Şehrin yeni
gelişmekte olan semtlerinden birine giden belediye otobüsünde;
-
Yeter
be sus. Car car konuşuyorsun. Kafamızı şişirdin. Açmışsın saçı başı ne halt
olduğun belli zaten.
-
Ne
diyorsun ulan sen,sen ne biçim konuşuyorsun sen bi kadınla lan, kimsin sen be,
istediğim kadar konuşurum telefonla. Rahatsız olduysan taksi tut. Sakalından
utan be… Görende bir halt zanneder seni…
-
Sakalıma
laf söyleme, sakalıma laf söyleme almayayım ayağımın altına.
Tövbe tövbe
dedi,
Mırıl mırıl
Arapça dua okumaya devam etti, elinde ki tespihi çekerek. Kadında söylenerek
devam etti konuşmaya telefonda.
Ben döndüm
sakallıya ters ters baktım.
-
Dön
len önüne. İşine bak sen züppe dedi.
Otobüsün
yarısından fazlası başörtülü çarşaflı kadınlar bir o kadar da çember sakal
erkekler. Baş örtülülerle sakallılar da bana ters ters baktılar adamın
konuşmasından cesaretle.
Benim gibi
züppe bir iki kişi ya varız ya yokuz otobüste. Biz züppelerde aramızda
bakıştık.
Otobüs geçti
Boğazdan diğer tarafa.
İndim.
Yürüdüm.
Şehrin değil
ülkenin neredeyse en lüks avemesine girdim.
Oturdum şey
kafeye.
Bir limonlu
açık çay. Açtım laptopu yazıma gömüleceğim. Vaktim var daha görüşmeye.
İki kadın
oturuyorlar yan masada.
Üst baş
sezon.
Saçlar
kuaförden yeni çıkmış. Ayakkabılar çantalar servet. İşim icabı anlarım maldan.
Hem
konuşuyorlar hem etrafı kesiyorlar.
Yaşlar ellinin
üstü amma yüzler yirmileri yeni bitirmişler kıvamında. Şişirmişler her bir
yeri. Gözler yanaklar alın standart. Üst dudak kelebek.
Memeler de
şişik.
O sırada bir
başka kadın geçti yanlarından, gülümseyerek selamlaştılar.
Geçen kadın
da oturanların aynı. Şişiklerden.
Kadın
uzaklaşınca,
-
Bununda
ne halt olduğu belli değil,
Diye çekiştirdiler geçen kadını.
Demeğe kalmadı,
Bir çift
gelen kahveleri beğenmedi. Garson çocuğa,
-
Ne
haltlar karıştırıyorsanız artık, diye fırça çekerek.
Bir saatte
üç farklı insan,
Başka üç
insanın bir halt olmadığını veya olduğunu bir hatlar karıştırdığını söyledi. Ki
daha,
Birkaç gün
evvel de bir kadın arkadaşım yeni erkek arkadaşı için;
-
Üç
gün buluşamadık yine bir haltlar çeviriyor, hissediyorum, demişti.
Halt furyası
almış başını gidiyor bu ülkede. Olan olana. Çeviren çevirene.
Birileri
birilerinin bir haltlar karıştırdığını çevirdiğini, birilerinin ne halt
olduğunun bilinmediğini, amma kendininse bir halt olduğunu zannettiği bir
toplum galiba.
İster siyaset
ister para pul ister aşk,
Değişmiyor
mu ne.
Tenkit eleştiri
konuları kişilerin yapısına yaşadıkları yerlere göre değişiyor. Amma ifade
biçimleri neredeyse aynı hep. Halt esas olan. Olmak veya olmamak. Karıştırmak veya
karıştırmamak. Çevirmek veya çevirmemek.
Yüz
ifadeleriyse hep gergin insanların. Haltlar yüzünden. Galiba.
Genel de
sinirlilerde. Haltlara.
Şikayetçiler
hep haltlardan.
Şikayetçi
olanlardan da bir başka birileri şikayetçi. Kendilerini bir halt görüp diğer
insanları bir halt görmeyince. Ki tersini düşünseler iyi edecekler aslında
kendileri adına. Haltın manasını bir bilseler.
Bu hesapla
hiçbir kimse,
Bir halt
değil bu toplumda galiba. Veya herkes bir halt.
Herkesin
birilerini olan biteni bir halt olarak görmek veya görmemek telaşıyla yaşadığı
gergin sinirlenmeye hep hazır insanlarla iç içe yaşamaksa zor.
İnsanın her
geçen gün daha da kendi kabuğuna çekilmesine neden oluyor sanki. Haltlara yaslanmayınca
yaşamda.
Varsın amma
yoksun gibi yaşamak gibi sanki.
Bulaşmadan
sağa sola. Hiçbir halta.
Kenardan
köşeden yürüyerek. Sessizce. Bir halt olmadığını bilerek. Zaten bir halt olmak
istemeyerek. Biliyorsan haltın manasını.
Yaşam
genişledikçe çoğaldıkça zenginleştikçe kalabalıklaştıkça uyumsuzluklar sanki
bir haltmış gibi su yüzüne çıkıyor, iyice kabarıyor insanların arasında ki
sevimsiz duygular düşünceler.
Galiba
zengini fakiri okumuşu cahili insanların çoğu memnun değiller yaşadıkları
hayattan sanki bu toplumda.
Zamanında
hayal ettikleriyle,
Hayatın
içinde bugün yaşamakta oldukları arasında derin çelişkiler var sanki.
Kızgınlar.
Muhtemelen
kendilerine olan kızgınlıklarının acısını başka insanlardan çıkarıyorlar sanki.
İş hayatları
kazançları sosyal hayatları ev hayatları yatak hayatlarında ki konumlarından
ilişkilerinden sahip olduklarından yaşadıklarından ya top yekün ya da en az bir
ikisinde mutsuzlar sanki.
Hep bir
şeyleri idare ediyorlarmış gibi yaşıyorlar. Sanki kerhen tüm ilişkileri. Her konuda.
Her an
patlamaya hazır bombalar gibiler sanki.
Bir halt
olmak istemişler de, olamamışlar gibi sanki. Bir halt olmak istememişler amma
olmuşlar gibi sanki.
Bir halt nasıl
olunursa olunmuyorsa artık.
Kendini
seviyorsan,
Öz
eleştirilerle yaşıyorsan, eleştirilere açıksan,
Kendini
sevmeyen,
Eleştirinin
bırak öze dönük olanını, eleştirilerin tamamına tahammül edemeyen,
İnsanlarla
yaşamaksa zor. Haltlardan arınmış bir günde akşamda,
İnsanın
canı,
-
Günaydın
-
İyi
akşamlar
-
Gününüz
akşamınız güzel geçsin,
Dilekleriyle
geçsin yaşamı istiyor.
İster
tanıdık ister tanımadık.
Yaşamını
seven yaşamı seven insanları özlüyorsun. Var olan birkaç sıkı dosta daha da
sarılarak. Varsa sevgiliye. Varsa karına kocana. Seni seven. Sevdiğin.
Kendine küs,
yaşamı kızgınlıklarla nefretlerle yaşayanlarla,
Kendiyle
barışık, yaşamı sevenler diye,
Ayrışıyoruz
iyice.
Doğru,
Bölünüyoruz.
Daha da
ayrışacağız. Daha da bölüneceğiz bu gidişle.
Siyaset
değil bölen toplumu. Ekonomik sosyal kültürel farklılıklar değil. Eğitim hiç değil.
Haltlarla
haltlara göre yaşayanlarla,
Hayatın bir
halt,
Olmadığına
inananlar düşünenler diye,
Bölünüyoruz.
Kendine layık
olmadığını düşündüğün, olmadığını hissettiğin kendine layık olmayan bir hayatı
yaşamak zorunda kaldığına inandıkça,
Sevmediğin, içinde
kendini mutlu huzurlu hissetmediğin bir hayat yaşıyor olmanın,
Faturasını,
Başkaların çıkardıkça,
Ne kadar
aciz olduğunu ha bire tekrar edip duruyorsun aslında,
Yaşamınla ilgili
verdiğin vermek zorunda olduğun kararların ne kadar seni temsil etmediğini
haykırarak hem de sabah akşam,
Hayatı haltlarla
ifade ederken.
Ki,
Haltın manasını
hem de bilmeden. Hayatın manasını da bilemediğin gibi.
Sanki,
Bir meziyetmiş
gibi. Bir,
Halt olmak.
Bende bir
halt karıştırdım bakın ne sonuç çıktı.
Halt: Bir
şeyi başka bir şeyle karıştırma. Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma. Uygun
olmayan, beğenilmeyen şey.
Diyor,
TDK Büyük
Sözlük.
Meziyet olmayanı
meziyet zanneden bir toplumuz. Meziyet olmayanı ödül yapıp paye veren bir
toplumuz biz.
Bir
birimize,
Bir halt
dahi olamadığımızı söyledikçe.
Ve de,
Bir halt
olduğumuzu zannettikçe.
Her şeyimiz,
Ters.
Bir halt
etmeden yaşamak zor bu ülkede.
Herkes,
Her haltı,
İstediği gibi
yedikçe.
Halta,
Bir meziyetmiş
gibi özenildikçe.
Bir haltız
biz.
O yüzden,
Bütün bu,
Olan bitenler
ya zaten.
Bir halt
olmamak lazım aslında.
Öyle diyor,
TDK Büyük
Sözlük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder