21 Kasım 2012 Çarşamba

'YAZAR'IM YAZAMAZSIN 'YAZAR'IM

Yeni çıkan kitabım için basında çalışan ve edebiyat konusunda otoriteyim diyen bir kişi diyor ki; ‘’E bende ‘yazar’ım o zaman. Buna kitap diyorsak, içindekilere de yazı’’. E yaz o zaman dedim bende. Kalıpların dışına çıkmadan pompalayıp egoları hem de edebiyat parçalayıp üstüne, tribünlere de oynuyorsan vecizler yumurtlayıp bi güzel, akıllı uslu kalıplara da sadık kalıp, yırttın dedim bende. Gelsin paracıklar. Da,

E ben kalmıyorum kalıplara sadık, tribünlere de oynamıyorum ki zaten, e ne edeceksin bakalım şimdi deyince,
Kızıyor insanlar.

Gir ulan kalıba attırma kafamızın tepesini kıvamında.
Sadece yazı hayatı mı?

Yok.
Ben sadece ben gibi yaşarken hiç umursamadan kalıpları,

Çok insanın tepesini attırdığım için bugüne kadar,
Bildiğim yerden geldi bu yorum. Alışığım ha bire tepeleri attırmaya. Sevindim. Demek ki durumum iyi.Hala.

Ya derler ki yapılacak iş mi şimdi yani yaptıklarıma yaşamıma bakıp, ya akıldan uzak bulurlar, ya bana yakıştıramazlar artık nasıl bir kalıp içinde yorumlamışlarsa bana sormadan beni,
Ya da,

Ne var yani bende yaparım canım istese bunun gibisini derler. Yapmazlar amma. Canları istemiyor olabilir tabii ki. İyimserimde bugün.
Yapılacak iş mi diyenlere,

E sizler ne yapıyorsunuz hayatta bakalım deyince,
Sayıyorlar. Bildiğimiz herkesin yaşadığı şablona uygun belki az biraz bir kısmında esneyen duruşlarını hayatlarının içinde. Standart. Yani.

Bende yaparım yani ne var ki bunda diyenlere soruyorum aynı soruyu bu sefer,
Sadece yiyip içip sevişip evlenip boşanıp çocuk yapıp büyütüp çalışıp kazanıp kaybedip borçlanıp ev araba alıp biraz da gezmek tozmak alışveriş etmek haricinde hayatlarında başka hiçbir şey yok onlarında. Standart. Yani.

Ha pardon, bir de televizyon seyrediyorlar. Pardon.
Kalıpların içine oturtup kendini,

Kalıpların izin verdiği ölçüde duyarak görerek hissederek algılayarak değerlendirerek yaşadın mı, kabul ediliyorsun kabul görüyorsun herkesler tarafından. Standart yani.
Normalsin yani.

Amma,
Çıktın mı kalıpların dışına tam özürlü muamelesi görüyorsun.

Hatta deli. Tam deli bazen hatta. Kalıp fışkırtısı gibisin sanki. Ne demekse.
Delirtirsen insanları yaşamınla düşüncelerinle yaptıkların yapmadıklarınla deli diyorlar sana. Delirmelerinin nedeni şifresi de kalıplar. İçine sığıştıkları.

Ne biçim kitap bu? Diyorlar. Mesela.
Bu biçim diyorsun.

Böyle kitap böyle edebiyat mı olurmuş diyorlar mesela,
Olur. Ben yaptım oldu diyorsun.

Yapma diyorlar bu sefer bir daha. Türk edebiyatı falan diyorlar.
Yapacağım diyorum.

Deliriyorlar. İyice.
Kalıplar arasına sıkışmış emir kipiyle gelen talimatlarına uymuyorsun diye.

E amma ben çok mutluyum böyle diyorsun. Tam çıldırıyorlar bu sefer.
Ki,

O kalıplar arasında sıkışmış, emir kipiyle talep edilen talimatlara uyuyor ve de uymak zorunda diye mutsuz yaşayan insan sayısının çokluğunu tahmin bile edemezsiniz.
Hele kadınların. Hele. Ki,

Delidir yahu kadınların çoğu. Zır deli hem de. Ben bile yanlarında Katolik rahibi kalırım.
Amma,

Çaktırmazlar içlerine gömüp deliliklerini. Ya annelik ya karılık ya aile akrabalık ya iş ya sosyal hayatta kendilerini oturttukları veya oturtuldukları koltuğu temelinden sarsmamak için.
Ki,

Ben bi güzel delirdiysem daha da deliriyorsam,
Kadınlardır en büyük nedenlerinden biride. Akıllarına uydum. Akıllarıma uydular. Uyuştuk. Yani.

İyi ki delirtmişlerde. İyi ki delirtiyorlar da. Hala.
Yaşıyorsun o zaman hayatı. Hayatın çılgınlık delilik denilenlerini. Ki, hayat tam da orada.

Ha çoğu kadın gizler deliliklerini o başka.
Gizlemeleri deli olmadıkları anlamına gelmez amma. Yaşanmışları yaşanacakları eksik kılar azcık o kadar.

Delilerin farklılıklarını, hatta farkında olmak için ayrıca çaba sarf etmiyor olmalarını ise fena kıskanırlar aslında kalıpların arasında sıkışıp kalmışlar. İçleri de akar aslında deliliklere.
Yemeyince kıçları amma, yapamayınca da,

Yapana bok atarlar,
Küçümserler seni kendilerini yücelterek kalıpların arasında kalıplarla belirlenmiş sınırlara sadık kalıp.

Sadık kalıp. Yani.
Kalıba sadakat yani.

Erkeklerin çoğu yıllarca beraber oldukları amma karıları amma kızları amma kardeşleri amma anneleri amma arkadaşları amma sevgilileri,
Kadınların ne mene deli olduklarını bırakın bilmeyi, tahmin bile edemeden yaşar giderler o kadınlarla ömür boyu mesela. Mutlu mesut. Mutlu mesutluğun temeli de tutuculuktur. Onları mesut kılan. Yani kalıplara sadakat. Erkeğin delisi az çıkar bu yüzden. Anneleri kızar yine diye de her halde. Yaşları kaç olursa olsun.

Aynı anneler kızlarına kızmazlar zahir ki, kadının delisiyse bol. Ki, o anneler de delidirler zaten. Gizlisinden muhtemelen. Kadın kadına dayanışma.
Bin tane akıllı uslu kadına birer rumuz verin. Yazın bakalım deyin en çılgın hayallerinizi.

Yazsınlar onlarda mesela.
Sonra o yazılanları okutun bin erkeğe. Ve de deyin ki bu kadınları eş sevgili olarak kabul eder misiniz?

Cevap yekten hayır çıkar.
İyi de beyim o kadınlardan biri senin eşin sevgilin zaten desen,

Yok canım derler. Hatta mümkün değil derler.
Öyle amma beyim. Ben bilmem beyim bilir diyor ya zaten. Dalgasını geçiyor,

Diyemezsin, kalbi kırılır sonra.
Bende kalp yok zahir ki, benim kalbim kırılmıyor bir türlü deliliklere. Kalbin kırılmayınca kalbinin sesiyse gür çıkıyor hep. Öyle gür çıkıyor ki, susmuyor bir türlü. Susturamıyorsun. Susmayınca da çare yok,

Kendine yazıp duru ha bire. Kendime yazmaya da devam edeceğim hep. Canım ne isterse. Nasıl isterse. Ne zaman isterse.
Hayatı. Akla sığınmadığım paşa paşa oturup uslu olmadığım hayatımın içinde. Yani,

Akıllı uslu olamadım ben bir türlü. Akıllı uslu olmaya da hiç mi hiç niyetim yok. Kalbime sığındım ben. Kalbime sığmaya çalıştım ben. Kalbimle yaşadım hep. Ki,
Akıllıyım usluyum diyenlerin yaşayanların mutsuzluklarını gördükçe hatta paraya pula boğulmuşlar dahil, kanat takıp iyice uçuyor kalbim bildiğim gibi kendi deliliklerimle kendi deliliklerimde. Zincir yok. Çünkü tehditler umurumda değil.

Uçtukça sonsuza doğru,
Sınırsızlığına iyice tavlanıp yaşamın iyice deliriyorum. Delirtiyorum da insanları. Bu da benim eğlencem. Deli sayısı artıyor böylece. Çok zevkli.

Basında edebiyat otoritesiyim diyen uzman kişiyse görevlerini layıkıyla yerine getirip ömrünün bir kısmından sonrada,
Bir gün emekli olmayı hayal ediyordur kesin. Şey hayatı hayali vardır mesela. O şey hayatına kavuşunca da şey yapacaktır.

Bekler ki o şey zamanı gelsin diye.
Bense şeyimle doğmuşum,

Ve de ancak öldüğüm gün emekli olabileceğim. Hayattan. Onun işi edebiyat uzmanlığı. Benim işimse yaşamak. Ona bir gün emekli maaşı bağlayacaklar yaptıklarına karşılık,
Hayatsa bana o maaşı doğduğum gün başladı ödemeye doğdum diye sevincinden. Peşin peşin hem de.

Onun gibi insanlarda ne şeyler varsa artık ve de hayalini kurdukları ne şeylerse onlar, bende yok. Bende olanlarsa onlarda var mı bilemem.
Onların bana göre ya hayalleri yok ya da var olan hayalleri bile kalıplara sarıp sarmalanarak yaşananların bir başka versiyonları,

Benimse beynim çatlıyor yanıyor bazen kontrol edemediğim hayallerimle. Ki, eşi benzeri yok. Yok anlıyorum çünkü,
Böyle de hayal olur muymuş yani diyorlar zaten dinlediklerinde de. Tescil ediliyor hayallerimin olmazlığı yani anında.

Ben delilikleri mi delilikleri farkındayım,
Onlarsa deliyi fark ediyorlar sadece.

Ben deliliklerimle delilerle yaşıyorum.
Onlar delileri eleştirdikçe yaşayabiliyorlar anca.

Ben ne zaman delirmezsem delirmiyorsam başım feci derde giriyor.
Onların başlarıysa hep feci dertlerde nedense.

Ben kalıplara deliriyorum,
Onlarsa kalıpların dışına çıkanlara.

Anlaşamıyoruz yani kısaca.
İkimizde niyet de yok gönül de anlaşmaktan yana da zaten. Ki gerek yok da.

Onlar çok seviyorlar birbirleriyle uğraşmayı amma,
Benleyse uğraşan bile yok,

Delidir diye. Yırtıyorsun kafadan.
Ha,

Kitap mı?
Daha çok çıkacak. Dur bakalım bu daha başın başı. Daha ne delirdik ki şunun şurasında yahu.

Poşetlik olanı geliyor,
Esas, bittiğinde.

En ayıbından mesela.
Edebiyat dünyasıymış. Bak sen hele. Yemişim, bana ne yahu edebiyatın dünyasından.

Ben kendi dünyamda yaşıyorum yazıyorum,
Edebiyatçı mıyım ki ben.

Kartvizitim yok ki benim. Üstünde yazar.
Ben,

Benim. Benim ben olduğumu ben çok belli ederim de,
Sen,

Sen misin? Onu de esas sen bana.
Sen, sen gibiysen eğer ve de deliysen hem de dana,

Amman senin gibi delilerle geçsin ömrüm,

Hem yeter hem de artar bana.
Değişmem ben bir delimi,

Bin tane akıllıyla usluyla,
Sen kalıpların arasında yerde yıldızların altında,

Bense uzayda fırıldak,

Yıldızların arasında parlak yıldız avında.
Şiir de yazdım bak,

Şimdi girdim sayılır yaşasın artık edebiyatın da dünyasına.
Edebiyat dahi yapıyorum işte bende sonunda.

Sende süresin diye kıçına bol bulamaç kına.

Ne mutlu bana ne mutlu sana ve de ne de mutlu,

Avrasya maratonunda hem koşanlara hem de yıkılıp kalanlara.
Gizemse,

Şart.

Hiç yorum yok: