Ezberleri
bozansan eğer tek başına kalmayı da göze alacaksın. Yürek sıkıntısı var
ahalide. Ezberi bozana hayranlık ezberi bozanı yalnız kılıyor sonrasında. Ki
aksi, alışılmışları zaten bilinenleri ha bire tekrar etmenin iğrenç hissine
razı olup alışılmışların boktanlığını inkar ederek yaşamaksa tercihin, güruhun
arasına karışır gidersin sende. Ne güzel. Hem de pek bir barışçıl şey ederler o zaman
seni. Sevimli de.
Ne bokuna yarıyorsa. Artık.
Dertleşmesi bile kolay o zaman. Kimin kazığı büyük kimin kazığı nereye kadar ne zaman girmişleri paylaşarak müthiş bir boşalma yaşıyorsun müştereken yapılan mastürbasyonlarda.
Kıçına
girmesine izin verince sende hayatın, kıçına girmişlerle tek yumurta ikizi
olup, oturursun sende o kazıkların üstüne. Hem de bile bile.
O zaman tek
başına değilsin bak. Ne güzel. De,Ne bokuna yarıyorsa. Artık.
Dertleşmesi bile kolay o zaman. Kimin kazığı büyük kimin kazığı nereye kadar ne zaman girmişleri paylaşarak müthiş bir boşalma yaşıyorsun müştereken yapılan mastürbasyonlarda.
Olmadı kim
daha iyi domalıyor tartışmasına da giriyorsun ki,
Sende öne
iyice eğilmenin ne kadar faydalı ne kadar kullanışlı olduğunu keşfediyorsun
samimiyetsizliklerle sahtekarlıklarla dolu hayatın içinde. Amma olsun. Güruhun
içinde bir bireysin sende artık. Ne güzel. Güruhun ana ilkesine ayak uydurup,
Sevmeyeceksin
sende.
Sevmek
boktandır. İllaki inleten olacaksın. O zaman itibar görüyorsun.
Sevilmeye
alışmamış bir toplumun sevgisiz yetişmiş sevgiden bi haber insanlarının en kıymetli
dostu olursun o zaman ki,
Tek
başınalığında çok başlı olur o zaman. Ezberleri de bozmayan. Ne güzel.
İllaki,
Acıklı
yaşayıp acıklı yaşatacaksın hayatını hayatları. Acı şart. Alışılmış olan yani.
O zaman,
Muteber kişi
olursun bak.
Ki aksi,
Kanırttın mı
sevgiden yana, sevgiden bi haberlerin canını acıtıyor korkutuyorsun onları.
Zaten bu günün yaşam hızında sevgide çok yavaş geliyor insanlara.
E ee oluyorlar
bir yerinden sonra. Yani oluyorlar.
Neyine gerek
senin sevgi deyip geçeceksin. Ana ilke.
Kaktır git.
Kim ne kadar kaktırdıysa sende iki misli kaktır. Hatta üç dört misli. Yetmez
beş on misli.
Muzipçe bir
caziben oluyor,
Sevgiye
yaslamadın mı hayatı. Ulaşılamayanın karizması pek bi güçlü oluyor. Çekimi de.
Ezberleri
bozmamış olup kullanışlı insanlar kategorisinde beklemeye geçiyorsun son
nefesini verene kadar sende ağını kurup dört bir yana. Hin bir örümceğin sabrıyla
bekliyorsun pat pat yapışıp kalanları. E lazım oluyorlar haliyle beslenme
saatinde. Hem bazen de sen takılıyorsun o ağlara. Başkaları için şifa niyetine.
Katiyen,
Yüzlerine
vurmayacaksın insanların sevgiden ne mene mahrum yaşadıklarını. İtici oluyor. İtiyor
ve de fena kakıyor insanları çünkü sevgi. Ezberlerini bozuyor çünkü. Ki,
Yaşamında
insan ilişkilerini başkalarını inletmek üzerine kurarsan,
İşin kebap.
Sevilmesen
de,
Ki,
Sevmeyi
beceremeyenlerin zaten sevme ihtimalleri de olmadığından,
Kalabalıklar
arasında illaki bir yer buluyor kıçın,
Boşta kalan
kazıklarının birinin üstünde olsa dahi. Sıcacık. Ki o kazıksa genelde henüz
soğumamış oluyor senden bir evvelin bi güzel ısıttığı. Anın oluyor. Ne güzel. Sevgisizlikten
yana ha bire.
Sevgiyle
karşılaşınca paniğe kapılıyoruz zaten. Gereksiz. O kadar alışmışız ki
sevgisizliğe, sevgi içimizi ürpertiyor korkudan. Sevgi ısıtmıyor içimizi, tersine
buz kesiyoruz sevgiyle.
Sevgisiz hayatın
boktanlığına o kadar alışmışız ki ezberlerimize yayılmış,
Sevgiyle
gelenlere karşı duyduğumuz şüpheyse içimizi yakıp kavuruyor. Güven yok sevgiye. Sevgisizliğe
ise güven had safhada. Ne boktan be. Deme sakın. Ne güzel de. Yoksa,
Boku çıkmış
bu hayatın bu yüzden de dersin sonra kendi kendine. İster evde ister sokakta ister
siyasette ister iş aleminde ister sosyal hayatta.
Zaten boktan
da yaşanıyor hayatların çoğu bu yüzden de dersin sonra ki, hoş karşılanmaz. Demeyeceksin.
Söylemeyeceksin. Vurmayacaksın insanların yüzlerine. Ezberleri bozup huzursuzluk
çıkaran olursun yeniden boş yere.
Baktın ki her
şeye rağmen sevmek geldi içinden, gereksizde olsa,
Hemen koyup
geçirip geçeceksin. Sen koy o koysun sana koysunlar, bu güzel bak.
Ezber olan
yani.
Ezberler
iyidir.
Riski
tariflerde mevcut olan yani. Riskse kazık. Ki kazıkların malzemesi boyu posu
kalınlığı da iyice tespit edilmiş olduğundan bugüne kadar giren çıkanların
çokluğuyla, risk olarak görünmüyorlar da artık o kazıklar. Alışınca da hayat
güzel.
Ki bende
durum farklı.
Mideme acı
dolu kramplar giriyor sevgisiz yaşanan bu dünyada artık. Midem kaldırmıyor hiç.
Hazmedemeyince de normal.
Sevgisizliği
hazmeden insanların sevgiyi hazmedememesinin kızgınlığı ile çekip gitmek
geliyor içimden dağlara. Kızgınlıklarımda benim sevgisizliğim sevgisizlerden
yana. Çekip gitmek geliyor içimden,
Hayvanlarla
bitkiler alemine.
Orada işim
kolay. En yabani hayvanla bile anlaşırım göz göze. Konuşmaya bile gerek yok.
Seni sevdim
diye göz ederim ona, o da bende severim seni amma acıtmazsan canımı seversen
beni diye göz atar bana,
Bende o
cepte zaten sen rahatın bak derim göz ederken ona,
O da
eyvallah der. Bu kadar.
Geçinip
gideriz hep beraber.
İnsanlarla
zor.
Göz attın mı
sevdim seni diye insan kısmısına, illaki kafayı yiyorsun suratının ortasına.
Hadi len
diye.
Sonra
soruyorsun kendine ne işim var ulan sevmeklerle falan diye.
Hasretken
sevilmeye bu denli,
Amma,
Sevmemek
için bu denli çırpınan bir başka canlı türü daha olamaz.
Boktan bir
canlı mı insan?
Yoksa
boktanlaştı mı iyice zaman içinde orasıysa meçhul.
Gözü çıksın
paranın.
Olsa,
Kendi köyümü
kuracağım ilk evi kendim inşa edip uzaklarda bir yerlerde. Sevenler yerleşecek
bir tek köyüme.
Otu boku ne
varsa içinde canlı bir hücre taşıyan her şeyi,
Sevenlerin
köyü olacak.
Adı da,
Sevgi Köyü.
Sevginin zor
değil, esas sevmemenin sevgisizliğin zor olduğunu keşfetmişlerin köyü.
Tek
başınalığını çok başla bir arada amma sevgiyle yaşamanın tek yolu,
Köyü.
Sevgiden öcü
gibi korkanların şehirlerinde kurumamak için verdiğim salakça çabalara da bir
son vermiş olurum böylece.
Neyime
gerek,
Anlat dur.
Sev dur.
Sevenler çıkarsa amma üç amma beş başlarız bir
yerinden.
Ezberleri
boza boza.
Hem sinirde
etmeyiz güdükleri onların kendi mahallerinde. Onlar kendi aralarında sevmeden
yaşar giderler kendi boktan hayatlarını.
Bizde köyde.
Fanteziye bak
sen. Sevgi köyünün bile fantezi sayıldığı bir dünya var artık üstünde
yaşadığımız.
Sevgi Köyümü?
Ne? Yok artık. Deli mi bu diye. Hop birkaç kişi daha terk etmiştir bile şu an beni,
Ezberlerine
yine bir çomak daha soktum diye.
Ayrımcıyım.
Net.
Sevginin çalışmadığı işe yaramadığı bir dünyada ayırıyorum insanları. Mevlana
olmaya niyetim falan yok. Ki, Mevlana bile hükümsüz kalıyor zaten
sevgisizlikte. Mevlana kim ki diye.
Sevginin
cezalandırıldığı bir dünyada ayrımcı olmazsam inkar etmiş olurum sevgiyi.
Kendimi.
Umurumda da
değil bu yüzden,
Sevilirim
sevilmem diye de.
Umurumda
değil,
Çünkü
sevmeyi bilmeyenlerin dünyasında sevilme ihtimalimde yok zaten. Sevilmek
telaşından kurtulunca da işin kolay.
Get la yı çekiyorsun istediklerine istediğin an.
Acılar
içinde kramplar giren karnının en zayıf olduğu yer sevgi olsa dahi,
Bu
zafiyetinden faydalanmak isteyen gönüllülerde nasılsa yok zaten.
Mesleğim,
Misyonum
ezberleri bozmak iyice.
İşim bu
benim.
Ezberlerle
mutlu yaşadığımı zannedeceğime ezberleri bozmanın keyfini sürüyorum hayatta.
Biri birileri
de bu keyfime ortak olacaklar bir gün.
Sevgiye
inanan sevgiden korkmayan yürekli birileri.
Ağıma
takılmayan.
Ağım yok
çünkü. Ben, ben gibiyim çünkü. Kendileri, kendileri gibi olamayanların işi ağ
işi. Ve de ağlarıysa pek bi süslü. Hatta püslü de. Benimse,
Tek bir
kıymetlim var ve de kaldı hayatta,
O da sevgi. O
da,
Ezber bozan
yani.
Ki, inadım
inat.
Birileriyse
eninde sonunda direnemeyecekler bir gün benim bu sevgiye olan düşkünlüğüme.
Çok zoru
becerecekler yani. Ezberi bozanı sevmek zordur. Hem de alışmışken tam da
yuvaları kurmuşken ezberlerin üstüne,
Amma bir gün
illaki birileri,
Bozacaklar
ezberlerini. Kalkan yok. Kale yok. Dımdızlak çırılçıplak kalmayı göze alacaklar
sevginin önünde.
Kazıklar kıçlarına
girmeye devam mi etsinler?
Yoksa sevsinler
mi sevgiyi?
Diye.
Kafaları
bulandırmak benim işim. Düzenlere çomak sokmak.
İnadım inat.
İnat felaket
getirir derler. Doğru. Da,
Tek geçerli
olmadığı yerse,
Sevgi.
Ezberleri
bozmak benim işim.
Çomakçıyım
ben.
Seviyorum,
İşimi.
Tek başıma
gözüksem de bugün için,
Sevgisizliğe
sığınanlar çok kalabalık olsalar da bugün için,
Rüzgar tersine
dönecek bir gün.
Bekle gör.
Vazgeçme
yeter.
Çomakları sokmaya
devam et amma. Durma hiç. Hep karıştır kafaları. Hep göster ucunu sevginin. O var
da bak bir de bu var diye. Mesleğini layıkıyla icra et yeter, bıkmadan
usanmadan.
İster aşkta
ister ailede ister sokakta ister işte ister sosyal hayatta,
Hatta ister
siyasette bile,
Eninde sonunda,
Kazanacak olanlar
çok belli şimdiden. Bugün tek başlarına kalmış olsalar dahi. Bir gün çok
çoğalacaklar.
Sevgiyle.
Devaam ezberlerin
orasına burasına çomaklar sokmaya.
Benim işim
çomakçılık.
Seviyorum,
İşimi.
Sevgiyle kalın.
Açılım olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder