8 Kasım 2012 Perşembe

PARA KADAR TAŞ DÜŞSÜN BAŞINA

Sadece Teksas eyaletinin ihracatı 300 milyar dolar olunca, bizse 100 milyarı geçtik diye sevinince kim patronmuş diye sormaya gerek yok zaten. Hep birileri patron. Patronluğun tarifini belirleyense, para. Herkes patron aslında. En fakir insanda evinin patronu. İllaki birileri bir yerde birilerinin patron yani. Aslanda ormanların falan. Sinir bir durum.

Parayla patron olunmayan bir dünya düşlüyorum.
Kimsenin patron olmadığı.

En büyük düşüm bu.
Ne paranın ne eğitimin ne filozofluğun ne bilginin ne gücün kimseyi bir başka insandan daha üstün kılmadığı bir dünya düşlüyorum.

Olmaz biliyorum,
Amma yine de düşlüyorum. Düşleyip hayal ediyorum. Hayal edince görüyorum. Görünce de derin bir mutluluk hissediyorum.

Hissedince,
Sonra dönüp,

Hayata bakınca bugün için herkesin hepimizin yaşadığına,
Sinir oluyorum.

Yaşananlara.
Yetmiyor kıl oluyorum. Yetmiyor çekip gitmek geliyor içimden dağın başına.

Doğa ne verdiyse neler verebiliyorsa,
Onlarla onlar kadar,

Yaşama.
Kanaat ederek.

Minimum parayla minimum para alıp para vererek,
Minimum parayla satın alıp minimum parayla satarak,

Yaşama.
Paranın hiç olmadığı. Paranın geçmediği.

Hayatım boyu para kazanmak için verdiğim çabaları harcadığım enerjiyi kaybettiğim zamanı,
Kendime sadece salt kendime harcasaydım,

Neler üretirdi kim bilir aklımla duygularım. Ruhum nerelere varır nerelerde uçardı acaba?
Uçardı kesin. Arada bir değil amma. Hep.

Para peşinde değil amma. Gerçek hayatın peşinde gerçek hayatta gerçek sevgiyle uçardı.
Benimkisi sadece bir düş.

Benimkisi sadece bir hayal. Di, önceleri.
Gerçekleşir mi? Bilmem. Belki. Amma düşleri görmeden hayalleri kurmadan da varılmıyor arzu edilenlere.

Her şey bir düşle bir hayalle başlıyor eğer ki düş görecek hayal kurabilecek görecek kadar ruhunuz gönlünüz zenginse hala.
Ki,

Zenginliklerle yaşama sarılıyoruz zaten. Zenginliği para ile tarif ederken.
Ya olursa diye. Ya da,

Olmaz ki zaten neden göreyim o düşleri hayalleri kurayım diyenlerin gittikçe kuruyan fakirleşen ruhlarını gönüllerini görüp seyredip izleyip dinledikçe,
Daha çok rüya görüyorum daha da çok hayal kuruyorum. İnadına.

Şahanedir,
Hayaller.

Sadece size aittir. Sadece kendiniz için kendiniz gibidir hayaller. İstediğiniz gibi çeşitlendirip çoğaltıp renklendirip şekillendirip seslendirip kokutup istediğiniz zamana ve mekana istediğiniz gibi istediğiniz insanlarla hayvanlarla ormanlarla denizlerle derelerle doğayla istediğimiz gibi yaşayabildiğimiz anlarımızdır,
Hayallerimiz.

Sonrada peşine düşüp bir gün gerçekleşsin diye çaba göstereceğimiz.
Hangisi gerçek dünya?

Her an neyin ne zaman başınıza geleceğini bilmediğiniz amma sanki her şey istediğiniz gibi bildiğiniz gibi olacakmış gibi yaşadığınız mı? Kurgusuna müdahale etmeye çabalamanıza rağmen edemediğiniz? Veya ettiğinizi zannettiğiniz?
Yoksa,

Hayallerinizle yaşadığınız dünya mı? Her şeyi istediğiniz gibi kurguladığınız.
Neyin gerçek olduğunu bilmiyoruz. Biliyoruz amma bilmiyoruz. Bilmiyoruz amma bildiğimizi iddia ediyoruz.

Bilsem de bilmesem de,
Paradan kurtulmaya ant içmişçesine her şeyin parayla ölçüldüğü parayla değerlendirildiği bir dünya benim dünyam değil artık. Hiç değil hem de.

Hiç de olmamış zaten. Her bir yaşanan öğretmiş öğretmeye de devam ediyor.
Gençlikle gelen yıllarımdan itibaren ömrümü para kazanmak için verdiğim çabalarla geçirmiş olmama rağmen hem de.

En sevmediğimmiş meğersem para.
En sevdiğimse doğa.

Paranın satın alamadığı iki şeyden biri doğa. El değmemişi amma. Parayla da alırsın doğayı, alınca etrafına çit örersin amma, el değmiş olur böylece. Alamazsın yani el değmemişini parayla bile. Seyir edersin sadece. Bedava.
Paranın tek geçmediği yer doğa.

Hayvanların bitkilerin doğasında da para geçmiyor.
Ha bir de para,

Sevgide geçmiyor bak. Parayla sevgiyi satın alamıyorsun. Gerçeğini. Eğer ki o sevgi salt karşılıksız beklentisiz sevgiyse.
İkisinde de bir zerafet var amma.

Hem doğada hem de karşılıksız sevgide.
İkisi de zarif.

İkisinde de görmemişlik yok hiç. Gördüğün kadarıyla yaşıyorsun yaşatıyorsun doğayı ruhunda, hissettiğin kadarıyla seviyorsun, hissettiğin kadar da seviliyorsun ruhunda.
O zerafet ki bizi hayata bağlayan aslında. Fark etmişsen eğer. Zarif olmak istiyorsan eğer.

Parayla patron olmamanın  veya parayla patronluğu refüze ettiğimiz yaşamın zerafeti en zarif hali hayatın. Fark etmişsen amma eğer.
İnsanın gerçek doğasında var bu zerafet aslında. Bazılarımız da çok bazılarımızda da körelmişi.

Bu yüzden evlerinde hayvanları var bazı insanların.
Beklentisiz bir sevgi ile bağlandıkları. Beklentisiz bir sevgi ile sevildikleri. Tek beklentinin sevgi olduğu bir zerafet bu.

Patronsuz. Veya bazen senin bazen onun patronluk tasladığı amma patron olmak için hiç heveslenmediği.
Para ile patronlaştıkça kölesi oluyorsun paranın. Ne tuhaf. Patronken köle olmak.

Tüm yaşantına para karar veriyor. Gerçek patron parayken sen kendini patronsun zannediyorsun kazandıkça ve de harcadıkça.
Ne kadar çok kazanıyorsan o kadar çok patron oluyorsun. Ne kadar çok harcadıkça o kadar patron yerine koyuyor insanlar seni.

Aslında kazananda harcayanda harcatanda kazandıranda herkes paranın kölesi hep. Tek patron para.
Paranın sağladıkları paranın getirdikleri kadar yaşıyorsun, para kazanmak için arda kalan zamanında. Ne tuhaf ki,

Önce köle oluyorsun patron olmak için. Sonra tam ve gönüllü kölesi oluyorsun patronun sınırlarında ondan izin alarak. Paranın yani.
Rezalet bir durum.

Parklarda yatan bir dostum demişti yılbaşına birkaç akşam kala,
Ben her akşamı yılbaşı gibi yaşarım bana her akşam yılbaşı diye.

Eğlenirmiş her akşam kutlarmış bir gün daha hayatta kaldım ne güzel hadi bakalım yeni bir yıl başlıyor bu akşam diye.
Patrona bak sen. Hayatının kendinin patronu olmuş bir kişinin, kimsenin fark etmediği kimsenin bilmediği bir patronun lafıydı bunlar.

Nasıl yaşarsın demiştim yani karnını doyurmak için,
Bir köpeği vardı en yakın dostu,

Köpeğimin sayesinde derdi.
Nasıl derdim,

O biliyor hangi çöpte yiyecek var diye. Koku meselesi derdi. Kokusunu alacaksın yaşamın derdi. Hayat yaşam kokarmış. Hayata bağlıysan eğer.
Kokuyla kazanıyordu hayatını. Pisliğin içinde yaşarken. Aslında tertemizken.

Hayatının patronluğunu yaşıyordu yaşamın kokusu ile onun tabiriyle.
Hem de,

Bir köpeğin sayesinde.
Tanıdığım en mutlu insanlardan biriydi. Derdi ki bizim menü her akşam değişiyor. Her an bir sürpriz çıkıyor karşıma sevindiren.

Her yer benim derdi.
Kışın zor olsa gerek derdim, asıl kışın kolay sıcak zor derdi. Kat kat giyiniyorsun amma kat kat soyunamıyorsun derdi.

Doğru.
Soyunamıyoruz. Kat kat üstümüze omuzlarımıza yığdıklarımızla yaşıyoruz. Ve de hep daha da yığarak. Hep bir yeni katı daha hedefleyerek her bir katın ağırlığına alıştığımızı düşündükçe.

Her bir katın altında ayakta kalmaya çalışarak ki aslında ayakta kalmak için çabalamadan,
Ayakta yaşama şansımız varken hem de kat kat biriktirmeden.

Eğer ki,
Paradan ve parayla elde edebileceklerinden çok daha öte değerlerin varlığını keşfedip sonrada keşfinin keyfini sürüyorsak hayatımızın içinde.

Her şeyi para ile becerdiğimizi her şeyin para ile elde edilebildiğini zannederek yaşarken,
Nedense,

Sevgisizlikten de yakınıyoruz insanlarla yaşanan yaşadığımız veya yaşayamadıklarımızla.
Paranın hiç geçmediği için yakınırken,

Para kazanmaya çalışıp para harcarken.
Sonra,

Bir kedinin bir köpeğin sıcaklığıyla çok mutlu olup veya güneşin doğuşuna batışına bir mehtaba bir ormana hayran hayran bakarken de buluyoruz kendimizi.
Bedava olanlara yani.

Milyarları bir araya getirmişle cebinde metelik olmayanın paylaştığını aynıya yani. Paylaşabildiğine.
Doğayı yani. Sevgi yani.

Duygularsa aynı.
Benim evsiz dostumla malikanede yaşayan çok zengin aynı duyguları yaşayıp hissediyorlar köpekleriyle.

İşin içine doğa girince işin içine beklentisiz karşılıksız sevgi girince,
Fakiri zengini aynı.

Fark,
Parası olmayan kendinin patronu,

Parası olansa para peşinde koşansa,
Paranın kölesi.

Tercih meselesi.
Bunca yıldan sonra tercihimi yapmışım farkında olmadan.

Veya,
Doğayla gerçek sevgi bana tercihimi  yapmam için ışık tutmuşlar. Bir ömür boyu süren bunca hengameye bunca karambole rağmen.

Fakirleştikçe ruhunda sevginin zenginleşmesini görüp,  tadına vardıkça, varınca da bir kez,
Zenginleştikçe daha da, daha da,

Yaşam ve sevgi fakiri olmayı, olarak yaşamayı kabullenmiyor kabullenemiyor insanın ruhu bir daha.
İsyan ediyor,

Para ile gelen patronluğa, patronluk sistemine. Köleliğe.
Köleliktense kurtuldun mu bir kez,

Bir kez daha köle olmamaya yemin ediyor özgürlüğüne tutkunlaşan ruhun artık.
Ve de,

Ne parayla gelene seviniyorsun ne de para ile gidene üzülüyorsun bundan böyle.
Bir tek sevgi sevindiriyor seni karşılıksız beklentisiz,

Bir de doğa.
Çünkü,

İkisi de bedava.
İkisi de cüzdan istemiyor cepte.

Yürek istiyor,
Sadece.

Sevgiyle doğa yürek istiyor sadece.
Yüreksizler yüreği eksikliler para peşinde sevgiye hasretken,

Yüreklilerse,
Diğerlerinin hasret çektikleri sevgiyi yaşıyorlar sadece.

Biri cüzdanına güveniyor,
Diğeriyse yüreğine.

Cüzdan için çalışırken yürekte olur mu yanında?
Olmuyor. Olsa da tam olmuyor. İşin içine her an para girdikçe.

Yaşlar ilerledikçe yaşananlarla yaşatılanlarla hayat öğretiyor bunu insana. İyi bir öğrenciysen eğer ki. Çok meraklıysan hayata da.
Para,

Borsaya dövize ona buna şuna endeksli.
Sevgiyse,

Yüreğe sadece.
Para borsa döviz her yerde. İniyor çıkıyor kazandırıyor kaybettiriyor. Alıyor satıyor.

Yürekse,
Seviyor sadece.

Sevebildiğin kadar kazancınsa her daim,
Gönlünde. Hiç kaybettirmiyor yüreğin gönlün zenginleştikçe.

Cüzdanı zengin yüreği fakir olmakla,
Yüreği zengin cüzdanı fakir olmak,

Arasında ki seçim hayatımız.
Hangisi,

Büyükse,
Hangisi daha da büyük olsun istiyorsak bizim için,

Onun peşine düşüyoruz hayatta. Tercih meselesi. Zamanında bir tercih yapmışım, şimdilerde bir kez daha,
Tercihimi yaptım yeniden.

Buna da geldi sıra demek ki. Şahane.
Sevinç içindeyim. Bende,

Patron olmak üzereyim sonunda kendime,
Hayallerimle düşlerim sevgilerimle sevgisizliklerimle,

Hoş geldim,
Kendime.

Düşlerim hayallerim tek tek gerçek oluyorlar.
Düşledikçe,

Hayallendikçe. Ve de zenginleştikçe ruhum.
Darısı,

Kölelerin, darısı parayla yatıp parayla kalkanların başına.
Ha bende köle olacağım sonunda bunu iyi farkındayım şimdiden amma çok gönüllüyüm bu köleliğe. Bende köle olacağım yeniden bir daha,

Kölesi olacağım bir gün biliyorum,
Doğanında sevginin de.

Esas patronun,
Sevgi ve  doğa olduğunu yaşadıkça.

Hissettikçe.
Ve de her geçen gün ruhum daha da,

Zenginleştikçe.
Daha da,

Bedavacı olup,
Beleşe konup, doğaya sevgiye daha da yerleştikçe.

Hiç yorum yok: