerek karşısındaki tarafından bileceğini zannettiğinden,
Kaçırıp kantarın topuzunu,

Üstüne üstlük bir de anlaşılmak istiyor. Tam bir zırvalık.
Sanki,

İlişkiden canı sıkılanın canını sıkanın ayrılık öncesi hep yaptığı bir veda dansı kıvamında,
Bitmeye yüz tutmuş hatta çoktan bitmişte eyleme geçilmemiş,

İlişkilerde,
Anlaşılamadığını  gündeme getirip hafif mazlum ve de  kırılmış insanı oynayarak ilişkiden çıkıp gitmek.

Ha,
Bir de diğer kişinin sırtındaki küfeye bir taş daha bırakıyorsun ayrılırken.

Sen beni anlamadım,
Diye.

Hayata kızgın kendi içinde yaşadıklarını sadeleştirememiş insanlarda vardır anlaşılamamak kaygısı.
Veya,

Anlaşılmak arzusu.
Hayata kırgın olanların. Kendine kırgın olanların.

Ki,
O kızgın ve kırgın  insanların dış yapıları da sakindir genellikle.

Sakinlikleri,
Kırgınlıkları,

Hatta bazen bezginlikleri ile,
Kendilerini ifade edemediklerinden veya yeterince ifade edemediklerindendir zaten anlaşılma beklentileri.

Öğrenemedik gitti,
Sevgide aşkta şahane hep yaşanılası. Amma o iki insanı o aşkla o sevgiyle yaşatansa anlar.

Sev yeter.
Seversen kabullenirsin.

Kabullenince anlamak gerekmez üstüne bir de. Kabullen yeter. Sev yeter.
Herkesin dilindeyse tam da o an geldiğinde,

Anladım ben seni.
Anla beni.

Ne tuhaf herkes anladığını iddia ediyor bir başka birini,
Amma,

Anlaşılamadığını da.
Ki,

Bu denli anlama uzmanları bir de diyorlar ki iki de bir,
Anlayamıyorum,

Bu insanları.
Anladığım,

İnsanlar seviyorlarsa, arzularında çok sevgi varsa, sevgiyle gelen çok istek varsa eğer,
Anlaşırlar sevdikleriyle.

Anlaşamıyorlarsa,
Eğer,

Anlamak,
Niye?

Sevgi  yoksa  zaten,
Sana ne ondan,

Onun  içinde,
Senden.

Esas,
Niyet yoksa anlasan anlaşılsan ne olur,

Anlamasan,
Anlaşılmasan,

Ne olur.
Sev yeter.

Sevgini yaşatmaya sevginle yaşamaya karar  ver,
Yeter.

İllaki,
Anlaşılsın istiyorsan bir şeylerin,

Sevgini anlat,
Sevgini yaşat,

Sevgin,
Anlaşılsın yeter.

Sevginle anıl mutlu mesut yaşa,
İstediğin de bu değil mi?

Zaten.
Kime ne senden,

Sana ne,
Kimlerden.

Seven gelir elini tutar çok da güzel anlar seni,
Merak,

Etme. Telaşlanma,
Sen.

Kendin gibi ol kendin gibi yaşa,
Seni sen gibi,

Kendin gibi,
Sevmelerine izin ver yeter.

Anlamadılar beni diye gizemlere bürünüp gizemlerinin içinde boğulma yeter.
O,

Var.
Gerisi ‘O’ na kadar yaşadığın serüvenler.

Ki,
O serüvenlerdir seni zaten anlaşılır hale de,

Getirenler.
Nokta.

Bu,
Benim nokta.

Ya senin nokta?
Yok,

Öyle nokta nokta nokta…

Hiç yorum yok: