Sevdiğimiz
biri gözlerini kapayınca hayata, yine de gözlerimiz açılmıyorsa yaşamaya devam
ettiğimiz hayatta yeniden bir kez daha nelerin önemli nelerin önemsiz olduğuna
dair seçimlerimizde, yaşarken öldürüyoruz ruhumuzu demektir aslında. Ayrıca
tekrar ölmeye gerek yok bir daha. Ayrıca ölen geriye kalan beden sadece.
Ölümle
ölünmüyor. Sanıyoruz. Yanılıyoruz. Ölürsün.
Doğumla da
doğarsın yeniden zaten.
Öyle
insanlar vardır ki yaşamımızda, öldüklerinde bizde ölürüz. Ve de belki de
yaşarken tam da anlamadığımız değerlerini ancak anlarız öldüklerinde. Veya çok
çok değerli olduklarını zannettiğimizden öte. Özlemlerimizle. Duyulan. Hep.
Sevdiklerimiz
yaşatıyorlar aslında bizleri.
Her ne kadar
çok sevsek dahi kendimizi. Her ne kadar
çok düşkün olsak dahi kendimize.
Uğraş didin
yap et,
Sonra,
Öl.
Uğraşma
didinme yapma etme o zaman demek kolay,
Amma,
Uğraşıp
didinip yapıp ediyoruz,
Yine de. Ve
de,
Tüm
yaşantımız boyu hep harcıyoruz aslında. Önce hayatımızı.
Kazandığımız
kazandırdığımızdan fazlasını harcıyoruz. Cepten yerken bazen de fazlalıklar
zannedip. Harcandığımızı harcatıldığımızı zannederek ve de iddia ederek nedense
hep. Sanki hiçbir kimseyi harcamıyormuşuz gibi.
Mal mülk hiç
önemli değil hayatta. Maddeyle bütünleşmiş iç içe geçmiş hiçbir şeyin zırnık
kadar önemi yok bu hayatta. Ve de malın mülkün ne kadar önemsiz olduğunu ölümü her
hissettiğimizde bir kez daha anlıyoruz. Bazılarımız belki de.
Ne unvan ne
şöhret ne de servetler, edinilmişlerin hepsi büyük bir palavra ölümle
karşılaştıkça karşılaştığında.
Doğru,
sevdiğin kadar yaşayabiliyorsun yaşıyorsun. Amma,
Sevildiğin
kadar da yaşatılıyorsun da.
Amma,
Gerçek
sevgiyle.
Sevginin en gerçeği
nasıl anlaşılır?
Seviyorum
dediğin insanı her şeyiyle kabullenerek. Bu denli basit. Her şeyiyle
kabullenemeyeceğin insanı da sevmeyerek gereksiz yere. Bu denli basit. Seviyoruz
diyoruz amma sevdiğimizi iddia ettiklerimizi ne kadar seviyoruz?
Kızgınlıklarımıza
esir olduğumuz an çıkıyor ortağa.
Ölümü kabullenmemişlerin
zaafı o an gösteriyor kendini,
Sevgisizlikleriyle.
Hep yaşayacaklarmışçasına
hep yaşayacakmışsın gibi kızgınlıklarınla ruhuna doldurduğun gücün esiri olmayı reddedip,
Sadece
sevgiyle,
Yaşamayı
beceremediğin zaman,
Ölümü
bekliyorsun belki de günü geldiğinde o an geldiğinde pişmanlıklarınla kavrulmak
için. Pişmanlıklarınla kavruluyorsan o an, ölüyorsun ölümle.
Hep
yaşayacağız,
Hep
yaşayacaklar,
Ve de,
Hep de ne
denli haklı olduğumuzu anlatarak önce kendimize sonra başkalarına,
Seviyoruz
dediğimiz insanları yok ettikçe hayatımızdan,
Yok sayarak
geçecek ömrümüz zannediyoruz,
Ta ki,
Ölüm
haberini alana kadar.
O günse,
Vicdana esir
düşüyoruz o an. Vicdan varsa. Ölüm tüm gücümüzü alıveriyor elimizden. Geriye
sadece sevgi kalıyor bir kez daha anlatma bir kez daha yaşatma şansımızın
olmadığı.
Anılar. Kalıyor
bir tek.
Sevdiğimizi
söylediğimiz hissettiğimiz insanın yaşamımıza kattıkları kalıyor zihinlerde
gönüllerde bir tek,
Amma,
O insanın
gözlerine bir daha bakma şansımız hiçbir zaman olmayacakken hem de.
Her şeyin
tiyatrosal gelişimin içinde yaşam bulduğu hayatın senaryosunda bir tek ölüme
müdahale edemiyoruz.
Her gün tüm
sevdiklerimiz ve kendimiz sanki o gün öleceklermiş gibi yaşamadıkça sevgiyi,
Gerçek
sevgiyi,
Ne tadar
hissederiz kendi ruhumuzda,
Ne de
tattırır hissettiririz başka insanların ruhlarına.
Çok mu
önemli?
Çok hem de.
Eğer ki,
Sevgiyle
yaşamayı seçmişsen hayatta.
Kabullenmek.
Hep.
Her şeyi.
İşin sırrı
burada. Yargılamamaksa eylemi bu sırrın. Yargılayıp cezalandırmaya
kalkışmamaksa,
Erdemi,
Hayatın.
Bu denli
basit.
Bu erdemle
yaşamamaksa sadece zarardır kendine etrafına topladığın insanlara gezegene tüm
evrene.
Kötü insan
yoktur.
Kızgınlıklarını
sevgiye tercih etmiş insan vardır. Ruhunda sevgiden sevgisizlikten boşalan her
bir kıyı köşe bucağı,
Kızgınlıkları
ile doldurmuş,
Kızgınlıkları
ile yaşama tutunan insan vardır.
Kızgınlıklarını
seven insan vardır.
Kızdıkça,
Kendini
seven insan vardır.
Aksini iddia
eder insanların çoğu. Sevecen ve de sevgiyle yaşadığını iddia eden. Sevgiyle
yaşarken sevgiyle gelenleri fayda eleğinden geçirip sonrada yargılayıp
cezalandırarak. Sevildiğini sevdiğini sadece kendine faydalı olduğunu düşündüğü
anlarda hisseden hissettiren.
Ta ki,
Kendine
fayda getirenler bir gün ona yetmeyene kadar. Eksik kalana kadar faydalar.
Sevgiden
faydalar beklemekte bütün neden.
Sevme
duygusunu tatmak kadardır faydası sevginin aslında.
O kadar.
Sevilmekte,
Sığınmak
yaslanmak sarılmaktır sadece duygulara. Beklemeden. Kabullenerek hep. Geleni.
Yaşananları. Yaşatılanları.
Bu kadar.
Söylemesi
kolay yaşamasıysa zordur gerçek sevgiyi eğer ki bekliyorsan faydaları ve de
kabullenemiyorsan hayatın yaşamına taşıdığı senaryonun senin için doğru bulduğu en doğrularını.
Bazen öylesini bazense böylesini. Ne taşıyorsa hayat sana aslında senin için
yaşanması gereken doğruların olduğunu kabul etmeyip isyan ettikçe hayata, hayat
devam eder taşımaya. Kabullenmeyi öğrenesin diye bir gün. Vazgeçmez hayat. Sen vazgeçmedikçe.
İsyanlarından.
Önce yaşamın
kendini sevip yaşama kızmayan yaşamı yargılamayan yargılayıp cezalandırmayan
olmak lazım,
Ders vermek
yerine,
Ders alan
olmak lazım o kadar. Mevzu gelişmekse.
Gelişmekse
çok zor iş. Gerçek anlamda.
Kolay olsa
herkes Mevlana olurdu herkes Gandhi. Bu denli çabalamalardan sonra.
Her gün her
bir andan sadece ders almaya hevesli olup her bir günden her andan ders almak
zor iştir.
Ders
aldıkça,
Ders
çıkardıkça,
Derslerle
geliştikçe,
İnsanlarda
dersler alırlar senden senin yaşamına baktıkça izledikçe. Senden dersler
almaları yerine, senin derslerini vermeye kalkışman gelişmemişliği temsil eder,
Gerçek
sevgiyle henüz yaşamadığının yaşayamadığının kanıtıdır derslerini vermeye
çalışmak insanlara. O kadar.
Gelişmek
için çaba sarf ediyor olmanın hiçbir manası yok, kızgınlıkların hala sevginin
önüne geçiyorsa.
Boşuna,
O kitaplar o
seminerler o toplantılar o tüm çalışmalar.
Boşuna
gelişmişliklerle ilgili aldığın verdiğin vaazlar.
Kızarak
yaşamak yerine,
Severek,
Yaşayamıyorsan
hayatı,
En büyük
kızgınlığın kızgınlıklarınsa kendinedir zaten.
Sevememişsin
gerçek kendini tam da demektir hala bunca çabaya çabalarına rağmen.
Hayat kazık
atmaz bizlere.
Kazık yoktur
hayatta çünkü.
O kazık,
İçine kazık
çakmış kazık çaktığın kızgınlıklarındır, kendine kızgınlıklarının kazığıdır her
seferinde üstüne bir kez daha kendini oturttuğun sadece.
Kazın
kendinizi.
Kazığın ta
en derinlerinize inmiş işlemiş köklerini bulana kadar.
Kazığı
çıkarmazsanız söküp atmazsanız en derinlerinizden,
Hep kazık
atıyor sanırsınız hayat sizlere. Ta ki ölümü tadana ölümle tanışana ölümü
hissedene kadar. Bir kez daha. Yetmezse bir kez daha.
Ölünce siz,
Ölünce sevdikleriniz,
Ne kazık
kalır ne kazıklarınız ne de kızgınlıklarınız.
Beklemeyin
ölmelerini beklemeyin ölmeyi,
Yaşarken,
Sevin
sevilin. Kazık atmayın hayatınıza.
Kabullenerek
hayatın senaryosunda yazdıklarınızı yazanları sizler için yazılanları.
Huzurun tek,
Sırrı bu. Kabullenmek.
Yaşadığınız
her şeye ve sizlere yaşatılan her şeye teşekkür edin sadece. Bir ders daha o
kadar. Aldığınız. Kendinize.
Gülümseyin,
Yeter.
Sevgiyle.
Ölümü
hissettim yeniden. Bir kez daha. Ölümle.
Son
zamanlarda nedense ha bire,
Kendini hatırlatan
ölümü.
Bir kez daha
ders aldım. Her seferinde çok daha büyük dersler veriyor ölüm artık bana.
Her seferinde
her bir ölümde bir kez daha bakıyordum nelerin önemli nelerin önemsiz olduğuna.
Ve de listemle ilk tanıştığımda çok uzun olan önemliler ve önemsizler listem
her bir ölümden sonra daha da kısalmış oluyor. Ki,
Artık liste
kalmamış elimde.
Sadece
kabullen ve sev yazıyor artık.
Seviyorum
ben de,
Olduğu gibi,
Tamamını
tamamı ile.
Hiçbir şey canımı
acıtmıyor artık. Galiba acıyla vedalaştım iyice. Ölüm hariç hiçbir şey
acıtmıyor canımı artık. Kazık olmayınca içimde kazık çakmıyorum hiç olana bitene.
Akıyor sadece. Seyrediyor ve gülümsüyorum.
Sona geldim
acıda.
Geldi sıra,
Ölümü bile
kabullenmeye.
Sonun,
Başına geldim
hayatımın sonu gelmeden.
Seviniyorum.
Hayatım son bulmadan,
Başa,
Geldiğime.
Ağlayarak
geldim bu dünyaya,
Gülerek
gülümseyerek öleceğim artık o kesin.
Şimdiden
başladım,
Şimdiden,
Gülüyorum
gülümsüyorum,
Sadece.
Tüm
kızgınlıklara yargılamalara cezalara.
Hayat,
Hep gülüyor
bana. Bu yüzden her halde.
Kazıklardan
boşalan yere gülücükler doluyor sadece.
Hepsini,
Son ölüm
haberi taşıdı benliğime. O bu şu derken hala kızarken az veya çok hala, sonra
bir ölüm haberi daha sildi attı son kalan kızgınlıkları da. Son acıtmaları da.
Evladını kaybeden
bir baba derken yetmedi ki üstüne bir baba daha, yetti bana. Olan da oldu bana. Bundan sonra elle
gelende gidende düğünle bayram bende.
Bundan sonra,
Gerisi hikaye.
Olmaz olmaz
demeyin oldu,
İlk defa,
Teşekkür
ettim,
Ölüme,
Bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder