Yeni çıkan
kitabım için basında çalışan ve edebiyat konusunda otoriteyim diyen bir kişi
diyor ki; ‘’E bende ‘yazar’ım o zaman. Buna kitap diyorsak, içindekilere de
yazı’’. E yaz o zaman dedim bende. Kalıpların dışına çıkmadan pompalayıp egoları
hem de edebiyat parçalayıp üstüne, tribünlere de oynuyorsan vecizler
yumurtlayıp bi güzel, akıllı uslu kalıplara da sadık kalıp, yırttın dedim
bende. Gelsin paracıklar. Da,
Amman senin gibi delilerle geçsin ömrüm,
Bense uzayda fırıldak,
Sende süresin diye kıçına bol bulamaç kına.
Ne mutlu bana ne mutlu sana ve de ne de mutlu,
E ben kalmıyorum
kalıplara sadık, tribünlere de oynamıyorum ki zaten, e ne edeceksin bakalım
şimdi deyince,
Kızıyor
insanlar.
Gir ulan kalıba
attırma kafamızın tepesini kıvamında.
Sadece yazı
hayatı mı?
Yok.
Ben sadece
ben gibi yaşarken hiç umursamadan kalıpları,
Çok insanın
tepesini attırdığım için bugüne kadar,
Bildiğim
yerden geldi bu yorum. Alışığım ha bire tepeleri attırmaya. Sevindim. Demek ki
durumum iyi.Hala.
Ya derler ki
yapılacak iş mi şimdi yani yaptıklarıma yaşamıma bakıp, ya akıldan uzak
bulurlar, ya bana yakıştıramazlar artık nasıl bir kalıp içinde yorumlamışlarsa
bana sormadan beni,
Ya da,
Ne var yani
bende yaparım canım istese bunun gibisini derler. Yapmazlar amma. Canları
istemiyor olabilir tabii ki. İyimserimde bugün.
Yapılacak iş
mi diyenlere,
E sizler ne
yapıyorsunuz hayatta bakalım deyince,
Sayıyorlar.
Bildiğimiz herkesin yaşadığı şablona uygun belki az biraz bir kısmında esneyen
duruşlarını hayatlarının içinde. Standart. Yani.
Bende yaparım
yani ne var ki bunda diyenlere soruyorum aynı soruyu bu sefer,
Sadece yiyip
içip sevişip evlenip boşanıp çocuk yapıp büyütüp çalışıp kazanıp kaybedip
borçlanıp ev araba alıp biraz da gezmek tozmak alışveriş etmek haricinde hayatlarında
başka hiçbir şey yok onlarında. Standart. Yani.
Ha pardon, bir
de televizyon seyrediyorlar. Pardon.
Kalıpların
içine oturtup kendini,
Kalıpların
izin verdiği ölçüde duyarak görerek hissederek algılayarak değerlendirerek yaşadın
mı, kabul ediliyorsun kabul görüyorsun herkesler tarafından. Standart yani.
Normalsin
yani.
Amma,
Çıktın mı
kalıpların dışına tam özürlü muamelesi görüyorsun.
Hatta deli.
Tam deli bazen hatta. Kalıp fışkırtısı gibisin sanki. Ne demekse.
Delirtirsen
insanları yaşamınla düşüncelerinle yaptıkların yapmadıklarınla deli diyorlar
sana. Delirmelerinin nedeni şifresi de kalıplar. İçine sığıştıkları.
Ne biçim
kitap bu? Diyorlar. Mesela.
Bu biçim
diyorsun.
Böyle kitap
böyle edebiyat mı olurmuş diyorlar mesela,
Olur. Ben
yaptım oldu diyorsun.
Yapma
diyorlar bu sefer bir daha. Türk edebiyatı falan diyorlar.
Yapacağım
diyorum.
Deliriyorlar.
İyice.
Kalıplar
arasına sıkışmış emir kipiyle gelen talimatlarına uymuyorsun diye.
E amma ben çok
mutluyum böyle diyorsun. Tam çıldırıyorlar bu sefer.
Ki,
O kalıplar
arasında sıkışmış, emir kipiyle talep edilen talimatlara uyuyor ve de uymak
zorunda diye mutsuz yaşayan insan sayısının çokluğunu tahmin bile edemezsiniz.
Hele
kadınların. Hele. Ki,
Delidir yahu
kadınların çoğu. Zır deli hem de. Ben bile yanlarında Katolik rahibi kalırım.
Amma,
Çaktırmazlar
içlerine gömüp deliliklerini. Ya annelik ya karılık ya aile akrabalık ya iş ya
sosyal hayatta kendilerini oturttukları veya oturtuldukları koltuğu temelinden
sarsmamak için.
Ki,
Ben bi güzel
delirdiysem daha da deliriyorsam,
Kadınlardır en
büyük nedenlerinden biride. Akıllarına uydum. Akıllarıma uydular. Uyuştuk. Yani.
İyi ki
delirtmişlerde. İyi ki delirtiyorlar da. Hala.
Yaşıyorsun o
zaman hayatı. Hayatın çılgınlık delilik denilenlerini. Ki, hayat tam da orada.
Ha çoğu kadın
gizler deliliklerini o başka.
Gizlemeleri
deli olmadıkları anlamına gelmez amma. Yaşanmışları yaşanacakları eksik kılar
azcık o kadar.
Delilerin
farklılıklarını, hatta farkında olmak için ayrıca çaba sarf etmiyor olmalarını
ise fena kıskanırlar aslında kalıpların arasında sıkışıp kalmışlar. İçleri de
akar aslında deliliklere.
Yemeyince
kıçları amma, yapamayınca da,
Yapana bok
atarlar,
Küçümserler
seni kendilerini yücelterek kalıpların arasında kalıplarla belirlenmiş
sınırlara sadık kalıp.
Sadık kalıp.
Yani.
Kalıba
sadakat yani.
Erkeklerin
çoğu yıllarca beraber oldukları amma karıları amma kızları amma kardeşleri amma
anneleri amma arkadaşları amma sevgilileri,
Kadınların
ne mene deli olduklarını bırakın bilmeyi, tahmin bile edemeden yaşar giderler o
kadınlarla ömür boyu mesela. Mutlu mesut. Mutlu mesutluğun temeli de tutuculuktur.
Onları mesut kılan. Yani kalıplara sadakat. Erkeğin delisi az çıkar bu yüzden.
Anneleri kızar yine diye de her halde. Yaşları kaç olursa olsun.
Aynı anneler
kızlarına kızmazlar zahir ki, kadının delisiyse bol. Ki, o anneler de
delidirler zaten. Gizlisinden muhtemelen. Kadın kadına dayanışma.
Bin tane
akıllı uslu kadına birer rumuz verin. Yazın bakalım deyin en çılgın
hayallerinizi.
Yazsınlar
onlarda mesela.
Sonra o
yazılanları okutun bin erkeğe. Ve de deyin ki bu kadınları eş sevgili olarak
kabul eder misiniz?
Cevap yekten
hayır çıkar.
İyi de beyim
o kadınlardan biri senin eşin sevgilin zaten desen,
Yok canım
derler. Hatta mümkün değil derler.
Öyle amma
beyim. Ben bilmem beyim bilir diyor ya zaten. Dalgasını geçiyor,
Diyemezsin,
kalbi kırılır sonra.
Bende kalp
yok zahir ki, benim kalbim kırılmıyor bir türlü deliliklere. Kalbin
kırılmayınca kalbinin sesiyse gür çıkıyor hep. Öyle gür çıkıyor ki, susmuyor
bir türlü. Susturamıyorsun. Susmayınca da çare yok,
Kendine yazıp
duru ha bire. Kendime yazmaya da devam edeceğim hep. Canım ne isterse. Nasıl
isterse. Ne zaman isterse.
Hayatı. Akla
sığınmadığım paşa paşa oturup uslu olmadığım hayatımın içinde. Yani,
Akıllı uslu
olamadım ben bir türlü. Akıllı uslu olmaya da hiç mi hiç niyetim yok. Kalbime
sığındım ben. Kalbime sığmaya çalıştım ben. Kalbimle yaşadım hep. Ki,
Akıllıyım usluyum
diyenlerin yaşayanların mutsuzluklarını gördükçe hatta paraya pula boğulmuşlar
dahil, kanat takıp iyice uçuyor kalbim bildiğim gibi kendi deliliklerimle kendi
deliliklerimde. Zincir yok. Çünkü tehditler umurumda değil.
Uçtukça
sonsuza doğru,
Sınırsızlığına
iyice tavlanıp yaşamın iyice deliriyorum. Delirtiyorum da insanları. Bu da
benim eğlencem. Deli sayısı artıyor böylece. Çok zevkli.
Basında
edebiyat otoritesiyim diyen uzman kişiyse görevlerini layıkıyla yerine getirip
ömrünün bir kısmından sonrada,
Bir gün
emekli olmayı hayal ediyordur kesin. Şey hayatı hayali vardır mesela. O şey hayatına
kavuşunca da şey yapacaktır.
Bekler ki o şey
zamanı gelsin diye.
Bense
şeyimle doğmuşum,
Ve de ancak öldüğüm gün
emekli olabileceğim. Hayattan. Onun işi edebiyat uzmanlığı. Benim işimse
yaşamak. Ona bir gün emekli maaşı bağlayacaklar yaptıklarına karşılık,
Hayatsa bana
o maaşı doğduğum gün başladı ödemeye doğdum diye sevincinden. Peşin peşin hem
de.
Onun gibi
insanlarda ne şeyler varsa artık ve de hayalini kurdukları ne şeylerse onlar, bende
yok. Bende olanlarsa onlarda var mı bilemem.
Onların bana
göre ya hayalleri yok ya da var olan hayalleri bile kalıplara sarıp sarmalanarak
yaşananların bir başka versiyonları,
Benimse
beynim çatlıyor yanıyor bazen kontrol edemediğim hayallerimle. Ki, eşi benzeri
yok. Yok anlıyorum çünkü,
Böyle de
hayal olur muymuş yani diyorlar zaten dinlediklerinde de. Tescil ediliyor
hayallerimin olmazlığı yani anında.
Ben
delilikleri mi delilikleri farkındayım,
Onlarsa
deliyi fark ediyorlar sadece.
Ben
deliliklerimle delilerle yaşıyorum.
Onlar
delileri eleştirdikçe yaşayabiliyorlar anca.
Ben ne zaman
delirmezsem delirmiyorsam başım feci derde giriyor.
Onların
başlarıysa hep feci dertlerde nedense.
Ben
kalıplara deliriyorum,
Onlarsa
kalıpların dışına çıkanlara.
Anlaşamıyoruz
yani kısaca.
İkimizde niyet
de yok gönül de anlaşmaktan yana da zaten. Ki gerek yok da.
Onlar çok
seviyorlar birbirleriyle uğraşmayı amma,
Benleyse
uğraşan bile yok,
Delidir
diye. Yırtıyorsun kafadan.
Ha,
Kitap mı?
Daha çok
çıkacak. Dur bakalım bu daha başın başı. Daha ne delirdik ki şunun şurasında
yahu.
Poşetlik
olanı geliyor,
Esas, bittiğinde.
En ayıbından
mesela.
Edebiyat
dünyasıymış. Bak sen hele. Yemişim, bana ne yahu edebiyatın dünyasından.
Ben kendi
dünyamda yaşıyorum yazıyorum,
Edebiyatçı
mıyım ki ben.
Kartvizitim
yok ki benim. Üstünde yazar.
Ben,
Benim. Benim
ben olduğumu ben çok belli ederim de,
Sen,
Sen misin? Onu
de esas sen bana.
Sen, sen gibiysen
eğer ve de deliysen hem de dana, Amman senin gibi delilerle geçsin ömrüm,
Hem
yeter hem de artar bana.
Değişmem ben
bir delimi,
Bin tane akıllıyla usluyla,
Sen
kalıpların arasında yerde yıldızların altında,Bense uzayda fırıldak,
Yıldızların
arasında parlak yıldız avında.
Şiir de
yazdım bak,
Şimdi girdim
sayılır yaşasın artık edebiyatın da dünyasına.
Edebiyat dahi
yapıyorum işte bende sonunda.Sende süresin diye kıçına bol bulamaç kına.
Ne mutlu bana ne mutlu sana ve de ne de mutlu,
Avrasya
maratonunda hem koşanlara hem de yıkılıp kalanlara.
Gizemse,
Şart.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder