19 Aralık 2012 Çarşamba

BİR BABADAN MEKTUP


Bir babadan mektup.
Merhaba sevgili anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler nineler dedeler,

İçim gitti dün ODTÜ’de ki olayları duyunca. Ahh len orada olmak vardı dedim. Dalacaksın dedim kafadan. Hiç. Ne mene derin duygular taşıyorsam ruhumun derinliklerinde, içim akıyor kanım kaynıyor beynim coşuyor, adaletsizlikler ve haksızlıklar ve de insanından hayvanına otuna her türlü canlılara, kültüre sanata çağdaş yaşama yapılan zulümlerle baskılarla karşılaştığımda.
Delleniyorum.

Sonrasında da bir dem pişmanlık falan duysam bari. Yok. Hatta az oldu az yaptık be hissi daha da çok hakim oluyor sonrasında.

Bizim kuşak ’58 kuşağı. ’68’lerin ayakçılarıydık biz ‘70’lerde. İstihdam birliğiydik bazen. Bazen getir götürcüleri.
Bazense ön safın saftirikleri. İlk saldırıların şok emicileri.

Mekanlar fark etmez. Duruma göre. Sıhhiye olur mesela. Kızılay da olur. En hasoları Maltepe ile Tandoğan’da olur. Ben Tandoğan’ı tercih ederdim hep. Ev oradaydı. Kolaylık oluyordu ağzı burnu dağıtınca temizlenip toparlanmak. ODTÜ zaten malum olan.
Ki,

İstanbul’daysa Beyazıt Meydanıydı favorim. Taksim hep zorlama olurdu. Çok bilinirdi zaten ne zaman ne olacağı. Hatta 34 kişinin öldüğü 1 Mayıs’ta bile biliniyordu bir haltlar karıştıracağı amerika’nın (A küçük. Sevmem saymam Amerika’yı).
Bir insan türü vardır ki,

Ellerinde olsa kaldırım taşıyla asfaltın birleştiği köşeden su gibi akıp gidecekler kimselere bile görünmeden.
Ulan ödlek demek gelir hep içimden, sen bu memleketin bu toprakların yolunu suyunu elektiriğini kullanırken, çocuğunu okuturken, gezip tozup denizine havuzuna balıklama yaparken,

Ortalıklarda gerim gerim geziniyorsun da,
Ukalalıklar çok bilmişlikler erkeğim ben ayakları afralar tafralar da,

Hem hoş hem de akıllı kadınımdır haa havaları da,
Sanki memleketin tamamı seninmiş gibi de,

Sonra ne iş tüymek? Akıllıca tabii ki. Alçakça korkakça bir uyanıklık vardır serlerinde bu nevi insanların. Birileri halletsinler onların adlarına. Sonra ne zaman süt liman olur ortalık onlarda  yeniden çıksınlar ortalıklara. Nemalanmaya yani. Yeniden.
Duruma göre eğilir bükülürlerde. Nereden esiyorsa rüzgar artık.

Kırılmazlarda. Çünkü bel kemiklerinin sapında ki beyincikle idare ettiklerinden hayatlarını, fırtmak tüymek şartlı refleks haline dönüşüyor bir zaman sonra onlar için haliyle.
Hiç haz etmem hayat korkaklarından. Hayatın ne kadar nimeti ne kadar getirisi varsa götürürler hem de eme eme çalışıp didinenlerin emeklerini hem de lönk diye ayakta,

Sonra da kuyruklarının sıkıştığı ilk saniyede toplarlar kuyruklarını kıçlarının arasına fırtar giderler.
Git kes ulan o kuyruğu diye geçer içimden ki,

Kıçı açıkta yaşasın bundan böyle hep diye de. Geçelim.
Bir laf vardı hala da vardır. Efendim gençleri dış mihraklar provoke ediyorlar diye. Doğru da. Kısmen amma.

Çağdaş insanları provoke edemezsin amma öyle dışarıda kurgulanmış düzmece organizasyonlarla.
Çağdaş insanların aklı olduğu için ve var olan akıllarını kullanmayı iyi bildikleri için provoke edemezsin onları. Yemezler böyle ayak oyunlarını çünkü.

İçinde her kesimden insanı barındıran insanca duyguların tamamına sahip olan tek yapıdır çağdaşlık.
Dar alana kıstırılmış sıkıştırılmış tüm kavramları reddeder çağdaş yaşam. Hem aklı hem de ruhuyla.

Özgürlüktür çağdaşlık çünkü.
Yenilikçidir. Yobaz değildir hiçbir koridorunda yaşamın.

Gelişimcidir. Tabuların yaşamı küflendirmesine karşı isyankardır çünkü.
Manevi değerleriyle de yaşar. Maddeyse ihtiyaçlarının karşılanmasıdır sadece.

Fedakardır. İyidir çünkü. En yumuşak yeri karnının.
Kardeştir. Barışçıldır çünkü.

Vericidir. Alamaz utangaçtır çünkü.
Kanaatkardır. Yüzünü huzur güldürür bir tek çünkü.

Akıllıdır. Denklemlerdir çağdaşlık çünkü. Dengelerdir.
Vicdanlıdır. Kendiyle hesaplaşır çünkü.

Neşelidir. Sanata düşkündür, sanatla eğlenir çünkü.
Kültürlüdür. Öğrenme hevesi hiç bitmez çünkü.

Şefkatlidir. Her canlıyı sever çünkü. Ve de,
Aşktır bak.

Sevgiyle yapar her ne yaparsa bu yüzden.
Bu yüzden gözü karadır ya zaten. Sakınmaz. İdealleri için hiçbir şeyini bu yüzden.

Güzeldir kesin. Tüm bu özellikler güzel yapar insanları çünkü.
Tek derdiyse,

Saflıktır.
Ki,

Saflıklarıyla dolan sabrı da taşarsa bir gün işte tam o noktada fena atar tepesi çağdaş insanların. Attı mı da tepesi bir kez,
Ok yaydan çıkar.

Okun yaydan çıktığı anların başlarındayız,
Sevgili anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler dedeler nineler.

Ok çıkıyor yaydan. Geriye dönüşü olmayacak bir şekilde hem de.
Gözünü yediğimin gençliği.

Yok efendim gençlik artık şöyleymiş de böyleymiş de salla dur biz ebeveynler olarak. Giydir dur. Vur duvardan duvara ha bire onları.
Vurduğunla salladığınla kalırsın.

Her nevi gençliği ayır bir tarafa amma diğer taraysa koy çağdaş yaşamın gençlerini önce hele bir.
Çağdaş insanın kulağı kesik eski kuşağı olmaz.

Olmadığının göstergesidir dün yaşanan olaylar ODTÜ’de.
Çağdaş insanlar ayağa kalkıyorlar  yeniden. Önce gençleriyle.

Yıllardır derin uykulara yatmış olan çağdaş yaşamın savunucuları bekçileri yeniden başladılar kıpraşmaya. Saflığıyla dolan sabırları taşmaya başladı sonunda. Yeniden.
Ve de bizlere bizlerin kuşağına çok iş düşüyor şimdi.

Çıraktık kalfa olduk.
Kalfalığın bir yerlerinde de uyuya kaldık. Derin rüyalara daldık. Şimdi artık uyanıp,

Usta olmanın, ustalığımızı göstermenin zamanı geldi.
Bu işler böyle.

Sıran gelince ya koyarsın tezgahın üstüne ustalığının gerekliklerini ya da ölene kadar susarsın, sokarsın dilini en uygun gördüğün bir yerine ve de açmazsın ağzını bir kez daha bile.
Şimdi artık susmamak zamanı. Şimdi eylem zamanı.

Hem de tam çocuklarımız gençliklerindeyken. Tam da hayata atılmış atılmak üzereyken. Hem de tam torunlar ya doğdu ya da doğmak üzereyken.
Bu bir tercih değil.

Bu bir mecburiyet.
İnsansan eğer.

İnsanın çağdaşıysan eğer.
Bu bir memlekete meselesi de değil. Memleket kısmı meselenin bizlerin yaşam alanlarına da artık iyice nüfus etmesi. Hani yıllardır saklandığımız yaşam alanlarına. O kadar.

Bu artık evrensel bir mecburiyet.
Bu kapitalist düzenin gözü doymaz gözü dönmüş sülüklerine emperyalistlere din tüccarlarına faşistlere dur bakalım artık demek zamanı. Hadlerinin sınırlarını gösterme zamanı.

Şimdi artık yeniden,
Saf tutma zamanı. Safları sıklaştırma zamanı.

Omuz omuza gelme zamanı yeniden.

Kadını erkeği. Genci yaşlısı. Okumuşu cahili. Fakiri zengini. Çağdaş insan olanların,
Haksızlığa kanunsuzluğa adaletsizliğe eşitsizliğe zalimliğe acımasızlığa hırsızlığa,

Yani emperyalistlere,
Yani faşistlere karşı,

Yeniden,
Bir araya gelme zamanı.

Buyurun meydanlar orada. Sokaklar caddeler orada. Buyurun bakalım.
Sabırlarınız doldu taştıysa sizlerinde gençleriniz gibi,

İş başa düştü. Ki,
İşin başını gençlik çekmek istiyor zaten. Gönüllüler. Yeniden. Şimdi o gençlerin önünde yanında arkasında sapa sağlam durup saf tutma zamanı. O gençlerin yalnız olmadıklarını onlara anlatma onlara gösterme zamanı.

O gençlerin hepsi,
Bizim çocuklar sevgili anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler dedeler nineler.

Bizlerde birilerinin çocukları olduğumuz gibi bir gün. Durum yine aynı.
Şimdi,

Ustalığı tezgahın üstüne koymanın çıkarmanın zamanı.
Bir eksik çok şey kaybettirir.

Bir fazlaysa çok şey kazandırır.
Pazar günü Bostancı’ya gelin. Mutlaka.

Bir ucumuz Kadıköy’de bir ucumuz Pendik’te olsun.
Sadece Silivri değil. Sadece ODTÜ değil. Artık her yerde olmalıyız. Hatta bazen belki de aynı anda bir çok yerde.

Pazar günü,
Çok kalabalık olalım saflarda.

Bizim sahibimiz yok. Birileri birilerine de sahip olmasınlar zaten. Bizler kendimize sahibiz çünkü. Bizler çağdaş insanlarız çünkü.
Amma sahip çıkmazsak kendimize ve de çağdaş yaşama,

Sahip çıkmaya kalkarlar çıkarlar bizlere. Çıktıkları çıkmaya çalıştıkları gibi bugün ve de son yıllarda olduğu gibi.
Gençler için çocuklar için torunlar için saf tutma zamanı şimdi.

Haydi,
Ak saçlılar, haydi dip boya zamanı gelmişler, haydi keller,

Anneler babalar teyzeler amcalar dayılar yengeler nineler dedeler,
Kaldırın kıçlarınızı,

Bu günler gelmese yeniden bir daha iyiydi amma geldi. Nedenleri sonra tartışırız aramızda toz duman yatışınca. Biz tartışmasak biz yargılamasak dahi kendimizi,
Tarih tartışacak yargılayacak zaten bir gün. Bizi.

Şimdi nedenleri paylaşmak değil,
Şimdi,

Çağdaş insanlığımıza çağdaş yaşamımıza geleceğe medeniyete ve de üstünde bu kadar çok oyunların oynandığı bizim memlekete, bizim memlekette medeni çağdaş insanlar gibi yaşamaya ve de memleketi kuran,
Yüz yılın en çağdaş lideri,

Atatürk’e sahip çıkma zamanı.
Kaldırın kıçlarınızı.

Ya da doğru yatakların altına. Üstüne de olur. Yorgan altı.
Artık ortası yok amma.

Zor değil.
Kolay.

Hepimizin hem de gençliğimizden beri,
Çok iyi,

Bildiği yerden geldi. Yine.
Ha,

Ya evde bıraktığım çoluğuma çocuğuma ne olacak sonra diye düşünecekseniz yine,
Bugüne kadar,

Düşündüğünüz gibi,
Ki,

Seviyorsanız çoluğunuzu çocuğunuzu çok, düşkünseniz çok,
Onların geleceklerini düşünün,

Önce. Şimdi.
O geleceğin ne olacağı da artık yeniden biz çağdaş insanların ellerinde.

Gençlik yani bizim çocuklar bu denli düşünüyorlarsa geleceklerini,
Güzel evlatlar yetiştirmiş bir milletiz demek.

Şimdi milletçek yerimiz,
Onların yanları.

Kaldırın kıçları.
Ya da doğru yatakların altına. Üstüne de olur. Yorgan altı.

Ortası yok artık.
Bugünleri aşamazsak eğer,

O gün geldiğinde,
Yatağının altından çıkamayanlar hangi yüzle bakacaklar çocuklarının gençlerinin torunlarının yüzlerine?

Unutmamak lazım,
Vicdanın ve aklın haricinde iki şey daha yargılar insanları.

Biri tarih,
Diğeri de çocuklar. Gençler yani. Eski bizler gibi yani.

Günü geldiğinde.
O gün başımız dimdik olmalı.

Onlara  en büyük en kıymetli mirasımız,
Çağdaş bir yaşam olmalı.

Buyurunuz,
Bostancı’ya.

23 Aralık Pazar günü.

Sevgilerimle.
Bir baba

Hiç yorum yok: