17 Kasım 2012 Cumartesi

HALT ETMİŞİZ MEĞER

Şehrin yeni gelişmekte olan semtlerinden birine giden belediye otobüsünde;

-         Yeter be sus. Car car konuşuyorsun. Kafamızı şişirdin. Açmışsın saçı başı ne halt olduğun belli zaten.

-         Ne diyorsun ulan sen,sen ne biçim konuşuyorsun sen bi kadınla lan, kimsin sen be, istediğim kadar konuşurum telefonla. Rahatsız olduysan taksi tut. Sakalından utan be… Görende bir halt zanneder seni…

-         Sakalıma laf söyleme, sakalıma laf söyleme almayayım ayağımın altına.
Tövbe tövbe dedi,

Mırıl mırıl Arapça dua okumaya devam etti, elinde ki tespihi çekerek. Kadında söylenerek devam etti konuşmaya telefonda.
Ben döndüm sakallıya ters ters baktım.

-         Dön len önüne. İşine bak sen züppe dedi.
Otobüsün yarısından fazlası başörtülü çarşaflı kadınlar bir o kadar da çember sakal erkekler. Baş örtülülerle sakallılar da bana ters ters baktılar adamın konuşmasından cesaretle.

Benim gibi züppe bir iki kişi ya varız ya yokuz otobüste. Biz züppelerde aramızda bakıştık.
Otobüs geçti Boğazdan diğer tarafa.

İndim.
Yürüdüm.

Şehrin değil ülkenin neredeyse en lüks avemesine girdim.
Oturdum şey kafeye.

Bir limonlu açık çay. Açtım laptopu yazıma gömüleceğim. Vaktim var daha görüşmeye.
İki kadın oturuyorlar yan masada.

Üst baş sezon.
Saçlar kuaförden yeni çıkmış. Ayakkabılar çantalar servet. İşim icabı anlarım maldan.

Hem konuşuyorlar hem etrafı kesiyorlar.
Yaşlar ellinin üstü amma yüzler yirmileri yeni bitirmişler kıvamında. Şişirmişler her bir yeri. Gözler yanaklar alın standart. Üst dudak kelebek.

Memeler de şişik.
O sırada bir başka kadın geçti yanlarından, gülümseyerek selamlaştılar.

Geçen kadın da oturanların aynı. Şişiklerden.
Kadın uzaklaşınca,

-         Bununda ne halt olduğu belli değil,

Diye çekiştirdiler geçen kadını.

Demeğe kalmadı,
Bir çift gelen kahveleri beğenmedi. Garson çocuğa,

-         Ne haltlar karıştırıyorsanız artık, diye fırça çekerek.
Bir saatte üç farklı insan,

Başka üç insanın bir halt olmadığını veya olduğunu bir hatlar karıştırdığını söyledi. Ki daha,
Birkaç gün evvel de bir kadın arkadaşım yeni erkek arkadaşı için;

-         Üç gün buluşamadık yine bir haltlar çeviriyor, hissediyorum, demişti.
Halt furyası almış başını gidiyor bu ülkede. Olan olana. Çeviren çevirene.

Birileri birilerinin bir haltlar karıştırdığını çevirdiğini, birilerinin ne halt olduğunun bilinmediğini, amma kendininse bir halt olduğunu zannettiği bir toplum galiba.
İster siyaset ister para pul ister aşk,

Değişmiyor mu ne.
Tenkit eleştiri konuları kişilerin yapısına yaşadıkları yerlere göre değişiyor. Amma ifade biçimleri neredeyse aynı hep. Halt esas olan. Olmak veya olmamak. Karıştırmak veya karıştırmamak. Çevirmek veya çevirmemek.

Yüz ifadeleriyse hep gergin insanların. Haltlar yüzünden. Galiba.
Genel de sinirlilerde. Haltlara.

Şikayetçiler hep haltlardan.
Şikayetçi olanlardan da bir başka birileri şikayetçi. Kendilerini bir halt görüp diğer insanları bir halt görmeyince. Ki tersini düşünseler iyi edecekler aslında kendileri adına. Haltın manasını bir bilseler.

Bu hesapla hiçbir kimse,
Bir halt değil bu toplumda galiba. Veya herkes bir halt.

Herkesin birilerini olan biteni bir halt olarak görmek veya görmemek telaşıyla yaşadığı gergin sinirlenmeye hep hazır insanlarla iç içe yaşamaksa zor.
İnsanın her geçen gün daha da kendi kabuğuna çekilmesine neden oluyor sanki. Haltlara yaslanmayınca yaşamda.

Varsın amma yoksun gibi yaşamak gibi sanki.
Bulaşmadan sağa sola. Hiçbir halta.

Kenardan köşeden yürüyerek. Sessizce. Bir halt olmadığını bilerek. Zaten bir halt olmak istemeyerek. Biliyorsan haltın manasını.
Yaşam genişledikçe çoğaldıkça zenginleştikçe kalabalıklaştıkça uyumsuzluklar sanki bir haltmış gibi su yüzüne çıkıyor,  iyice kabarıyor insanların arasında ki sevimsiz duygular düşünceler.

Galiba zengini fakiri okumuşu cahili insanların çoğu memnun değiller yaşadıkları hayattan sanki bu toplumda.
Zamanında hayal ettikleriyle,

Hayatın içinde bugün yaşamakta oldukları arasında derin çelişkiler var sanki.
Kızgınlar.

Muhtemelen kendilerine olan kızgınlıklarının acısını başka insanlardan çıkarıyorlar sanki.
İş hayatları kazançları sosyal hayatları ev hayatları yatak hayatlarında ki konumlarından ilişkilerinden sahip olduklarından yaşadıklarından ya top yekün ya da en az bir ikisinde mutsuzlar sanki.

Hep bir şeyleri idare ediyorlarmış gibi yaşıyorlar. Sanki kerhen tüm ilişkileri. Her konuda.
Her an patlamaya hazır bombalar gibiler sanki.

Bir halt olmak istemişler de, olamamışlar gibi sanki. Bir halt olmak istememişler amma olmuşlar gibi sanki.
Bir halt nasıl olunursa olunmuyorsa artık.

Kendini seviyorsan,
Öz eleştirilerle yaşıyorsan, eleştirilere açıksan,

Kendini sevmeyen,
Eleştirinin bırak öze dönük olanını, eleştirilerin tamamına tahammül edemeyen,

İnsanlarla yaşamaksa zor. Haltlardan arınmış bir günde akşamda,
İnsanın canı,

-         Günaydın

-         İyi akşamlar

-         Gününüz akşamınız güzel geçsin,
Dilekleriyle geçsin yaşamı istiyor.

İster tanıdık ister tanımadık.
Yaşamını seven yaşamı seven insanları özlüyorsun. Var olan birkaç sıkı dosta daha da sarılarak. Varsa sevgiliye. Varsa karına kocana. Seni seven. Sevdiğin.

Kendine küs, yaşamı kızgınlıklarla nefretlerle yaşayanlarla,
Kendiyle barışık, yaşamı sevenler diye,

Ayrışıyoruz iyice.
Doğru,

Bölünüyoruz.
Daha da ayrışacağız. Daha da bölüneceğiz bu gidişle.

Siyaset değil bölen toplumu. Ekonomik sosyal kültürel farklılıklar değil. Eğitim hiç değil.
Haltlarla haltlara göre yaşayanlarla,

Hayatın bir halt,
Olmadığına inananlar düşünenler diye,

Bölünüyoruz.
Kendine layık olmadığını düşündüğün, olmadığını hissettiğin kendine layık olmayan bir hayatı yaşamak zorunda kaldığına inandıkça,

Sevmediğin, içinde kendini mutlu huzurlu hissetmediğin bir hayat yaşıyor olmanın,
Faturasını,

Başkaların çıkardıkça,
Ne kadar aciz olduğunu ha bire tekrar edip duruyorsun aslında,

Yaşamınla ilgili verdiğin vermek zorunda olduğun kararların ne kadar seni temsil etmediğini haykırarak hem de sabah akşam,
Hayatı haltlarla ifade ederken.

Ki,
Haltın manasını hem de bilmeden. Hayatın manasını da bilemediğin gibi.

Sanki,
Bir meziyetmiş gibi. Bir,

Halt olmak.
Bende bir halt karıştırdım bakın ne sonuç çıktı.

Halt: Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma. Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma. Uygun olmayan, beğenilmeyen şey.
Diyor,

TDK Büyük Sözlük.
Meziyet olmayanı meziyet zanneden bir toplumuz. Meziyet olmayanı ödül yapıp paye veren bir toplumuz biz.

Bir birimize,
Bir halt dahi olamadığımızı söyledikçe.

Ve de,
Bir halt olduğumuzu zannettikçe.

Her şeyimiz,
Ters.

Bir halt etmeden yaşamak zor bu ülkede.
Herkes,

Her haltı,
İstediği gibi yedikçe.

Halta,
Bir meziyetmiş gibi özenildikçe.

Bir haltız biz.
O yüzden,

Bütün bu,
Olan bitenler ya zaten.

Bir halt olmamak lazım aslında.
Öyle diyor,

TDK Büyük Sözlük.

Hiç yorum yok: