Askerlik
vatan borcu. Ymuş. Vatan için TDK Büyük Sözlük ‘Sıla, memleket’ diyor. O zaman
şöyle soralım, neden bir insan yaşadığı memlekete borçlu doğar? O memleket ne
gibi fedakarlıklar yaparda o insanda kendini borçlu hisseder? Vefa borcu gibi
mesela. Ki memleketi memleket yapanda o memleketin insanlarıdır ayrıca. Borca
karşılık alacaklı olan da yani. Bu hesapla bütün erkekler borçlu doğuyorlar
memleketlerine. Hem de alacaklılar da aynı zamanda bir başka erkekten de.
Kimler hangi
insanlar ne gibi fedakarlıklar yapıyorlar bu memleket için ve bu memlekette
doğan erkekler için?
Veya kadını
erkeği yok,
Bu
memlekette doğup yaşayan insanlar için?
Memleketi
yönetenler mi mesela?
Memleketin yasalarını
koyanlar mı? Yargılayanlar mı? Yürütenler mi?
Mesela,
Japonya’da
Fransa’da İngiltere’de ki sayıların dokuz on misline ulaşmış, bugün sayısı yüz
bin adete yaklaşmış resmi plakalı araçları kullananlar mı fedakarlık yapıyorlar?
Mesela,
Devlete ait
yüz binlerce lojmanda oturanlar mı?
Mesela,
Cep
telefonlarına devletten on binlerce Türk Lirası ödenek alan milletvekilleri mi?
Mesela,
Gençlik ve
Spor Bakanlığının bütçesine yakın, Kültür ve Turizm Bakanlığınınsa üç misli bütçesi
olan Diyanet İşleri Başkanlığı mı?
Kim yahu?
Bu ülkenin
kurulmasına neden olan bağımsızlık savaşında şehit düşen gazi olan askerlerse
sivillerse eğer konu,
Onları her
zaman derin bir sevgi ve saygıyla anıyoruz zaten. O başka.
Baş komutan
büyük lider Atatürk,
Ve de onun
silah arkadaşları ve de bu memleketin bağımsızlık savaşının kazanılmasına
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına neden olan kahramanların hepsini,
Büyük ve
derin sevgi derin saygıyla anıyoruz. Ki anmayanlar bile var bu ülkede. O da
ayrı.
Amma,
Vatana
borçsa mevzu,
Hiçbir insan
evladı dünyaya ülkesine manevi bir borçla gelmez. Gelmemeli de zaten. Gerek
yok.
Askerlik profesyonelce
icra edilmesi gereken bir meslek. Borç karşılığı bir mecburiyet değil yani.
Kimi insan
bu mesleği kendi tercihi ile benimsiyor,
Kimi insansa
kanuni zorunluluklarla geçici bir süre orduya dahil olup askerlik yapıyor.
Bizim memlekette.
Amma kanun böyle
dediği için.
Bir borcu
ödemek için değil.
Asker doğduğunu
iddia eden ve sanatın bilimin kültürün sporun değil de, savaşın kahramanı olmak
isteyen bir milletin fertleri olduğumuz için, asker olmayan sivil bir insanın
bile askerlik yaparak devletine yani memleketine yani vatanına yani aslında
bizlere olan borcunu ödemiş olacağını varsayıyoruz bizim memlekette.
Yok böyle bir
borç.
Hiçbir insan
hiç bir memleketin kölesi falan değildir. Hayatını feda etmesi de gerekmiyordur
memleketi için.
Bedava değil
hayatlar.
Bizim
vatanda Osmanlı’dan alışkanlık hayatlar hala bedava sayılsa bile.
Geçelim
insan hayatını, bir hayvanın bir ağacın hayatının bile ne denli kıymetli
olduğunun bilincine varabilmek için,
Yaşamın
değerini yaşam bilincini iyi anlatan iyi öğreten bir eğitimden geçmesi
gerekiyor bizim memlekette insanların önce.
Yaşamın
değerine vakıf olabilmek içinse,
Yaşamdan çok
keyif alan insanlar olmamız gerekiyor önce. Mutlu insanlar yani.
Ara ki
bulasın bizim memlekette yaşamından çok keyif alan mutlu insanları.
Mutlu bir
azınlık hariç.
Dünya
mutluluk sıralamasında 78. sıradayız. 195 ülke arasında.
Akıl ve
fiziksel sağlık, güvenilirlik, iş güvenliği, aile ilişkileri ve de kişisel
refah gibi parametrelerle belirleniyor mutluluğun derecesi.
Yani bizde
olmayan ne var ne yoksa hepsi.
Dünyanın en
büyük 18. ekonomisine sahibiz amma dünya mutluluk sıralamasında da 78. sıradayken.
Demek ki,
Mutlu
azınlık bizim ülkede gerçekten azınlık. Çok azınlık hem de. Akıl ve fiziki
sağlıkları da iyi durumda. Güvenilirler. Güven duyuyorlar yaşamdan yana. İşleri
de güven altında. Refah seviyeleri yüksek. Demek.
Onların da
borçları var mı acaba vatana?
Ki bizim
memleketin mutsuz insanlarını bir de vatana borcun var senin diye manevi baskı altına
alıp,
Askerlikle
yakın uzak alakası olmayan bu mutsuz insanları üç beş haftada eğittiğini
düşünüp varsayıp,
Sonrada sen
asker oldun dersen eğer,
Ordunla karşılaştırıldığında,
Uyduruk
imkanlarla donatılmış olsa dahi mesleği terörist olup mesleğini uzun yıllardır
icra eden teröristlere kurban edersin bu gencecik mutsuz insanları. Bile bile hem
de.
Yetmez,
İntihar etmelerine
neden olursunuz üstüne üstlük bir de.
Bizim
memlekette bunlar konuşulamaz amma hiç. Bizim ülkede öyle her konu konuşulamaz
her konu deşilemez, gündeme alınamaz.
Alınmayınca
da gencecik insanlar meslekleriyle yetenekleriyle karakterleriyle yakın uzak
ilgisi olmayan bir uzmanlık alanında ki acemiliklere deneyimsizliklere
bilgisizliklere kurban giderler askerde.
Mecburi
askerlik mutlaka kaldırılmalı. Hem de en hızlı şekilde.
Hızlıdan da
öte. Bir can daha kurtulsa en büyük karıdır bu vatanın. Memleketin yani.
Askerlik bir
meslektir. Genel Kurmay Başkanından erine kadar.
Öyle üç beş
hafta eğitimle asker olunmaz.
Olunduğunu
iddia edersen de baka kalırsın şehit olan gazi olup yaralanıp sakat kalan
intihar eden gencecik insanların binlerle sayılarına.
Kız
vermezsin mesela askere gitmedi diye.
İşe almazsın
mesela.
Hatta üç beş
şehrin üç beş semti hariç, köyde kasabada küçük yerleşim bölgelerinde ülkenin
neredeyse tamamında adam yerine bile koymazsın,
Erkekten bile
saymazsın hatta.
Yani,
İnsandan
saymazsın aslında,
İnsanı,
Bizim
memlekette.
Meslekleri olmayan
ve de olmayacak bir iş kolunda ölmeye sakat kalmaya çok kıymetli yıllarını
hevesi olmayan bir konuda harcamaya hevesli olmadıkları için. Hem de.
Borçlu
doğarız hep de doğacağız o kesin.
Borcumuzsa
yaşama.
İnsan gibi
yaşamak adına,
İnsanlığa borçlu
doğarız bir tek.
Terörse bir
durum.
Nedenleri
olan. O nedenlerin oluşmaması, hadi oluştu o nedenlerin çözülmesi halledilmesi
işiyse o devleti yönetenlerin kanunlarla talimatlarla görevleri belirlenmiş ve
bu görevlere talip olmuş insanların zorunlulukları.
Vatanınsa
memurlarıdır cumhurbaşkanından başbakanından genelkurmay başkanından tut, devletten
maaş alan herkes. Ve de en önemli görevleriyse insanıyla hayvanıyla doğasıyla
her türlü yaşamın en kaliteli ve en uzun seviyede sürdürülmesine neden
olmaktır. Ve de en kaliteli en uzun süre de sürdürülebilinmesi için
çalışmaktır. Önce.
Onların
yapmadıkları, eksikli kusurlu yanlış yaptıkları görevlerinin yanlışlarla ortaya
çıkan sonuçlarınınsa faturasını o görevlere talip olmamış insanlara
çıkaramazsınız. Mutsuzlara yani.
Üst kademe
devlet görevinde bulunmuş bulunmakta olan ister sivil ister asker,
Ve de,
Ekonomik
seviyesi ülke standartlarının çok çok üstünde olan iş adamlarının ailelerin,
Mutluların yani,
Çocukları,
Ne şehit
düşüyor ne gazi oluyor ne de intihar ediyorlar bu ülkede.
Varsa da,
Parmakla
sayılacak kadar azdır son otuz senede.
Mutluların
çocukları da vatana borçlu doğup askere gidiyorlar amma nedense ne ölüyorlar ne
de yaralanıp gazi oluyorlar. Ne de kafalarına mermi sıkıp intihar ediyorlar.
Yok böyle
bir şey. Yok böyle acımasızca bu memleketin insanları feda etmek. Onlara sıradan
insanlar diye ad takarak hem de.
Bu çok büyük
bir insanlık suçudur bu. Ve de,
Bu ülkede
insanlık suçları işleniyor. Ha bire.
Hiçbir vasfı
olmayan, kendini sosyal ve aile hayatı içinde ön plana çıkaracak donanıma sahip
olmayan, kendini ispat etmek telaşı içinde yaşayanlar ve de,
Her türlü
vasfa sahip olsa dahi askerlik vasfına hevesine sahip olmayan bu,
Gencecik
insanları dağlara taşlara teröristlerle karşı savaşa gönderemezsiniz. Yani ölüme.
Ki yetmiyor bir de,
Onları ordunun
demek ki çok yetersiz eksikli kusurlu şartlarının içine atıp sonrada onların
intihar etmesine neden olamazsınız. Olursanız,
Her bir
ölümde insanlık suçu işlemiş olursunuz sizde.
Sadece
vicdanen değil. Kanunen de hem de.
Bir
memleketin kanunları bu nevi insanlık suçlarına engel olacak yapıda değilse,
O kanunları
yapanlarda insanlık suçu işliyorlar demektir.
O kanunları
yapanları oylarıyla bu görevlere getiren o memleketin insanları da insanlık
suçu işliyorlar demektir. Yani vatan suç işliyor demektir.
Ve de,
Bizim
memlekette hepimiz tek tek verdiğimiz veya vermediğimiz oylarımızla insanlık
suçları işliyoruz onlarla senedir.
Hiçbir
mazeret geçerli değildir,
Eğer ki konu
bir insanın bir hayvanın doğanın katledilmesiyse. Ölümüyse.
O mazereti
ölüp giden yaşamı son bulan ne bir insana ne bir hayvana ne de doğaya
anlatamazsınız.
Ne de yaşamı
devam ediyor dahi olsa ölenlerin sevdiklerinin ardından ruhları paramparça
olanlara.
Evet bir
borç var doğru.
İnsanların
vatana değil amma bu borcu. Bu borç esas vatanın, insanlara bizim memlekette.
Hepimiz ölen
askerlere borçluyuz ayrıca. İster cephede ister koğuşunda.
Borçlarsa
gittikçe de kabarıyor.
Ve de nasıl
ödersen öde, son bulan bir yaşamı da bir daha geri getiremiyor ödesen dahi
borcunu.
Otun bokun
her şeyin günü haftası var bu memlekette.
Askerde
ister şehit ister intiharla ölmüşlerin yaralananların gazi olanların da var.
Kaynayıp
gider amma kayıtsızlıklarla duyarsızlıklarla vurdum duymazlıklarla şehitlerin
gazilerin günleri de bizim memlekette. Vatanda yani.
18 Mart
Şehitlerin günüdür,
19 Eylül de
Gazilerin. Bu memlekette. Vatanda yani.
Ulusal yas
günü olması gereken günlerdir bunlar yani aslında. Öyle bir dakikalık falan
değil. Tam gün yas günü olmalı bu günler bu memlekette. Hatta ömür boyu bile
yas tutmalıyız,
Ölenlere
yaralananlara gazilere saygımız adına.
Borçsa eğer
mevzu,
Borcumuz
vatana falan değil, vatanın esas borcu var önce onlara. Bizlere yani.
İçimizde
içinizde 18 Mart’ta veya 19 Eylül’de bir dakika dahi olsa yaşamı son bulmuşlar
sakat kalmışlar için saygı duruşunda bulunan var mı? Mesela.
Yok.
Var olanın
sayısı da beş ondur en fazla.
Anne baba
olmak kolay. Penisle vajinanın işi. Anlık bir süre.
Amma,
Ebeveyn olup
evlat yetiştirmekse bir zanaat. Süresiyse ömür
boyu.
Bizim ülkede
annelik babalık nasıl olunuru öğretmek gerekiyor insanlara önce.
Ki,
Evlatların,
Ki,
Yaşamın
değeri iyi bilinsin önce. Yaşamın devamı filizlerinde yani.
Yaşamın evlatlarının
değerini bilmeyenlerse ellerinde ki değerlerinden bi haber iç içe üst üste
girip çıkıyorlar bir birlerinin içine.
Amma sonra,
İçleri de dışlarına
çıkıyor her bir cenaze töreninde.
Bir borç
varsa bu memlekette,
Bu borç
vatanın. Borçsa,
Bu memleketin
insanlarını mutlu kılmak, mutluluğu tattırmaktır bu memlekette. Borç bu.
Ölenler için
teselli ödülüyse,
Cennettir. Bu
memlekette. Amma öbür dünyada.
Ki öbür
dünyaya gelmeden önce, bu dünyada yaşamların her geçen gün daha da cehenneme
döndüğü dönmeye de devam ettiği,
Mutsuzluk sıralamasında
her geçen gün gerileyen,
Amma,
Ekonomisi dünya
sıralamasında yükselen,
Bir,
Memlekette.
Bizim memlekette.
Vatan da yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder