Bir babadan
mektup.
Merhaba sevgili
anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler nineler dedeler,
İçim
gitti dün ODTÜ’de ki olayları duyunca. Ahh len orada olmak vardı dedim.
Dalacaksın dedim kafadan. Hiç. Ne mene derin duygular taşıyorsam ruhumun
derinliklerinde, içim akıyor kanım kaynıyor beynim coşuyor, adaletsizlikler ve
haksızlıklar ve de insanından hayvanına otuna her türlü canlılara, kültüre
sanata çağdaş yaşama yapılan zulümlerle baskılarla karşılaştığımda.
Delleniyorum.Sonrasında da bir dem pişmanlık falan duysam bari. Yok. Hatta az oldu az yaptık be hissi daha da çok hakim oluyor sonrasında.
Bizim
kuşak ’58 kuşağı. ’68’lerin ayakçılarıydık biz ‘70’lerde. İstihdam birliğiydik
bazen. Bazen getir götürcüleri.
Bazense
ön safın saftirikleri. İlk saldırıların şok emicileri.
Mekanlar
fark etmez. Duruma göre. Sıhhiye olur mesela. Kızılay da olur. En hasoları
Maltepe ile Tandoğan’da olur. Ben Tandoğan’ı tercih ederdim hep. Ev oradaydı.
Kolaylık oluyordu ağzı burnu dağıtınca temizlenip toparlanmak. ODTÜ zaten malum
olan.
Ki,
İstanbul’daysa
Beyazıt Meydanıydı favorim. Taksim hep zorlama olurdu. Çok bilinirdi zaten ne
zaman ne olacağı. Hatta 34 kişinin öldüğü 1 Mayıs’ta bile biliniyordu bir
haltlar karıştıracağı amerika’nın (A küçük. Sevmem saymam Amerika’yı).
Bir insan
türü vardır ki,
Ellerinde
olsa kaldırım taşıyla asfaltın birleştiği köşeden su gibi akıp gidecekler
kimselere bile görünmeden.
Ulan
ödlek demek gelir hep içimden, sen bu memleketin bu toprakların yolunu suyunu
elektiriğini kullanırken, çocuğunu okuturken, gezip tozup denizine havuzuna balıklama
yaparken,
Ortalıklarda
gerim gerim geziniyorsun da,
Ukalalıklar
çok bilmişlikler erkeğim ben ayakları afralar tafralar da,
Hem hoş hem
de akıllı kadınımdır haa havaları da,
Sanki memleketin
tamamı seninmiş gibi de,
Sonra ne
iş tüymek? Akıllıca tabii ki. Alçakça korkakça bir uyanıklık vardır serlerinde
bu nevi insanların. Birileri halletsinler onların adlarına. Sonra ne zaman süt
liman olur ortalık onlarda yeniden çıksınlar
ortalıklara. Nemalanmaya yani. Yeniden.
Duruma
göre eğilir bükülürlerde. Nereden esiyorsa rüzgar artık.
Kırılmazlarda.
Çünkü bel kemiklerinin sapında ki beyincikle idare ettiklerinden hayatlarını,
fırtmak tüymek şartlı refleks haline dönüşüyor bir zaman sonra onlar için haliyle.
Hiç haz
etmem hayat korkaklarından. Hayatın ne kadar nimeti ne kadar getirisi varsa
götürürler hem de eme eme çalışıp didinenlerin emeklerini hem de lönk diye
ayakta,
Sonra da
kuyruklarının sıkıştığı ilk saniyede toplarlar kuyruklarını kıçlarının arasına
fırtar giderler.
Git kes ulan
o kuyruğu diye geçer içimden ki,
Kıçı açıkta yaşasın bundan böyle hep diye de. Geçelim.
Bir laf
vardı hala da vardır. Efendim gençleri dış mihraklar provoke ediyorlar diye.
Doğru da. Kısmen amma.
Çağdaş
insanları provoke edemezsin amma öyle dışarıda kurgulanmış düzmece
organizasyonlarla.
Çağdaş
insanların aklı olduğu için ve var olan akıllarını kullanmayı iyi bildikleri
için provoke edemezsin onları. Yemezler böyle ayak oyunlarını çünkü.
İçinde her
kesimden insanı barındıran insanca duyguların tamamına sahip olan tek yapıdır
çağdaşlık.
Dar alana
kıstırılmış sıkıştırılmış tüm kavramları reddeder çağdaş yaşam. Hem aklı hem de
ruhuyla.
Özgürlüktür çağdaşlık
çünkü.
Yenilikçidir.
Yobaz değildir hiçbir koridorunda yaşamın.
Gelişimcidir.
Tabuların yaşamı küflendirmesine karşı isyankardır çünkü.
Manevi
değerleriyle de yaşar. Maddeyse ihtiyaçlarının karşılanmasıdır sadece.
Fedakardır.
İyidir çünkü. En yumuşak yeri karnının.
Kardeştir.
Barışçıldır çünkü.
Vericidir.
Alamaz utangaçtır çünkü.
Kanaatkardır.
Yüzünü huzur güldürür bir tek çünkü.
Akıllıdır.
Denklemlerdir çağdaşlık çünkü. Dengelerdir.
Vicdanlıdır.
Kendiyle hesaplaşır çünkü.
Neşelidir.
Sanata düşkündür, sanatla eğlenir çünkü.
Kültürlüdür.
Öğrenme hevesi hiç bitmez çünkü.
Şefkatlidir.
Her canlıyı sever çünkü. Ve de,
Aşktır bak.
Sevgiyle
yapar her ne yaparsa bu yüzden.
Bu yüzden
gözü karadır ya zaten. Sakınmaz. İdealleri için hiçbir şeyini bu yüzden.
Güzeldir
kesin. Tüm bu özellikler güzel yapar insanları çünkü.
Tek derdiyse,
Saflıktır.
Ki,
Saflıklarıyla
dolan sabrı da taşarsa bir gün işte tam o noktada fena atar tepesi çağdaş
insanların. Attı mı da tepesi bir kez,
Ok yaydan
çıkar.
Okun yaydan
çıktığı anların başlarındayız,
Sevgili anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler dedeler
nineler.
Ok çıkıyor
yaydan. Geriye dönüşü olmayacak bir şekilde hem de.
Gözünü
yediğimin gençliği.
Yok efendim
gençlik artık şöyleymiş de böyleymiş de salla dur biz ebeveynler olarak. Giydir
dur. Vur duvardan duvara ha bire onları.
Vurduğunla
salladığınla kalırsın.
Her nevi
gençliği ayır bir tarafa amma diğer taraysa koy çağdaş yaşamın gençlerini önce hele
bir.
Çağdaş
insanın kulağı kesik eski kuşağı olmaz.
Olmadığının
göstergesidir dün yaşanan olaylar ODTÜ’de.
Çağdaş
insanlar ayağa kalkıyorlar yeniden. Önce
gençleriyle.
Yıllardır
derin uykulara yatmış olan çağdaş yaşamın savunucuları bekçileri yeniden
başladılar kıpraşmaya. Saflığıyla dolan sabırları taşmaya başladı sonunda. Yeniden.
Ve de
bizlere bizlerin kuşağına çok iş düşüyor şimdi.
Çıraktık
kalfa olduk.
Kalfalığın
bir yerlerinde de uyuya kaldık. Derin rüyalara daldık. Şimdi artık uyanıp,
Usta
olmanın, ustalığımızı göstermenin zamanı geldi.
Bu işler
böyle.
Sıran
gelince ya koyarsın tezgahın üstüne ustalığının gerekliklerini ya da ölene
kadar susarsın, sokarsın dilini en uygun gördüğün bir yerine ve de açmazsın ağzını
bir kez daha bile.
Şimdi artık susmamak
zamanı. Şimdi eylem zamanı.
Hem de tam
çocuklarımız gençliklerindeyken. Tam da hayata atılmış atılmak üzereyken. Hem
de tam torunlar ya doğdu ya da doğmak üzereyken.
Bu bir
tercih değil.
Bu bir
mecburiyet.
İnsansan
eğer.
İnsanın çağdaşıysan
eğer.
Bu bir
memlekete meselesi de değil. Memleket kısmı meselenin bizlerin yaşam alanlarına
da artık iyice nüfus etmesi. Hani yıllardır saklandığımız yaşam alanlarına. O
kadar.
Bu artık
evrensel bir mecburiyet.
Bu
kapitalist düzenin gözü doymaz gözü dönmüş sülüklerine emperyalistlere din
tüccarlarına faşistlere dur bakalım artık demek zamanı. Hadlerinin sınırlarını
gösterme zamanı.
Şimdi artık
yeniden,
Saf tutma
zamanı. Safları sıklaştırma zamanı.Omuz omuza gelme zamanı yeniden.
Kadını
erkeği. Genci yaşlısı. Okumuşu cahili. Fakiri zengini. Çağdaş insan olanların,
Haksızlığa
kanunsuzluğa adaletsizliğe eşitsizliğe zalimliğe acımasızlığa hırsızlığa,
Yani
emperyalistlere,
Yani
faşistlere karşı,
Yeniden,
Bir araya
gelme zamanı.
Buyurun
meydanlar orada. Sokaklar caddeler orada. Buyurun bakalım.
Sabırlarınız
doldu taştıysa sizlerinde gençleriniz gibi,
İş başa
düştü. Ki,
İşin başını
gençlik çekmek istiyor zaten. Gönüllüler. Yeniden. Şimdi o gençlerin önünde
yanında arkasında sapa sağlam durup saf tutma zamanı. O gençlerin yalnız
olmadıklarını onlara anlatma onlara gösterme zamanı.
O gençlerin
hepsi,
Bizim
çocuklar sevgili anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler dedeler
nineler.
Bizlerde birilerinin
çocukları olduğumuz gibi bir gün. Durum yine aynı.
Şimdi,
Ustalığı
tezgahın üstüne koymanın çıkarmanın zamanı.
Bir eksik
çok şey kaybettirir.
Bir fazlaysa
çok şey kazandırır.
Pazar günü
Bostancı’ya gelin. Mutlaka.
Bir ucumuz
Kadıköy’de bir ucumuz Pendik’te olsun.
Sadece Silivri
değil. Sadece ODTÜ değil. Artık her yerde olmalıyız. Hatta bazen belki de aynı
anda bir çok yerde.
Pazar günü,
Çok
kalabalık olalım saflarda.
Bizim
sahibimiz yok. Birileri birilerine de sahip olmasınlar zaten. Bizler kendimize
sahibiz çünkü. Bizler çağdaş insanlarız çünkü.
Amma sahip
çıkmazsak kendimize ve de çağdaş yaşama,
Sahip
çıkmaya kalkarlar çıkarlar bizlere. Çıktıkları çıkmaya çalıştıkları gibi bugün
ve de son yıllarda olduğu gibi.
Gençler için
çocuklar için torunlar için saf tutma zamanı şimdi.
Haydi,
Ak saçlılar,
haydi dip boya zamanı gelmişler, haydi keller,
Anneler
babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler nineler dedeler,
Kaldırın
kıçlarınızı,
Bu günler
gelmese yeniden bir daha iyiydi amma geldi. Nedenleri sonra tartışırız aramızda
toz duman yatışınca. Biz tartışmasak biz yargılamasak dahi kendimizi,
Tarih
tartışacak yargılayacak zaten bir gün. Bizi.
Şimdi
nedenleri paylaşmak değil,
Şimdi,
Çağdaş insanlığımıza
çağdaş yaşamımıza geleceğe medeniyete ve de üstünde bu kadar çok oyunların
oynandığı bizim memlekete, bizim memlekette medeni çağdaş insanlar gibi yaşamaya
ve de memleketi kuran,
Yüz yılın en
çağdaş lideri,
Atatürk’e
sahip çıkma zamanı.
Kaldırın
kıçlarınızı.
Ya da doğru
yatakların altına. Üstüne de olur. Yorgan altı.
Artık ortası
yok amma.
Zor değil.
Kolay.
Hepimizin
hem de gençliğimizden beri,
Çok iyi,
Bildiği
yerden geldi. Yine.
Ha,
Ya evde
bıraktığım çoluğuma çocuğuma ne olacak sonra diye düşünecekseniz yine,
Bugüne
kadar,
Düşündüğünüz
gibi,
Ki,
Seviyorsanız
çoluğunuzu çocuğunuzu çok, düşkünseniz çok,
Onların
geleceklerini düşünün,
Önce. Şimdi.
O geleceğin
ne olacağı da artık yeniden biz çağdaş insanların ellerinde.
Gençlik yani
bizim çocuklar bu denli düşünüyorlarsa geleceklerini,
Güzel
evlatlar yetiştirmiş bir milletiz demek.
Şimdi
milletçek yerimiz,
Onların
yanları.
Kaldırın
kıçları.
Ya da doğru yatakların
altına. Üstüne de olur. Yorgan altı.
Ortası yok
artık.
Bugünleri
aşamazsak eğer,
O gün
geldiğinde,
Yatağının
altından çıkamayanlar hangi yüzle bakacaklar çocuklarının gençlerinin
torunlarının yüzlerine?
Unutmamak
lazım,
Vicdanın ve aklın
haricinde iki şey daha yargılar insanları.
Biri tarih,
Diğeri de
çocuklar. Gençler yani. Eski bizler gibi yani.
Günü
geldiğinde.
O gün
başımız dimdik olmalı.
Onlara en büyük en kıymetli mirasımız,
Çağdaş bir
yaşam olmalı.
Buyurunuz,
Bostancı’ya.
23 Aralık
Pazar günü.
Sevgilerimle.
Bir baba
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder