Bizim
toplumda hamaset destanları iyi iş yapar. Amma arkası kofundan. Efsanevi gibi. Gönül
okşama da iyi iş yapar. Amma samimiyetten uzak olanından. Masalımsı gibi. Bizim
toplumda akıl iş yapmaz amma. Gerçek olduğundan. Bir de bilgi. Bu yüzden
matematikle arası iyi değildir bizim toplumun dört ana işlem haricinde. Bilimse?
Adı bile geçmez. Bir de satranca ilgi yoktur mesela. İleriye doğru yapılacak hamleleri
analiz etmek, analitik düşünce yeteneğimiz ve niyetimiz olmadığı için.
Bu nedenle,
Bizde
tartışmalar anı anlatmak, olayı bir başka üslupla yeniden dillendirmekle kalır.
Tıkanır.
Sonuç?
Çıkmaz.
Cebir çok
önemli bir derstir.
En çok
sıkıldıklarından biri yani öğrenciyken insanların.
Cebirin
önemini matematikle kısıtlı olduğunu zannedenlerin, mantığı geliştirmenin
önemini fark etmedikleri zamanla çıkar ortaya. Bazen o da.
Mantıksa,
Sanattır. İster
evrensel ister kişiye kişilere özgü durumları olasılıkları bilgi deneyim ileri
görüşlülük faktörlerini harmanlayıp analitik süzgeçten geçirerek doğruyu bulmanın
yoludur mantık.
Mantığın yerleşmesi
gelişimi içinse,
Antreman
gerektirir. Akılla. Akıllarla. Satrançsa çok güzel bir antrenman sahasıdır akıl
için.
Bilmeyenlerin
işe yaramayan eksik yanlış bilgilerini biliyorlarmış gibi aktarmaları ile yanlış
bilgilerle yanlış ve arzu edilmeyen sonuçlara varan insanların yaşadığı
toplumlar topluluklar bilgiye karşı güvenlerini kaybettikçe,
Doğru bilgileri
aktaranları da dinlememeye okumamaya başlarlar zamanla. Bilgi aktarmayı da,
Ukalalık
olarak adlandırırlar. Yanlış bilgilerle,
Ukalalıklarla
donatılmış söylemlerin her gün her konuda gündeme gelmesi de,
İnsanları
daha da uzaklaştırır,
Doğru
bilgiden. Doğrusu eğrisi her nevi ukalalıklar da harman olup geçerler iç içe.
Doğruyu
zaten tahlil edemeyen mantıktan uzak, bilgiden yoksun akıllarla da,
Yaşarsan
yaşamayı tercih etmişsen,
Hamaset
destanları ve de gönül okşamalarla geçirirsin ömrünü. Yani önüne konulanı
yersin ha bire. Önüne konulan kadarla kalır, önüne konulan kadarla da
yetinirsin. Araştırmaya da merak duymazsın böylece.
Bu yüzden,
Bizden bilim
insanı çıkmaz yeteri kadar üniversitelerin sayısı ile orantılandığında. Çıkan
bilim insanlarının da kimler olduğunu bilmeyiz zaten. Bilsek dahi onlara saygı
duymayız zaten.
Bilgiyle
gelen uzmanlığa bilgiye emeğe saygı duymadığımız için. Bu yüzden her şeyi
bildiğini her şeyden illaki anladığını iddia eden her işi doğru olarak
yapacağını inanan inançlarına da destek bulan insanlardan oluşur bizim toplum.
Bu yüzden,
Bizim nevi
toplumlarda hamaset destanları ve gönül okşamalarla donatılmış diziler çok iyi
iş yaparlar. Efsanevi gibi. Masalımsı gibi. Aklı zorlamayanlar yani. Bilgiye ihtiyaç
duyulmayanlar yani.
Milyonlarca
insanı toplar televizyonun başına,
Bu nevi
diziler. Her akşam hem de.
Bu yüzdendir
ki bizde belgesellerse iş yapmazlar. Kırk yılda bir gösterilse dahi.
Bilgi
aktardıkları için.
Ki, bizde
bilgi yarışmaları iş yaparlar mesela. Ne tuhaf. Bilmek öğrenmek için değil, o
servete kim kavuşacak acaba diye heyecanlandırmaktır esas bilgi yarışmalarının
aldıkları reytinglerin nedeni bizde. Servetle empati. Bilgiyle değil yani.
Bilginin bilgili
uzman kişilerin olmadığı yerde konu ne olursa olsun tartışmalarda
tatsızlaşıyorlar ister istemez bir noktadan sonra.
Konu önce
kişisel algılamalarla sınırlanıyor,
Sonrada,
Kişilerin
hitabet güçleri arasındaki çekişmelerle, manasız anlatımlarla kelimelerle
uzayıp giden itiş kakışlara dönüşüyor,
Esas konudan
sapılıyor,
Kişisel
diretmelerle kişilerin kendilerini anlatmalarıyla, dedikodu seviyesinde kimsenin
kimseyi dinlemeye niyetinin olmadığı konuşmalara yöneliyor tartışmalar.
Talep mi yok
bilgiye akla araştırmaya, yoksa talebi uyandırmaya niyet mi yok? Tartışılır.
Benim görüşüm talep yok.
Mesela,
Bizde sanat
programlarını yok say televizyonlarda. Olan
da kısıtlı süre de ve de yayın içinde ki oranı çok düşük. Bizim ülke insanları da
sanatla ilgilenmez, sanatçılarını da tanımak için çaba göstermezler zaten. Say
de, Fazıl’ı Say’arlar şu sıralar. Şu sıralar gündem de diye. Geçtim tarzını
üslubunu, üç Türk ressamı, üç Türk heykeltıraşı, üç Türk besteci, üç Türk
tiyatro sanatçısı, üç Türk tasarımcısı say de. Fazıl derler. Yine. Çoğunluk. Gündem
de diye. Onu da unutur giderler zaten gündem değişince. Zaten çok bileni de
yoktu ülke genelinde dava edilene kadar. Ki, en az onun kadar kıymetli
sanatçılarımız var kimsenin haberi yok bugün bile. Gündem de değiller çünkü.
Mesela,
Bizde
bilimle ilgili programlarsa neredeyse hiç yok televizyonlarda. Bilimin hangi
kolu olursa olsun dünya ve ülke hangi seviyede bilenimiz çıkmaz. Türk bilim
insanları hangi konularda araştırmalar yapıyorlar, hangi konulara
yoğunlaşıyorlar bilen yoktur. Merak eden de yoktur. Hapse düşerse bilim
insanları hemen ezberlenir amma adları. Hamaset girer işin içine çünkü.
Gönüller okşanır tepkilerle. Adlar ezberde amma hangi bilim konusunda uzmandırlar
hapse girmiş bilim insanları, ne gibi araştırmalar yapmışlardır bugüne kadar,
sor, bilen çıkmaz yine. Merak eden çıkmaz çünkü.
Mesela,
Bizim ülkede
siyaset tarihini kimse bilmez neredeyse. Amma herkes siyasetten konuşur bak.
Türkiye’nin geçtim Cumhuriyetten bu güne, yakın siyaset tarihinin dönüşüm
değişim noktalarındaki önemli temel taşlarını anlat de, anlatan çıkmaz.
Başbakanların isimlerini bir de partilerin adlarını görüşlerini sıralarlar. O
da eksikli. Veya yanlış. Neden onlar iktidar oldular? Hangi toplumsal
değişimler etkiler tepkiler onları iktidar yaptı? Diye sor, ABD falan yaptı
derler. Hoca cemaat falan. Gündemin konusu diye.
Mesela,
Bizim ülkede
anlaşılamadığından yakınanlar, iletişim kurma yönünde ne denli hazırlıksız beceriksiz
ve de eksikli olduklarını da fark etmezler. Yani yakınmalarını ortadan
kaldırmak için önce iletişim konusunda gelişmeleri gerektiğini akıl etmezler. Amma
yakınırlar hep ömürleri boyu. Yakınmak gönül işi, gelişimse akıl.
Bizim ülkede
dili olan herkes konuşur mesela. Herkes konuşur amma. Kimse dinlemez amma.
Herkes yazar, kimse okumaz amma. Okur yazar değildir bizim toplum. Yazardır
sadece. Yazar durur.
Dili
olanların konuştukları parmakları klavyelerde gezinenlerin de yazdıklarının çoğu
da bilgiden akıldan uzaktır zaten.
Dinlemeyen neden
dinlemediğini, okumayan da neden okumadığını bilmezken,
Anlatanda yazanda
neden anlattığını yazdığını bilemez hale gelir bir zaman sonra,
Toplumsal kakafoninin patırtısı arasında.
Daldan dala
konulur hep.
Yeniliktir
esas. Yeniliktir esas amma yenilikçi olunduğu için değil. Yeniyi çakıp
çıkmaktır esas. Yeninin içinde kalıp bilgi ile donanmak, derinleşmek vakit
kaybıdır, eziyettir. Her şey anında eskir bu nedenle bizim toplumda. İster neşe
ister hüzün ister ideolojiler, her şey.
Bilgi
eksikliğinden,
Bilgiyi
analitik düşünce süzgecinden geçirme antrenmanı eksikliğiyle hayata tutunmaya
çalışan akılların, diğer akıllara nazaran çokluğundan,
Gündemse her
an değişir bizim toplumda. Mesela düşünün ki,
Çaka çaka,
Bunca okumuş
bunca iyi eğitim görmüş bunca insan,
Gündemi
değiştirip yeni gündemle oyalarken,
Arkadan iş
çevirdiklerini fark ettiler mesela siyasilerin son zamanlarda mesela.
E bravo.
Ayakta
alkışlanacak bir başarı öyküsü. 1950 lerden itibaren Türk siyasilerinin en çok
kullandığı taktiği,
Bizim toplum
iki kuşak sonra fark etti.
Şimdi sıra
geldi,
Bu
taktiklerle keleğe gelmemeye mesela. Ehh o da iki kuşak alsa, siyasilerin işi
çok zor demek kırk elli yıl sonra falan bu ülkede.
Bir millet
uyanıyor demek. Akılla oluyor demek.
İster klasik
batı müziğine olsun merakın, ister klasik Türk müziğine, ister caza, ister halk
türkülerine, ister arabeske, ister rock a, ister rap e,
İster vatan
sever ol, ister vatan haini,
Analiz düşünceyle
gelen mantık çerçevesinde antrenmanı yoksa, gelişmemişse aklın,
Bilgiden de
yoksunsan,
Uzman
değilsen bir konuda en az,
Azgın
denizlerde fırtınalarla dalgaların üstünde bir oraya bir buraya savrulan yaşam kayığını
ellerini kürek yapıp sahile ulaştırmaya çalışırken geçirirsin ömrünü.
Ya batarsın,
Kabahatli
azgın denizle fırtına olur, ki hep bir kabahatli vardır, ki hiçbir zaman sen
kabahatli değilsindir, ya dayatan ya da zorlayan ya da engel olan. Biri. Birileri.
Sistem falan.
Ya da,
Ömrün gücün
tükenir bir yerde pes edersin. Bırakırsın kendini kaderine. Ki kaderdir zaten prim
yapan. Aklın yerine,
Eğer ki
suyun rüzgarın gücü ve meteorolojik bilgilerden yoksunken ve doğru
değerlendirmeleri yapan doğru uzmanların görüşlerini almadan açılmışsan
sahilden, matematikten uzaklaşmışsan yani, bilimi kullanmayı akıl edememişsen,
sonunu nasıl bir kaderin yazacağını da akıl edemiyorsun demektir zaten.
Bizim
toplumda herkes açılmaya çalışır amma.
Diğer herkesi
açıklarda gördükçe.
Çünkü,
Bizim
toplum,
Gözüyle
düşünür,
Aklıyla,
Düşüneceği
yerde.
Sonuç?
Gözümüzü
diker,
Gözlerimiz
yaşlı,
Göz göze
yaşar gideriz,
Dizilerle.
Aklımız bilgi
ile göz göze gelmesin diye. Gülmesin yüzümüz diye.
Lüzum yoktur
yani,
Gereksiz
eziyetlere.
Gönüller
okşansın gönüller hoş olsunlar yeter.
Zaten,
Nereden
çıkardık şimdi durup dururken,
Yok
satrançmış yok,
Analitik,
Düşünce.
Af ola,
Gözlerinizi
yorup, yine başınızı şişirdikse.
Böyle gelmiş
böyle gidecek galiba,
Ne yapalım,
Çaresi yok,
Ukalalık diz
boyu,
Bende.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder