24 Kasım 2012 Cumartesi

YALNIZ MAKİNELER ŞEHİRDE

Yağmur yağınca trafiği keşmekeşe dönüşen tek millet biz olabilir miyiz acaba? Kuru ile ıslak arasında ki fark beyinleri dumura uğratıyor olabilir mi? Amman yağmur yağıyor trafik yine felakettir lafı bize özgü. Zannedersin tufan var. Yol aynı. Araba aynı. Sürücüsü aynı. Amma trafik bir rezalet. Hani diyeceğim ki insanlar yağmurda arabalarını çıkarıyorlar trafiğe,

O da değil.
Çünkü bizde adettir arabası olan yüz metre bile yürümez. İster yaz ister kış.

Bu yüzden zaten tüm arabalar her an her mevsim yollarda yüz metre dahi olsa yürümemek için.
Yürümek istemiyoruz.

Yürümeyen bir millet olma yolundayız iyice. Arabasızlar ve de köylüler hariç.
Arabasızlarsa yürüyorlar mecburen.

Köylülerde.
Size tuhaf bir veri. Otobüslere minibüslere metrolara binen kadını erkeği insanların çoğu ince yapılı.

Yürüyorlar çünkü. Evden işten duraklara, duraklardan evlere işlere. Sabah akşam ha bire yürüyorlar.
Çok az insanın kilo derdi var eğer ki otobüs minibüs metro vapur kullanıyorlarsa.

Bana inanmayan,
Üç beş kez otobüse metroya vapura binsinler. Veya biniyorlarsa eğer etraflarına baksınlar incelesinler aynı yorumu yapacaklardır.

Doğal yollarla bedenlerini fit tutuyorlar arabasızlar. Kalça göbek dertleri neredeyse yok gibi çoğunun.
Otomobilden inmeyenlerse ya jimnastik salonlarında ya diyet programlar da çırpınıyorlar fazla kilolarından arınmak için.

Ki,
Verilere göre milletçek gittikçe daha da artıyormuş kilolarımız. Hele son on yılda daha da artmış ortalama kilolarımız.

Normal.
Son on yılda trafikteki otomobil sayısı 4 milyon 7 yüz binden,

8 milyon 4 yüz bine çıkmış.
Vaay…

Zenginleşmenin bir ölçüsü bu.
Deniyor.

Kiloların zenginleşmesine de bir sebep bu demek.
Yalnızlaşmanın da muhtemelen. Artan kilolar mı acaba insanları yalnızlaştıran? Beğenilmiyorlar mı acaba eski fit hallerinde ki gibi?

Dört tekerlerin üstünde,
Arabaların içinde tek başına insanlar. Sabah akşam saatlerce tek başına milyonlarca insan.

Çoğunun elinde cep telefonu.
Yalnızlıklarını gideriyorlar direksiyon başında.

Aynı yalnızlar,
Fitness salonlarında da yalnızlar. Gidin fitness salonlarına kulağında kulaklık on binlerce insan fit olma çabasında şehirde.

Bir çok yol cadde de on binlerce insan yürüyüş yapıyorlar,
Fit olmak için. Yalnız amma.

Araba ile bir yerin kapısından bir başka yerin kapısının tam da dibine ulaşmak adına,
Önce,

Yalnızlığa,
Ve sonrada,

Fazla kilolara fit oluyorsun demek.
Zenginleşmenin getirilerine sevinirken nelerimizi yitirdiğimizi farkında değiliz muhtemelen. Aslıda özlemini de çektiğimiz.

Lafa herkes diye girenlerin,
Herkeslerinin kimler olduğu o kadar kısıtlı sayıda ki eğer ki arabadan inmiyorsan.

Belirli güzergahlardan geçerken yolun kenarlarında gördükleri insanlar kadar herkesler.
Evin iş yerinin sosyal hayatının geçtiği yerlerin haricinde.

Oradaki insanlarında sayıları belli.
Ne zaman ki,

Otobüslere minibüslere metrolara vapurlara biniyorsun,
Çoğunluğu temsil eden herkeslerle hiç tanımadığın tanıma ihtimalinin de olmadığı her yaştan her ekonomik her kültür seviyesinden binlerle insanla,

Kısıtlı süreler içinde kalsa dahi,
Aynı mekanları paylaşıyorsun ister istemez.

Yürüyen insanlarla.
Yürüyen insanlar araba hayalini kuruyorlar çoğunluk herkesler yani,

Bir başka herkeslerse azınlık yani,
Yürüyüş için zaman ayırma hayalindeler kendilerine.

Yürümemek için araban olsun istiyorsun,
Araban oluyor,

Bir zaman sonra yürüye bilmek için arabanla bir yerlere gidiyorsun.
Arabalılar arabasızlara kızıyorlar arabalarını sürerken. Arabasızlar da arabalılara kızıyorlar yürürken.

Otobüslerdeki minibüslerde ki insanlar içlerinde tek başına insanların olduğu arabalara da çok kızıyorlar trafiği işgal ettikleri için.

İçlerinde tek başına insanların olduğu arabaların sürücüleri de otobüslere minibüslere kızıyorlar trafiği altüst ettikleri için.
Tek başına olanlar milyonlara kızıyorlar.

Milyonlarsa tek başına olanlara.
Arabadakiler kızgınlıklarını tek başlarına yaşıyorlarken amma,

Otobüslerde minibüslerde ki insanlarsa kendi aralarında sohbetlerle yaşıyorlar,
Aynı kızgınlıkları.

Herkes kızgın trafikte amma.
Yalnızlıkları,

Para ile satın alır olduk.
Kocaman evler amma tek başına. Kocaman siteler amma yarısı yalnız insanlarla dolu.

Kocaman iş yerleri kalabalık amma herkes tek başına. Yalnız.
Tatile çıkıyoruz yine,

Yalnızız onca kalabalık içinde.
Arabasızlarsa,

Hep birileriyle.
Evde mahallede kalabalıklar içinde kalabalık yaşıyorlar herkeslerle iç içe.

Seksek oynayan çocuklar var bizim mahallede mesela. Yola tebeşirle çizip.
İp atlayan çocuklar var.

Voleybol oynayan gençler var sokaklarda.
Duvar üstüne dizilmiş çekirdek çıtlatıp sohbet eden çocuklar var.

Okula yürüyerek gidiyor çocuklar hep beraber.
Bakkal amca var.

Manav da.
Bisiklet tamircisi var.

Fırın var. Tepsiyle börek geliyor evlerden.
Elinde tabak komşuya boşu doldurarak iade eden kadınlar var mesela.

Balkondan balkona konuşmalar var.
İnsanlar iç içe yaşıyorlar. Sohbetlerle. Çocuklar hep beraber oynuyorlar. Mahallelerde.

Seyrediyorum eve yürürken.
Sokaklardaysa tek tük arabalar. Yol kenarları bomboş. Park derdi hiç yok. Var olan araçların çoğu kamyonet. Çoğu deyimiyle ticariler.

Yürüyenlerle,
Yürümeyenler arasında ki fark açılıyor gittikçe.

Yürümeyenler pek bilmiyorlar yürüyenlerin hallerini. Nasıl yaşadıklarını.
Tahmin edebiliyorlar belki o kadar. Ki bu yüzden,

Eskiden,
Diye giriyorlar lafa yürümeyenler bazen. Şöyle yaşanırdı böyle yaşanırdı diye. Özlemle.

Bilmiyorlar ki kalabalıklar öyle yaşıyorlar hala. Eskiden olduğu gibi yani.
Eskiden olanları artık yaşamamak için,

Zengin oluyorlar insanlar.
Zengin olunca da,

Eskileri özlüyorlar.
Paraysa rezil bir araç eğer ki amaçsa.

İnsanlığa çok şey katan ve insanca keyiflere insanlarla hep beraber paylaşılan bir çok dokuyu kaybetmek eritip yok etmek adına. Refahın tarifiniyse,
Refaha düşünce,

Eskiye özlemler belirliyor aslında eksiklikleri hissedilenlerle.
Yokları var ediyor para.

Varları da yok.
Hangisi büyükse onun peşinde tercihleriyle insanlar.

Yağmur yapıyor şehirde.
Trafik tam bir keşmekeş yalnızlar için.

Otobüslerde ki insanlarsa arabalıları seyrediyorlar mahalleye dönerlerken.
Buğulu camları ceketlerinin kol ağzıyla silerek.

Yalnızlarsa havalandırmaları açıyorlar sonuna kadar.
Herkes aynı yollarda.

Birileri yalnız.
Birileri kalabalıklar içinde.

Birileri yağmurdan şikayetçi trafiklerde,
Birileri içinse,

Yağmuru karı güneşi hayat hep aynı bir yerlerde.
Biri araba özleminde.

Biri eskilerin.
Biri makine peşinde.

Biri yeniden insanlık.
Yağmur,

Büyük dert bu şehirde.
Varsa altında bir makine. Sinir küpüsün arabanın içinde.

Aynı yağmursa,
Hiç dert değil birilerine.

Islanıyorsun sadece.
Hepsi amma aynı şehirde.

Makineyle,
İnsan,

Aynı yağmurun altında.
Biri daha insan,

Sadece.

Hiç yorum yok: