2 Aralık 2012 Pazar

ASKERLİK VATANA BORCUYMUŞ

Askerlik vatan borcu. Ymuş. Vatan için TDK Büyük Sözlük ‘Sıla, memleket’ diyor. O zaman şöyle soralım, neden bir insan yaşadığı memlekete borçlu doğar? O memleket ne gibi fedakarlıklar yaparda o insanda kendini borçlu hisseder? Vefa borcu gibi mesela. Ki memleketi memleket yapanda o memleketin insanlarıdır ayrıca. Borca karşılık alacaklı olan da yani. Bu hesapla bütün erkekler borçlu doğuyorlar memleketlerine. Hem de alacaklılar da aynı zamanda bir başka erkekten de.

Kimler hangi insanlar ne gibi fedakarlıklar yapıyorlar bu memleket için ve bu memlekette doğan erkekler için?
Veya kadını erkeği yok,

Bu memlekette doğup yaşayan insanlar için?
Memleketi yönetenler mi mesela?

Memleketin yasalarını koyanlar mı? Yargılayanlar mı? Yürütenler mi?
Mesela,

Japonya’da Fransa’da İngiltere’de ki sayıların dokuz on misline ulaşmış, bugün sayısı yüz bin adete yaklaşmış resmi plakalı araçları kullananlar mı fedakarlık yapıyorlar?
Mesela,

Devlete ait yüz binlerce lojmanda oturanlar mı?
Mesela,

Cep telefonlarına devletten on binlerce Türk Lirası ödenek alan milletvekilleri mi?
Mesela,

Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesine yakın, Kültür ve Turizm Bakanlığınınsa üç misli bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı mı?
Kim yahu?

Bu ülkenin kurulmasına neden olan bağımsızlık savaşında şehit düşen gazi olan askerlerse sivillerse eğer konu,
Onları her zaman derin bir sevgi ve saygıyla anıyoruz zaten. O başka.

Baş komutan büyük lider Atatürk,
Ve de onun silah arkadaşları ve de bu memleketin bağımsızlık savaşının kazanılmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına neden olan kahramanların hepsini,

Büyük ve derin sevgi derin saygıyla anıyoruz. Ki anmayanlar bile var bu ülkede. O da ayrı.
Amma,

Vatana borçsa mevzu,
Hiçbir insan evladı dünyaya ülkesine manevi bir borçla gelmez. Gelmemeli de zaten. Gerek yok.

Askerlik profesyonelce icra edilmesi gereken bir meslek. Borç karşılığı bir mecburiyet değil yani.
Kimi insan bu mesleği kendi tercihi ile benimsiyor,

Kimi insansa kanuni zorunluluklarla geçici bir süre orduya dahil olup askerlik yapıyor. Bizim memlekette.
Amma kanun böyle dediği için.

Bir borcu ödemek için değil.
Asker doğduğunu iddia eden ve sanatın bilimin kültürün sporun değil de, savaşın kahramanı olmak isteyen bir milletin fertleri olduğumuz için, asker olmayan sivil bir insanın bile askerlik yaparak devletine yani memleketine yani vatanına yani aslında bizlere olan borcunu ödemiş olacağını varsayıyoruz bizim memlekette.

Yok böyle bir borç.
Hiçbir insan hiç bir memleketin kölesi falan değildir. Hayatını feda etmesi de gerekmiyordur memleketi için.

Bedava değil hayatlar.
Bizim vatanda Osmanlı’dan alışkanlık hayatlar hala bedava sayılsa bile.

Geçelim insan hayatını, bir hayvanın bir ağacın hayatının bile ne denli kıymetli olduğunun bilincine varabilmek için,
Yaşamın değerini yaşam bilincini iyi anlatan iyi öğreten bir eğitimden geçmesi gerekiyor bizim memlekette insanların önce.

Yaşamın değerine vakıf olabilmek içinse,
Yaşamdan çok keyif alan insanlar olmamız gerekiyor önce. Mutlu insanlar yani.

Ara ki bulasın bizim memlekette yaşamından çok keyif alan mutlu insanları.
Mutlu bir azınlık hariç.

Dünya mutluluk sıralamasında 78. sıradayız. 195 ülke arasında.
Akıl ve fiziksel sağlık, güvenilirlik, iş güvenliği, aile ilişkileri ve de kişisel refah gibi parametrelerle belirleniyor mutluluğun derecesi.

Yani bizde olmayan ne var ne yoksa hepsi.
Dünyanın en büyük 18. ekonomisine sahibiz amma dünya mutluluk sıralamasında da 78. sıradayken. Demek ki,

Mutlu azınlık bizim ülkede gerçekten azınlık. Çok azınlık hem de. Akıl ve fiziki sağlıkları da iyi durumda. Güvenilirler. Güven duyuyorlar yaşamdan yana. İşleri de güven altında. Refah seviyeleri yüksek. Demek.
Onların da borçları var mı acaba vatana?

Ki bizim memleketin mutsuz insanlarını bir de vatana borcun var senin diye manevi baskı altına alıp,
Askerlikle yakın uzak alakası olmayan bu mutsuz insanları üç beş haftada eğittiğini düşünüp varsayıp,

Sonrada sen asker oldun dersen eğer,
Ordunla karşılaştırıldığında,

Uyduruk imkanlarla donatılmış olsa dahi mesleği terörist olup mesleğini uzun yıllardır icra eden teröristlere kurban edersin bu gencecik mutsuz insanları. Bile bile hem de.
Yetmez,

İntihar etmelerine neden olursunuz üstüne üstlük bir de.
Bizim memlekette bunlar konuşulamaz amma hiç. Bizim ülkede öyle her konu konuşulamaz her konu deşilemez, gündeme alınamaz.

Alınmayınca da gencecik insanlar meslekleriyle yetenekleriyle karakterleriyle yakın uzak ilgisi olmayan bir uzmanlık alanında ki acemiliklere deneyimsizliklere bilgisizliklere kurban giderler askerde.
Mecburi askerlik mutlaka kaldırılmalı. Hem de en hızlı şekilde.

Hızlıdan da öte. Bir can daha kurtulsa en büyük karıdır bu vatanın. Memleketin yani.
Askerlik bir meslektir. Genel Kurmay Başkanından erine kadar.

Öyle üç beş hafta eğitimle asker olunmaz.
Olunduğunu iddia edersen de baka kalırsın şehit olan gazi olup yaralanıp sakat kalan intihar eden gencecik insanların binlerle sayılarına.

Kız vermezsin mesela askere gitmedi diye.
İşe almazsın mesela.

Hatta üç beş şehrin üç beş semti hariç, köyde kasabada küçük yerleşim bölgelerinde ülkenin neredeyse tamamında adam yerine bile koymazsın,
Erkekten bile saymazsın hatta.

Yani,
İnsandan saymazsın aslında,

İnsanı,
Bizim memlekette.

Meslekleri olmayan ve de olmayacak bir iş kolunda ölmeye sakat kalmaya çok kıymetli yıllarını hevesi olmayan bir konuda harcamaya hevesli olmadıkları için. Hem de.
Borçlu doğarız hep de doğacağız o kesin.

Borcumuzsa yaşama.
İnsan gibi yaşamak adına,

İnsanlığa borçlu doğarız bir tek.
Terörse bir durum.

Nedenleri olan. O nedenlerin oluşmaması, hadi oluştu o nedenlerin çözülmesi halledilmesi işiyse o devleti yönetenlerin kanunlarla talimatlarla görevleri belirlenmiş ve bu görevlere talip olmuş insanların zorunlulukları.
Vatanınsa memurlarıdır cumhurbaşkanından başbakanından genelkurmay başkanından tut, devletten maaş alan herkes. Ve de en önemli görevleriyse insanıyla hayvanıyla doğasıyla her türlü yaşamın en kaliteli ve en uzun seviyede sürdürülmesine neden olmaktır. Ve de en kaliteli en uzun süre de sürdürülebilinmesi için çalışmaktır. Önce.

Onların yapmadıkları, eksikli kusurlu yanlış yaptıkları görevlerinin yanlışlarla ortaya çıkan sonuçlarınınsa faturasını o görevlere talip olmamış insanlara çıkaramazsınız. Mutsuzlara yani.
Üst kademe devlet görevinde bulunmuş bulunmakta olan ister sivil ister asker,

Ve de,
Ekonomik seviyesi ülke standartlarının çok çok üstünde olan iş adamlarının ailelerin,

Mutluların yani,
Çocukları,

Ne şehit düşüyor ne gazi oluyor ne de intihar ediyorlar bu ülkede.
Varsa da,

Parmakla sayılacak kadar azdır son otuz senede.
Mutluların çocukları da vatana borçlu doğup askere gidiyorlar amma nedense ne ölüyorlar ne de yaralanıp gazi oluyorlar. Ne de kafalarına mermi sıkıp intihar ediyorlar.

Yok böyle bir şey. Yok böyle acımasızca bu memleketin insanları feda etmek. Onlara sıradan insanlar diye ad takarak hem de.
Bu çok büyük bir insanlık suçudur bu. Ve de,

Bu ülkede insanlık suçları işleniyor. Ha bire.
Hiçbir vasfı olmayan, kendini sosyal ve aile hayatı içinde ön plana çıkaracak donanıma sahip olmayan, kendini ispat etmek telaşı içinde yaşayanlar ve de,

Her türlü vasfa sahip olsa dahi askerlik vasfına hevesine sahip olmayan bu,
Gencecik insanları dağlara taşlara teröristlerle karşı savaşa gönderemezsiniz. Yani ölüme. Ki yetmiyor bir de,

Onları ordunun demek ki çok yetersiz eksikli kusurlu şartlarının içine atıp sonrada onların intihar etmesine neden olamazsınız. Olursanız,
Her bir ölümde insanlık suçu işlemiş olursunuz sizde.

Sadece vicdanen değil. Kanunen de hem de.
Bir memleketin kanunları bu nevi insanlık suçlarına engel olacak yapıda değilse,

O kanunları yapanlarda insanlık suçu işliyorlar demektir.
O kanunları yapanları oylarıyla bu görevlere getiren o memleketin insanları da insanlık suçu işliyorlar demektir. Yani vatan suç işliyor demektir.

Ve de,
Bizim memlekette hepimiz tek tek verdiğimiz veya vermediğimiz oylarımızla insanlık suçları işliyoruz onlarla senedir.

Hiçbir mazeret geçerli değildir,
Eğer ki konu bir insanın bir hayvanın doğanın katledilmesiyse. Ölümüyse.

O mazereti ölüp giden yaşamı son bulan ne bir insana ne bir hayvana ne de doğaya anlatamazsınız.
Ne de yaşamı devam ediyor dahi olsa ölenlerin sevdiklerinin ardından ruhları paramparça olanlara.

Evet bir borç var doğru.
İnsanların vatana değil amma bu borcu. Bu borç esas vatanın, insanlara bizim memlekette.

Hepimiz ölen askerlere borçluyuz ayrıca. İster cephede ister koğuşunda.
Borçlarsa gittikçe de kabarıyor.

Ve de nasıl ödersen öde, son bulan bir yaşamı da bir daha geri getiremiyor ödesen dahi borcunu.
Otun bokun her şeyin günü haftası var bu memlekette.

Askerde ister şehit ister intiharla ölmüşlerin yaralananların gazi olanların da var.
Kaynayıp gider amma kayıtsızlıklarla duyarsızlıklarla vurdum duymazlıklarla şehitlerin gazilerin günleri de bizim memlekette. Vatanda yani.

18 Mart Şehitlerin günüdür,
19 Eylül de Gazilerin. Bu memlekette. Vatanda yani.

Ulusal yas günü olması gereken günlerdir bunlar yani aslında. Öyle bir dakikalık falan değil. Tam gün yas günü olmalı bu günler bu memlekette. Hatta ömür boyu bile yas tutmalıyız,
Ölenlere yaralananlara gazilere saygımız adına.

Borçsa eğer mevzu,
Borcumuz vatana falan değil, vatanın esas borcu var önce onlara. Bizlere yani.

İçimizde içinizde 18 Mart’ta veya 19 Eylül’de bir dakika dahi olsa yaşamı son bulmuşlar sakat kalmışlar için saygı duruşunda bulunan var mı? Mesela.
Yok.

Var olanın sayısı da beş ondur en fazla.
Anne baba olmak kolay. Penisle vajinanın işi. Anlık bir süre.

Amma,
Ebeveyn olup  evlat yetiştirmekse bir zanaat. Süresiyse ömür boyu.

Bizim ülkede annelik babalık nasıl olunuru öğretmek gerekiyor insanlara önce.
Ki,

Evlatların,
Ki,

Yaşamın değeri iyi bilinsin önce. Yaşamın devamı filizlerinde yani.
Yaşamın evlatlarının değerini bilmeyenlerse ellerinde ki değerlerinden bi haber iç içe üst üste girip çıkıyorlar bir birlerinin içine.

Amma sonra,
İçleri de dışlarına çıkıyor her bir cenaze töreninde.

Bir borç varsa bu memlekette,
Bu borç vatanın. Borçsa,

Bu memleketin insanlarını mutlu kılmak, mutluluğu tattırmaktır bu memlekette. Borç bu.
Ölenler için teselli ödülüyse,

Cennettir. Bu memlekette. Amma öbür dünyada.
Ki öbür dünyaya gelmeden önce, bu dünyada yaşamların her geçen gün daha da cehenneme döndüğü dönmeye de devam ettiği,

Mutsuzluk sıralamasında her geçen gün gerileyen,
Amma,

Ekonomisi dünya sıralamasında yükselen,
Bir,

Memlekette.
Bizim memlekette. Vatan da yani.

Hiç yorum yok: