3 Aralık 2012 Pazartesi

BALE

Metropolitan hayatı hepimizi sanatçı kılıyor. Hem de hayatında bale gösterisine gitmemiş olmasına rağmen bu kadar baleye düşkün, bu denli sürekli bale yapan bir millet daha olamaz. Hepimiz baleriniz. Hepimiz balet. Yaş sınırı olmadan hem de. Otobüs balesi var mesela. Şehir hatları vapuru balesi de var mesela. Kaldırım balesi var. Metro balesi var. Yağmur balesi var. Kar balesi var.

Araban yoksa veya arabanı kullanmıyorsan sık döktürüyorsun tüm figürleri her an her yerde.
Otobüste ayakta duruyor olun mesela. Trafik yoğun olsun, ki her yerin trafiği yoğun zaten,

Virajlı yerler tercih edilir,
Otobüsün ani her duruş kalkışında onlarla insan aynı figürleri çekiyorlar ayakta. Sağa sola. Bazen bir iki adım öne, sonra tekrar geriye.

Bazen ferdi olarak tek başları bazen de anında bir yumak olunuyor virajlarda, hep beraber tüm  figürler topluca icra ediliyor. İki adım öne iki adım geriye. Sağa bir adım sonra sola. Sallan o yana sallan bu yana.
Buna otobüs balesi deniyor. Melodisi bile var. Opera bile giriyor devreye hatta. Ya bir baş tenor ya da bir baş soprano esas güfteyi icra ediyorlar her bir ani duruşta veya her keskin dönülen her bir virajda, kalabalıksa koro halinde katılıyorlar tenora sopranoya.

Şahane sayıp söverlerken şoföre trafiğe.
Hem seyretmesi hem de katılımcı olması çok keyifli.

Müthiş bir ahenk.
Bizim toplumdan hiç beklemeyeceğiniz sıkı bir ekip çalışması. Sanatsal tarafı çok ağırlıklı.

Şehir hatları vapuru balesi de var mesela.
Vapur iskeleye yanaşırken başlıyor. Müzik yok bu sefer. Sessiz.

Halatlar bağlanırken tek bacak ileride figür çekerek atlayanlar,
Kayan tekerlekli köprü ayağına çarpmasın diye olduğu yerde iki ayak üstünde sıçrama figürü yapanlar,

Bir de vapurun kenarından direk iskeleye sıçrayanlar. Bu arada denize düşmemek için denge hareketleri yapanlarda katılınca baleye,
Müthiş etkileyici. Yaratıcılıksa had safhada. Hele halat sahnelerinde.

Özellikle tavsiye edilir. Seyri çok güzel oluyor.
Kaldırım balesi solo. Ekip çalışması yok.

Yüksek kaldırımlara çıkarken ve inerken özellikle. Özellikle hamileler çocuklular bebekliler ve yaşlılar aletli bale gösterilerinde çok öndeler bu balede.
Bebek arabaları ve bastonlarıyla birlikte tek bir vücut olarak yaptıkları figürler kıskanılası.

Her biri ayrı birer sanatçı. Hele yaşlılar. Deneyim başka bir şey haliyle. Tabii ki.
Yağmur balesi de çok etkileyici.

Yol kenarından akan suların, sokak başlarında kavşaklarda gölleşen suların üstünden,
Bazen tek bir hamlede,

Bazense seke seke geçenler insanı mest ediyorlar. Tak tak tak. Oradan şuraya havada salise içinde karar verip diğer yana şuradan buraya. Ne sekmek amma.
İnsan bedenlerinin ne kadar esneyebileceğini görüyorsunuz yağmur balesinde. Havada. Hem de.

Hele çantanı şemsiyesini iki yana açarak yapılan sıçrama figürlerinin her biri dengenin insan yaşamında ki önemini vurguluyor ve her biri diğerinden daha da estetik dolu. Etekler havalarda,
Uçuşuyorlar insanlar oradan oraya.

Ki,
O sırada hızla geçen arabaların sıçrattıkları sulardan korunmak adına bazen yerde bazen yine havalarda uçarak yapılan başka tarz figürlerde ayrı bir tat veriyor seyredene de yapana da.

Kar balesini ise çok sık yapamıyoruz. Yazık oluyor insanlara.  Amma o da ayrı bir güzellik.
Ayaklarını yere tam basmaya çalışarak parlak kaygan kaldırım taşlarında minik minik adımlarla yokuş aşağı iniş çok keyif veriyor şahsen bana. Yüzlerde katılıyorlar adımlara. Gerilmiş bin bir çeşit insan yüzleri. Soyut çalışma.

İş saatlerinde topluca yapıldığı da oluyor.
Minicik minicik yürüyen onlarla yüzlerle insan. Başlar önde. Pıt pıt. Balenin özü.

Duvarlara hatta küçücük çiçeklere hatta otlara bile tutunarak yokuş çıkmaksa doğa ve insanın balede nasılda bütünleşebileceğine çok güzel örnekler. Doğa ile insanın harmanlanması.
Toplu olarak yapılan metro balesi var mesela. O da etkileyici.

Metro vagonundan çıktığın an merdivenlere doğru dalga dalga genişleyen yüzlerle insanın topukları üzerinde ani reveranslarla yaptıkları toplu figürler var.
Hızlı. Bir anda.

Aniden atılan hızlı adımlar, sonra zınk diye duruşlar sonra yürüyen merdivenlerdeyse sakinlik. Şehrin karmaşası ile huzurun nasılda bütünleştiğini vurguluyor.
Karmaşa ve durağanlığı anlatıyor bizlere. Sanat başka bir şey.

Marketlerde market arabası ile önündekini sollayıp kasadan bir an evvel geçmek balesi de mesela.
İnsanla aletin ahengine çok güzel bir örnek. Tekerleklerle insan ayaklarının senkronize figürleri. Dar alanlardan geçiş. Zeka ile uyanıklığın eşleşmesi.

Hele bir de hastanelerde sıra kapma figürleri var ki insanların, şaşılası.
Amma hasta amma sakat o ne figürler öyle. Bu nasıl bir bağlılıktır bu nasıl düşkünlüktür sanata. Her bir insan ayrı birer baş balerin her bir insan ayrı birer baş balet. Hele bir hasta ve bir yakını koşar adım figürleri var ki doktorun peşinden birlikte, hastasıyım. İnsanın hasta olası geliyor açıkçası. Hasta sakat dinlemiyor bu heves bu bağımlılık sanata bizim memlekette.

Geçen bayram kaçan kurbanı kovalayıp yakalama balesi seyrettim mesela birkaç tane. Spontane gelişti aniden. Kasketlerle sopalarla insanın ve öküzün senkronize figürleriyle dopdolu müthiş gösterilerdi. Huşu içinde öylesine dalıp gitmişim ki, hangisi öküz hangisi insan inanın bir an fark bile edemedim keyiften.
İnsan hayranlıkla seyrediyor hem kendini hem de insanları şehirlerde.

Her an baleriniz. Her an balet.
Hepimiz baleriniz.

Hepimiz balet.
Her an mı insan sanatını icra etmek ister? İster. Her an bizim memlekette.

Nedeniyse, gelişim. Çok geliştik toplum olarak.Çok.  Hele şu son on yıldır.
Ki,

Zamanında dansözlerin bu kadar yoğun olduğu bir toplumda,
Arabeskten modern dansa geçmemize neden oldu gittikçe genişleyen zenginleşen metropolitan yaşamının yöneticileri. Sadece yerel yönetimler mi? Hayır. Sanata düşkün devlet yöneticilerimizde sağ olsunlar. Onlarında katkıları çok oldu sanatçı olmamıza. Ömürleri uzasın.

Kıvırtan bir toplumduk zamanında,
Şimdilerdeyse kıvırtmaktan çok daha öte figürlere geçtik, seyri katılması gittikçe insanın içini coşturan.

Medeniyet gibisi yok. Medeni olmak başka bir şey.
Lüzumsuz ve gereksiz zaman harcayıp akılları ve bilgiyi kullanarak çözülebilecek ve yaşamı belki de gittikçe daha da kolaylaştıracak çözümleri,

Bedensel hareketlerle ahenk birlik ve beraberlik içinde, hep beraber hem de sessizlik içinde hem de para pul harcamandan beleşine çözmekse,
Ne denli büyük ustalar olduğumuzun göstergesi,

Sanat aleminde.
Sanata olan düşkünlüğümüzün de ispatı aynı zamanda.

Yaşam kalitesinde ve de,
Medeniyetin yaşama yansıyan hallerinde bizim ülkenin kıvamını henüz yakalayamamış ulaşamamış,

Batı ülkelerinde ki hayata bakıyorum da,
Ne kadar şanslı insanlar olduğumuza dualar ediyorum sabah akşam. Ve de yöneticilerimize de.

Sopa gibi yaşıyorlar sokaklarda her yerlerde toplu ulaşım araçlarında batı ülkelerinin insanları.
Ne figürler çekiyorlar havalarda ne de sıçrıyorlar oldukları yerde hatta ne de solist önde koro arkada sayıp sövüyorlar hep beraber. Sessizler. Her şeyi sessizce yapıyorlar. Soğuk şeyler ne olacak. Kaynaşamıyorlar milletçek birbirlerine.

Sokak balesinden uzaklaştıkları için sanatın güzelliklerinden de faydalanamıyor hiç biri.
Sonra,

Kıyamet gibi rakamlar karşılığı paralar ödeyip baleye operaya gidiyorlar içlerinde ki özlemi bir nebze giderebilmek için. Manasız. Akılsızlık had safhada.
Halbuki,

Bizim memleketteyse bedava.
Hatta her bir insanın kendi sanatçı zaten yaşamının içinde.

Bizler katılımcılarız,
Onlarsa seyirciler sanata.

Mutluyum.
Mutluyuz.

Mutluluğumuz ister istemez sanata da yansıyor doğal olarak.
Kim bilir daha ilerideki yıllarda ne büyük sanatçılar çıkaracağız bu memleketten,

Her şeye rağmen yaşamayı hayatta kalmayı becerebilen.
Yaşam bir sanattır derler. Di.

Daha gençken inanmazdım.
Şimdi hem inanıyorum hem de o sanatın bir parçası eli sıkılası yaşam sanatçılarından biri olduğum içinde kıvançlıyım.

Sanatla yatıp sanatla kalkıyorum. Kalkıyoruz. Bu yüzden.
Bu kareografileri bizler için yaratan devlet büyüklerimize en derin teşekkürlerimi  sunuyorum her bir sabah her bir akşam.

Onları şükranla anıyorum. Tek tek.
Onlarsız ne mene tatsız bir hayatın içinde kupkuru bir yaşamımız olurdu hayal bile edemiyorum.

Bizler sekip sıçradıkça aniden durup aniden ilerledikçe,
Her bir virajda bir oyana bir buyana savruldukça,

Yaşam sanatının büyük birer eli sıkılası üstatları sanatçıları oldukça,
Onlarsız bir yaşamı,

Onların olmadığı onların yönetmediği bir memleketin vatandaşı olmayı,
Hayal bile edemiyorum.

Sanat sanat için midir?
Yoksa,

Toplum için mi?
İkisi de yanlıştır bizim memlekette. Bizim memlekette sanat ne sanat içindir ne de toplum.

Bizim memlekette sanat,
Yaşayabilmek ve de hayatta kalabilmeyi becerebilmek içindir sadece.

Bizde sanat,
Yaşamak hayatta kalabilmek içindir. Ve de bunca yıldır,

Saygıdeğer devlet büyüklerimizin,
Yaptıkları kareografilere  ayak uyduruyoruz ya,

Hep beraber hem de,
Bazen solo bazen koro halinde şarkılar türküler söyleyerek olsa da,

Yetenek Siz Siziniz,
Diyorum,

Kendime ve sizlere. Başka da bir şey demiyorum.
Ve eve de vardım sahneden indim ya yine,

Ve de,
Vasıl oldum ya bu akşam da yine eve,

Şükürler olsun patronuma,
Şükürler olsun devletimin büyüklerime,

Şükürler olsun milletime.
Sabahımı özlemle bekleyeceğim,

Bale pabuçlarım yastığım üstünde,
İçimde fırtınalar içimde kabaran içimde coşan büyük bir heyecan,

Ve,

Peerdeee…

1 yorum:

Dilek dedi ki...

değişik bir yazı, değişik bir blog.. beğendim.