20 Kasım 2012 Salı

ARTİZ

Hayatımızda sevinilecek mutluluk getirecek içimizi hoplatacak güzellikler o kadar az zannediyoruz ki, film mutlu sonla bitince sevincimizden ağlıyoruz çoğumuz. Bende. İnsanı mutluluklara sevinçler çok ağlatıyor. Şıpır şıpır ağlıyorsun, hem de film olduğunu bile bile. Olsun, mutluluk ya, mutlu ediyor sevindiriyor insanı filmde bile olsa.

Film gibi hayatın yoksa,
Filmlere ağlıyorsun. Filmlere gülüyorsun.

Film gibi hayatın varsa birileri sana, sen birilerine bazen de kendine ağlıyorsun.
Amma,

Film gibi hayatta güldürdü mü tam güldürüyor hani yani. Hem kendine hem hayata. Sana da gülüyorlar bu arada. Çok hem de. Bazen kahkahayla çok gönülden, bazense müstahaktır çok kaşınmıştı diye müstehzi bir ifadeyle bıyık altından.
Artiz oluyorsun yani film gibiyse hayatın.

Ya da seyirci kalıyorsun hayata.
Seyirci olmak kolayına geliyor insanın,

Mutluluğa mı yoksa hüzne mi ağlamak istediğini seçiyorsun. O an için. Bir an için. Kendine ait olmasa da. Mutluluğu hüznü hissediyorsun filmlerin seyrederken.
Derken, ışıklar yanıyor,

Dalıyorsun hayatının aydınlığına belki de karanlıkta yaşıyorken.
Artiz olmaksa kolay iş değil.

Oynuyorsun çünkü hep.
Her rolü.

Bazen güldürmen bazense ağlatman gerekiyor. Bazense mutluluğu oynaman.
Seyirciler artizleri seyredip artiz hissediyorlar kendilerini bir an için. O an için. Kendilerini yaşamak yerine ve kendilerini dahi oynamayı beceremediklerinden.

Artizlerinse aslında kendilerini oynadıklarını zannederken hem de. Yanılıyorlar.
Artizlere de kendilerini oynamaya çok fırsat bırakmıyor aslında yönetmenler. Yönetmenlerle yaşıyorsan eğer.

Kendi mutlulukların,
Filmlerin önüne geçmedikçe,

Hep kabarıp hep heyecanlanıp duruyorsun sonunda mutluluklara kavuştuklarını seyrettikçe filmlerde ki artizlerin.
Filmler mutlu sonla biter genelde.

Kavuşur sevgililer,
Birileri bir şeyleri başarırlar onca zorluklardan sonra.

Sarılırlar bir birilerine.
Birisini omuzlara alırlar.

Ve de tam da,
Kavuşan aşıkların yüzlerinde koskocaman bir gülümsemede,

Başaranın,
Vakur bakışlarında,

Biter filmler hep.
Bizlerse o son sahnede ki yüzlerin sahipleri hayatları boyu hep mutlu hep aşık yaşayacaklarını hayal ederek çıkarız sinemadan.

Veya başarıdan başarıya koşacaklarını hep hayatları boyu.
Sonrasını,

Göstermez filmler. Biterler o an geldiğinde. O an sondur çünkü filmde.
Gözlerinden mutlulukla sicim gibi dökülen yaşlarla yüzünde bir tebessüm, bulamadığın mutluluğu başarıları bulmuş yaşamış insanların yaşatan artizlerin yüzlerinde ki o son ifade gözlerinin önünde çıkarsın o hayatların içinden. Dönersin kendi hayatına.

Devamın da ne olur acaba?
Filmde ki o çok mutlu aşık çift hayatları boyu böyle aşık mutlu mesut mu yaşarlar bir birilerine acaba?

Yoksa adam bir başka kadına mı aşık olur hem de karısı hamileyken mesela,
Veya kadın aslında meğerse mahallede ki çocukluk aşkına mı tutkunmuşmuş hala da karşılaşınca bir gün bir yerde koşmaya mı başlar eski aşkının peşinden,

Bilemeyiz. Bilmekte istemeyiz zaten.
Şunu deriz,

Nerde şekerim şimdi böyle aşklar. Orada sanırken sadece.
Öyle aşklar vardır aslında. Var da sonuna kadar izliyorsan görüyorsun hayatın içinde ki gerçek filmleri. Vazgeçmeden. Ömür boyu. İki saatten ibaret değil iki saat sonra bitmiyor çünkü hayat.

Bir günde de.
Bir yılda da.

Hayatın filmiyse uzun çoğumuza göre.
Filimler ile mutlu olup filimler ile hüzne kapılacağımıza,

Hayatımızın filmini çevirmekte marifet. Artiz olmadan. Artizlik yapmadan.
Her bir gün yeniden çevirmeye başlayacak gibi.

Sanki hayat filmimizin son karesinde dahi aşkla yaşayacakmışız gibi.
Filmlerin başı da belli sonu da. Bir kez seyrettin mi belliyorsun başını da sonunu da.

Uzunu iki üç saatte bitiyor.
Işıklar yanana kadar ömrü.

Hayatımızın filmininse sadece başı belli.
Ne zaman nerede nasıl biteceğiyse,

Meçhul.
Ne zaman ışıklar sönecek,

Bilmiyoruz.
Filmler karanlıklarda ışık.

Hayatınsa kendi ışık.
Işıklarınızı söndürmeden son nefesiniz,            

Karartmayın hayatınızın,
Filmini.

Işıklar içindeyken karanlıklarda yaşamayın.
Karartmaya dahi kalksalar hayatınızı,

Derin bir nefes alın önce sonra da,
Bir çiçek alın elinize,

O bile yeter.
Filmin içinde ki çiçek değildir o, elinizde ki çiçektir o. Sizsiniz o. Çok,

Gerçek.
Çiçekler kadar ışıklı çiçekler kadar rengarenk çiçekler gibi geçsin hayatınızın filmi.

Çiçekler kadar sevin, çiçekler kadar tutkun olun hayat filminizin son karesine kadar,
Güneşe havaya suya.

Hazır güneşin sıcaklığını hissederken, hazır havayı içinize çekebilirken, hazır su boğazından akıp giderken.
Hazır,

Hayat filminizin sonu nasıl bitecek bilemezken.
Meçhule bırakın kendi hayat filminizin sonunu.

Sonsuza kadar ışıkların içinde ışıl ışıl yaşayacakmış gibi yaşayın hayatınızı.
Sevin yeter,

Işığınızı.
Işıklar içinde yaşarken.

Yetmez,
Işık saçın karanlıklarda yaşayan insanlara da.

Işık,
Ümittir çünkü.

İzin vermeyin umutlarınızın tükenmesine. Işıklarınızın yaşarken sönmesine.
Meçhulde,

Gizlidir,
Mucizeler.

Mucizelerse,
Filmlerde olmazlar bir tek.

Mucizesiniz zaten,
Yaşarken.

Işığınızı görün hissedin,
Yeter.

Işık saçın,
Yeter.

Gerisi,
Seyredilesi şahane filminizdir,

Özlediğiniz,
Özlenen.

Hiç yorum yok: