Metropolitan
hayatı hepimizi sanatçı kılıyor. Hem de hayatında bale gösterisine gitmemiş
olmasına rağmen bu kadar baleye düşkün, bu denli sürekli bale yapan bir millet
daha olamaz. Hepimiz baleriniz. Hepimiz balet. Yaş sınırı olmadan hem de. Otobüs
balesi var mesela. Şehir hatları vapuru balesi de var mesela. Kaldırım balesi
var. Metro balesi var. Yağmur balesi var. Kar balesi var.
Araban yoksa
veya arabanı kullanmıyorsan sık döktürüyorsun tüm figürleri her an her yerde.
Otobüste
ayakta duruyor olun mesela. Trafik yoğun olsun, ki her yerin trafiği yoğun
zaten,
Virajlı
yerler tercih edilir,
Otobüsün ani
her duruş kalkışında onlarla insan aynı figürleri çekiyorlar ayakta. Sağa sola.
Bazen bir iki adım öne, sonra tekrar geriye.
Bazen ferdi
olarak tek başları bazen de anında bir yumak olunuyor virajlarda, hep beraber tüm
figürler topluca icra ediliyor. İki adım
öne iki adım geriye. Sağa bir adım sonra sola. Sallan o yana sallan bu yana.
Buna otobüs
balesi deniyor. Melodisi bile var. Opera bile giriyor devreye hatta. Ya bir baş
tenor ya da bir baş soprano esas güfteyi icra ediyorlar her bir ani duruşta
veya her keskin dönülen her bir virajda, kalabalıksa koro halinde katılıyorlar tenora
sopranoya.
Şahane sayıp
söverlerken şoföre trafiğe.
Hem seyretmesi
hem de katılımcı olması çok keyifli.
Müthiş bir
ahenk.
Bizim
toplumdan hiç beklemeyeceğiniz sıkı bir ekip çalışması. Sanatsal tarafı çok
ağırlıklı.
Şehir
hatları vapuru balesi de var mesela.
Vapur
iskeleye yanaşırken başlıyor. Müzik yok bu sefer. Sessiz.
Halatlar bağlanırken
tek bacak ileride figür çekerek atlayanlar,
Kayan
tekerlekli köprü ayağına çarpmasın diye olduğu yerde iki ayak üstünde sıçrama
figürü yapanlar,
Bir de
vapurun kenarından direk iskeleye sıçrayanlar. Bu arada denize düşmemek için
denge hareketleri yapanlarda katılınca baleye,
Müthiş
etkileyici. Yaratıcılıksa had safhada. Hele halat sahnelerinde.
Özellikle
tavsiye edilir. Seyri çok güzel oluyor.
Kaldırım
balesi solo. Ekip çalışması yok.
Yüksek
kaldırımlara çıkarken ve inerken özellikle. Özellikle hamileler çocuklular
bebekliler ve yaşlılar aletli bale gösterilerinde çok öndeler bu balede.
Bebek
arabaları ve bastonlarıyla birlikte tek bir vücut olarak yaptıkları figürler
kıskanılası.
Her biri
ayrı birer sanatçı. Hele yaşlılar. Deneyim başka bir şey haliyle. Tabii ki.
Yağmur
balesi de çok etkileyici.
Yol
kenarından akan suların, sokak başlarında kavşaklarda gölleşen suların
üstünden,
Bazen tek
bir hamlede,
Bazense seke
seke geçenler insanı mest ediyorlar. Tak tak tak. Oradan şuraya havada salise
içinde karar verip diğer yana şuradan buraya. Ne sekmek amma.
İnsan
bedenlerinin ne kadar esneyebileceğini görüyorsunuz yağmur balesinde. Havada. Hem
de.
Hele çantanı
şemsiyesini iki yana açarak yapılan sıçrama figürlerinin her biri dengenin
insan yaşamında ki önemini vurguluyor ve her biri diğerinden daha da estetik
dolu. Etekler havalarda,
Uçuşuyorlar
insanlar oradan oraya.
Ki,
O sırada
hızla geçen arabaların sıçrattıkları sulardan korunmak adına bazen yerde bazen
yine havalarda uçarak yapılan başka tarz figürlerde ayrı bir tat veriyor
seyredene de yapana da.
Kar balesini
ise çok sık yapamıyoruz. Yazık oluyor insanlara. Amma o da ayrı bir güzellik.
Ayaklarını
yere tam basmaya çalışarak parlak kaygan kaldırım taşlarında minik minik
adımlarla yokuş aşağı iniş çok keyif veriyor şahsen bana. Yüzlerde katılıyorlar
adımlara. Gerilmiş bin bir çeşit insan yüzleri. Soyut çalışma.
İş
saatlerinde topluca yapıldığı da oluyor.
Minicik
minicik yürüyen onlarla yüzlerle insan. Başlar önde. Pıt pıt. Balenin özü.
Duvarlara
hatta küçücük çiçeklere hatta otlara bile tutunarak yokuş çıkmaksa doğa ve
insanın balede nasılda bütünleşebileceğine çok güzel örnekler. Doğa ile insanın
harmanlanması.
Toplu olarak
yapılan metro balesi var mesela. O da etkileyici.
Metro
vagonundan çıktığın an merdivenlere doğru dalga dalga genişleyen yüzlerle
insanın topukları üzerinde ani reveranslarla yaptıkları toplu figürler var.
Hızlı. Bir
anda.
Aniden
atılan hızlı adımlar, sonra zınk diye duruşlar sonra yürüyen merdivenlerdeyse sakinlik. Şehrin karmaşası ile huzurun nasılda
bütünleştiğini vurguluyor.
Karmaşa ve
durağanlığı anlatıyor bizlere. Sanat başka bir şey.
Marketlerde
market arabası ile önündekini sollayıp kasadan bir an evvel geçmek balesi de mesela.
İnsanla aletin
ahengine çok güzel bir örnek. Tekerleklerle insan ayaklarının senkronize
figürleri. Dar alanlardan geçiş. Zeka ile uyanıklığın eşleşmesi.
Hele bir de
hastanelerde sıra kapma figürleri var ki insanların, şaşılası.
Amma hasta
amma sakat o ne figürler öyle. Bu nasıl bir bağlılıktır bu nasıl düşkünlüktür sanata.
Her bir insan ayrı birer baş balerin her bir insan ayrı birer baş balet. Hele bir
hasta ve bir yakını koşar adım figürleri var ki doktorun peşinden birlikte, hastasıyım. İnsanın
hasta olası geliyor açıkçası. Hasta sakat dinlemiyor bu heves bu bağımlılık
sanata bizim memlekette.
Geçen bayram
kaçan kurbanı kovalayıp yakalama balesi seyrettim mesela birkaç tane. Spontane
gelişti aniden. Kasketlerle sopalarla insanın ve öküzün senkronize figürleriyle
dopdolu müthiş gösterilerdi. Huşu içinde öylesine dalıp gitmişim ki, hangisi
öküz hangisi insan inanın bir an fark bile edemedim keyiften.
İnsan
hayranlıkla seyrediyor hem kendini hem de insanları şehirlerde.
Her an
baleriniz. Her an balet.
Hepimiz baleriniz.
Hepimiz balet.
Her an mı
insan sanatını icra etmek ister? İster. Her an bizim memlekette.
Nedeniyse,
gelişim. Çok geliştik toplum olarak.Çok. Hele şu son on yıldır.
Ki,
Zamanında dansözlerin
bu kadar yoğun olduğu bir toplumda,
Arabeskten
modern dansa geçmemize neden oldu gittikçe genişleyen zenginleşen metropolitan
yaşamının yöneticileri. Sadece yerel yönetimler mi? Hayır. Sanata düşkün devlet
yöneticilerimizde sağ olsunlar. Onlarında katkıları çok oldu sanatçı olmamıza. Ömürleri
uzasın.
Kıvırtan bir
toplumduk zamanında,
Şimdilerdeyse
kıvırtmaktan çok daha öte figürlere geçtik, seyri katılması gittikçe insanın
içini coşturan.
Medeniyet gibisi
yok. Medeni olmak başka bir şey.
Lüzumsuz ve
gereksiz zaman harcayıp akılları ve bilgiyi kullanarak çözülebilecek ve yaşamı belki
de gittikçe daha da kolaylaştıracak çözümleri,
Bedensel
hareketlerle ahenk birlik ve beraberlik içinde, hep beraber hem de sessizlik içinde
hem de para pul harcamandan beleşine çözmekse,
Ne denli büyük
ustalar olduğumuzun göstergesi,
Sanat
aleminde.
Sanata olan
düşkünlüğümüzün de ispatı aynı zamanda.
Yaşam
kalitesinde ve de,
Medeniyetin
yaşama yansıyan hallerinde bizim ülkenin kıvamını henüz yakalayamamış
ulaşamamış,
Batı
ülkelerinde ki hayata bakıyorum da,
Ne kadar
şanslı insanlar olduğumuza dualar ediyorum sabah akşam. Ve de yöneticilerimize
de.
Sopa gibi
yaşıyorlar sokaklarda her yerlerde toplu ulaşım araçlarında batı ülkelerinin
insanları.
Ne figürler
çekiyorlar havalarda ne de sıçrıyorlar oldukları yerde hatta ne de solist önde
koro arkada sayıp sövüyorlar hep beraber. Sessizler. Her şeyi sessizce
yapıyorlar. Soğuk şeyler ne olacak. Kaynaşamıyorlar milletçek birbirlerine.
Sokak
balesinden uzaklaştıkları için sanatın güzelliklerinden de faydalanamıyor hiç
biri.
Sonra,
Kıyamet gibi
rakamlar karşılığı paralar ödeyip baleye operaya gidiyorlar içlerinde ki özlemi
bir nebze giderebilmek için. Manasız. Akılsızlık had safhada.
Halbuki,
Bizim
memleketteyse bedava.
Hatta her
bir insanın kendi sanatçı zaten yaşamının içinde.
Bizler
katılımcılarız,
Onlarsa
seyirciler sanata.
Mutluyum.
Mutluyuz.
Mutluluğumuz
ister istemez sanata da yansıyor doğal olarak.
Kim bilir
daha ilerideki yıllarda ne büyük sanatçılar çıkaracağız bu memleketten,
Her şeye
rağmen yaşamayı hayatta kalmayı becerebilen.
Yaşam bir
sanattır derler. Di.
Daha gençken
inanmazdım.
Şimdi hem
inanıyorum hem de o sanatın bir parçası eli sıkılası yaşam sanatçılarından biri
olduğum içinde kıvançlıyım.
Sanatla
yatıp sanatla kalkıyorum. Kalkıyoruz. Bu yüzden.
Bu
kareografileri bizler için yaratan devlet büyüklerimize en derin
teşekkürlerimi sunuyorum her bir sabah her
bir akşam.
Onları
şükranla anıyorum. Tek tek.
Onlarsız ne
mene tatsız bir hayatın içinde kupkuru bir yaşamımız olurdu hayal bile
edemiyorum.
Bizler sekip
sıçradıkça aniden durup aniden ilerledikçe,
Her bir
virajda bir oyana bir buyana savruldukça,
Yaşam
sanatının büyük birer eli sıkılası üstatları sanatçıları oldukça,
Onlarsız bir
yaşamı,
Onların
olmadığı onların yönetmediği bir memleketin vatandaşı olmayı,
Hayal bile
edemiyorum.
Sanat sanat
için midir?
Yoksa,
Toplum için
mi?
İkisi de
yanlıştır bizim memlekette. Bizim memlekette sanat ne sanat içindir ne de
toplum.
Bizim memlekette
sanat,
Yaşayabilmek
ve de hayatta kalabilmeyi becerebilmek içindir sadece.
Bizde sanat,
Yaşamak hayatta
kalabilmek içindir. Ve de bunca yıldır,
Saygıdeğer devlet
büyüklerimizin,
Yaptıkları kareografilere
ayak uyduruyoruz ya,
Hep beraber
hem de,
Bazen
solo bazen koro halinde şarkılar türküler söyleyerek olsa da,
Yetenek Siz Siziniz,
Diyorum,
Kendime ve
sizlere. Başka da bir şey demiyorum.
Ve eve
de vardım sahneden indim ya yine,
Ve de,
Vasıl oldum ya
bu akşam da yine eve,
Şükürler olsun
patronuma,
Şükürler olsun
devletimin büyüklerime,
Şükürler olsun
milletime.
Sabahımı özlemle
bekleyeceğim,
Bale pabuçlarım
yastığım üstünde,
İçimde fırtınalar
içimde kabaran içimde coşan büyük bir heyecan,
Ve,
Peerdeee…
1 yorum:
değişik bir yazı, değişik bir blog.. beğendim.
Yorum Gönder