Efendim
bölücülükmüş benim yaklaşımım görüşlerim. Ayrıştırıyormuşum insanları.
İstanbullular ve başka yerliler diye. Sivaslı Malatyalı Trabzonlu Adanalı
İzmirli Bursalı Ankaralı Giresunlu Erzurumlu Gaziantepli Kayserili Kastamonulu
Bayburtlu ve diğer nice şehirliler ayrıştırmıyor mu kendilerini diğer
yerlilerden ve de İstanbullulardan? Ben mi kurdum benim şehrimde İstanbul’da yani,
Fişmanca Şehir Köy Kasaba Kültür ve Dayanışma ve Derneklerini?
Müslimi gayrimüslimi bir arada hadi bakalım,
Laf.
Zaten fişmanca
şehirliler kasabalılar köylüler canına okumadı mı İstanbul’un?
Biz
İstanbullular mı inşa ettik o çirkin apartmanları? Biz İstanbullular mı
kirlettik Boğazı? Biz İstanbullular mı kestik ormanları da siteler yaptık? Biz
İstanbullular mı açtık dev gibi avemeleri mahallerimizin göbeğinde? Biz
İstanbullar mı mafya olduk kendi şehrimizde? Biz İstanbullular mı parselledik
caddeleri sokakları kahya olup? Biz İstanbullular mı açtık adam kazıklayan o
restoranları kulüpleri?
Biz
İstanbullar mı yerleştirdik görmemişliliği bu şehre?
Biz
İstanbullular mı yaşamı paraya lükse endeksledik?
Biz İstanbullular
mı sattık kaçak malın her türünü?
Biz
İstanbullular mı alıştırdık gençleri insanları uyuşturucuya?
Biz
İstanbullular mı kurduk hırsızlık çetelerini?
Biz
İstanbullular mı dolandırdık insanları?
Ne oldu bize
de gül gibi mutlu mesut yaşarken binlerce yüzlerce yıldır da son kırk elli
senede bu hale getirdik bu şehri? Bu şehirde ki yaşamı.
1960’da 1.5
milyon,
1975’de 2,5
milyon,
1990’da 7
milyon,
2000’de 9
milyon,
Şimdiler de
nüfus kimi diyor 13 kimi diyor 15 milyon.
1914’lere
kadar 500 bin Müslim, 400 bin gayrimüslim 0,9 milyon kişinin ikame ettiği bir
şehirken İstanbul,
1950
yıllarının başlarında da yine 1 milyona
yakınken nüfus. Elli senede değişim yokken yani, tek fark gayrimüslimlerin
nüfus içinde ki oranı yüzde 20'lere gerilemişken,
Sonra ne
oldu da 1970’lerde 80’lerde biz İstanbullular beline kuvvet yataklardan çıkmayıp
üredik mi de bu sayılara ulaştı bizim şehrin nüfusu.
Son 50 yılda
aldığı göç toplamı 11 milyon bu şehrin. Bunun yarısından çok daha fazlası da
son 20-25 yıldır.
Biz mi davet
ettik 11 milyon insanı kırmızı kurdelalı davetiye ile kendi şehrimize de şimdi
de şikayet ediyoruz ne halt ettik de davet ettik diye.
Ayrıştırıyorum.
Doğru. Çok hem de.
İstanbul’da
İstanbullu olanlarla olmayanlar diye. Bana ne kimlerin hangi şehirden göçmüş
olmalarından.
Asıl,
Onlar
ayrıştırdılar kendilerini kaptıkları köşe başları parselledikleri mahalleler
semtler mesleklerle.
Dünya harikası
yüz binlerce yıllık kültürü olan bir şehrin kültürüne geleneklerine yaşam
tarzına kaynaşacaklarına,
Kendi
memleketlerinin İstanbul’a hiç de uymayan, uyması mümkün olmayan kültürlerini kültürsüzlüklerini
yaşam tarzlarını alışkanlıklarını bu şehre enjekte edip,
Onlar asıl
böldüler bu şehri.
Bölüm pörçük
kıçı başı belli olmayan kültür fakiri seviyesiz boktan bir şehre dönüştürdüler
yüz binlerce yıllık bir şehri. Elli yılda.
Ne
yapacaktım yani bağrıma mı basacaktım kendi kültürümün kendi yaşam anlayışımın
dışında yaşamak için direnerek benim yaşamımı alt üst eden bu 11 milyon insanı.
Efendim
zaruretmiş de, o şehirler de iş yokmuş da falan filan.
Hiç de
zaruret falan değildi. O şehirlerde de bal gibi iş yapılırdı. Amma çalışırsan.
Çok çalışırsan hem de. İstanbullular çok çalıştı. Hala da çalışıyorlar. Anadolu
insanı çalışmayı İstanbulludan öğrendi. Öğrendi de hayırsız işlere
kullanıyorlar öğrendiklerini.
Ki,
Köyün
kahvesinde sabahtan akşama kadar pişti oynar boş laf konuşup günü bitirirsen
tabii ki iş olmaz köyünde de kasabanda da şehrinde de.
Beleşine
onun bunun devletin arazisine gecekondu kondurup sonrada açız edebiyatına ben
kanmam. Yemem de.
Hele sonra o
gecekonduları kaçak apartmanlara yetmez sitelere dönüştürüp bir de mülk sahibi
ağalar olmalarına da lanet ederim, o inşaatları her yerinden çalarak inşa
edenlerle lanet ederim,
İstanbullu
olarak.
Tarlasını satıp
gelip İstanbul’da bakkal dükkanı açıp, faturasız mal ala sata market zinciri
kuruyorsan kendine, ben yetmez memlekette lanet etmeli sizlere.
Belediyenin on
kez değiştirdiği benim şehrimin kaldırımlarından o kurnaz hin oğlu hin köylüler
köşeyi dönüyorlarsa işi onlara verenlerle hep beraber tüm insanlık lanet etmeli
onlar gibi insanlara da.
Kimseye acımaya
niyetim yok. Asıl biz İstanbullular acınacak haldeyiz.
Bizim hiç
aklımıza gelmemiş demek onun bunun devletin arazilerini işgal etmek.
Kaçak
binalar dikmek.
Mafya olup
haraca bağlamak esnafı.
Kaçakçılı
yapıp köşeyi dönmek.
Benim
şehrimde fişmanca şehirli hemşerilerini yönetici yapıp avantalarla iş alıp
ihale alıp çürük çarık işler üretmek.
Ne salakmışız
biz yahu mu diyeceğiz yoksa kanunsuz hareket etmediğimiz için özür mü
dileyeceğiz bu memleketin ahalisinden.
Tabii ki
bölüştüreceğim. Şehir benim. Ben sizin şehre gelip İstanbullular Kültür ve
Dayanışma Derneği kurup,
İşgal edip
her tarafı kanunsuzca işler çevirip, sizin şehrin kasabanın köyün etiğine
ahlakına görgüsüne aykırı işler yapıp alt üst ediyor muyum sizlerin
şehrinizdeki kasabanızdaki köyünüzdeki sizlerin yaşamınızı?
Hepimiz
eşitmişiz. Değiliz. En büyük palavradır insanların eşit olduğu söylevi. O
eşitlik kanunlarla hukuk önünde. Sadece. Bir de demokraside. Ki, o da yok zaten
bu ülkede.
Kimse
kimseyle eşit falan değil.
Ne ekonomik
seviyede ne kültür ne eğitim ne bilgi ne yetenek ne pazu gücü ne akıl ne zeka
ne de beceride.
Herkesin
kendine özgü artıları da var eksileri de.
Amma eşit
falan değiliz.
Gerçekten eşitlenmiş
olsak bizler bizim nevi insanlar zaten bu denli rezil bir hayat sürmezdik bu
topraklarda. Eşit olmak için eşitlenmeye heves niyet olmalı önce. Bu hevesi
niyeti akıl edecek, tetikleyecek akıl bir de.
Yani,
İnsanların
aklını kullanıp bende öğreneyim bende gelişeyim diye insanların çok hevesli çok
niyetli olması gerekir önce. Önde gidenlere yetişeyim diye. Bende kendi
doğrularımla evrensel doğruları harmanlayayım diye akılla akıl yoluyla yürümeye
başlamak lazım önce medeniyetin peşinde.
Efendim
devlet o insanları ihmal etmiş. Sadece oy zamanı onlarla ilgilenmiş. E ee, o insanlarda
demek ki ihmal edilmeye, sadece oy zamanı kapılarının çalınmasına da izin
vermişler demek ki. Kaç kez kanabilirsin ki aynı oyunda? Bir. Hadi daldın
gittin iki. Hadi kafan çalışmıyor fazladan olsa bu da, üç.
Kaç seçim
oldu bu ülkede cumhuriyetten bu yana?
Çok.
Geçelim bu
mazeretleri. Sıktı bu terane, sıktı aynı lafları söylemesi de dinlemesi de
artık bunca yıl sonra. O gariban dediğin köylüler yağmaladı yağmalıyorlar bu
şehri. Memleketi de. Söylendiğin memleketi soyduğunu iddia ettiğin insanlara
bak bi, hepsi bir her yıl bir köyün bir kasabanın anma dayanışma
toplantılarında göbek atıyorlar beş yıldız otellerin balo salonlarında. Aç bak,
hepsi bir yerli. Gerçek İstanbullu değil hiç biri amma. Yerel yönetimlerin de
içi de dışı da başı da bir yerli. Bu yüzden yağmalanıyor bu şehir zaten. Bak
yağmalayanlarda buna izin verenlerinde hepsi bir yerli. Gerçek İstanbullu değil
yani.
Benim ve de
sülalemin ve de binlerce yıldır milyonlarca insanın verdiği gelişim savaşının sonunda medeniyet ve kent
hayatında insanca bir arada yaşamın kalitesini kültürle sanatla bilgiyle
görgüyle medeni bir insan gibi daha da ileri bir seviyeye getireceğiz diye,
Hep
çalışarak hep çalışarak hep çalışarak,
Verdiğimiz
mücadele de şahane müthiş hayranlık duyulacak bir şehir ve yaşamı oluşturacağız
önce,
Sonra sen geleceksin
kene gibi girip bu şehrin damarlarının altına içine, bu şehrin yani benim
kanımla besleneceksin kaçak kuçak kanunsuz işlere kıçını yaya yaya,
Sonra ben
ses etmeyeceğim,
Edersem de
bölücü olacağım. İnsanları ayrıştıran olacağım.
Ben bir
arada yaşamın yani kent yaşamının kalitesini daha da çok yukarılara çekmek için
kuşaklar boyu tüm değerlerimle çalışıp çabalayacağım,
Sonra sen
gelip içine edeceksin tüm çabaların elli yılda. Bende susacağım.
Neymiş
efendim eşitlik ilkesi, neymiş efendim ayrımcılıkmış. Neymiş efendim
demokrasiymiş.
Eşitlik ilkesi
ayrımcılık demokrasi edebiyatının yazarları oturdukları yerden başkalarının
oluşturduğu değerler üzerinden çok da çalışmadan çabalamadan nemalanmak için
çırpınanlardır. Sadece.
Sonra söylenirler
yok trafik rezaletmiş yok bu şehir pahalıymış yok bu şehirde hayat zormuş diye
de. Hatta İstanbul kızları erkekleri namussuz diyenleri, orospu bunlar
diyenleri bile bilirim. Zamanında.
E dön o
zaman evine.
Hadi topla
tası tarağı doğru memleketine o zaman. Madem beğenmiyorsun.
Benim
şehrimde bana posta atamazsın. Benim İstanbullumda. Senin değil benim.
Bense
istediğime posta atarım kendi şehrimde. Benim İstanbul’umda.
Ayrıştırırım
da bölerimde.
Bu yeni rezil
mozaikten memnun değilim çünkü. Hiç hem de.
Bizler
sizler göçmeden evvel bu şehre,
Müslimi
gayrimüslimi kadını erkeği fakiri zengini bostancısı fabrikatörü balıkçısı
zanaatkarı sanatçısı hocası papazı hahamı iç içe şahane göz alıcı desenler
çiziyorduk kendimize ait kendi mozaiğimizde.
Seyrine
yaşamasına doyum olmayan.
Sizlerin çizdiğiniz
mozaikse çamur deryasına kabusa çevirdi yaşamımızı bizim şehrimizde.
Ayrıştırdı. Böldü. Kovdu insanları kendi şehirlerinden, İstanbul’dan. Kendi
şehirlerinde yabancılaştırdı insanları. Korkuttu.
Git
Anadolu’ya o şehre bu şehre her şehrin kuralları var hala. Orada içemezsin
burada el ele gezemezsin şurada şöyle gezip böyle oturamazsın diye.
Ben göçüp de
o şehirlere ediyor muyum o şehirlerin kendine göre adetlerinin görüşlerinin
inançlarının yaşam tarzlarının içine?
Hayır. Zaten
etmeye kalk bak neler geliyor başına o dakika hemen orada hem de.
Ha gücüm
yeter yetmez sizlerle mücadeleye etmeye, ha gücüm yeter yetmez sizlerin bu şehirden göçüp gitmenize.
Ya da ite ite bu şehre göre yaşamayı öğrenmenize.
Yeter
yetmez. O benim bileceğim bir iş.
Amma bu da
benim mücadelem.
Silahımın
gücüde şehrime bu şehirde yaşamış hayatlara bu şehir için çok çalışmışlara olan
saygım sevgim hayranlığım inancım ve de bir klavye.
Keşke rambo
olaydım zamanında da asıl o gün görürdünüz neymiş mücadele.
Örümcek adam
da olur.
İsimler
hazır kafamda ki listede.
Ben bi taraf
olamadım hiç hayatta. Hep bir taraf oldum.
Yine tarafım
bu işte de.
Tarafım
çünkü İstanbulluyum beş kuşaktır bu şehirde.
Ne yani,
Özür mü
dileyeceğim İstanbulluyum diye,
Kültür fukarası
görmemiş görgüsüz ne kendini ne ailesini geliştirmemek için kıçının kılını bile
kıpırdatmayan kentli kostümü giymiş yağmacı paragöz,
Kurnaz köylülerden,
bu şehri cehenneme çevirmeye çalışan bir yerlilerden.
Binlerce
yıldır milyonlarca insanın verdiği emeği verdiği çabayı sevgiyi saygıyı yok mu
sayacağım.
Bugüne kadar
söylendim durdum. Bugüne kadar ki çabalarımın karşılığı özün özümün eleştirisiyse
eğer, en eşek benim, kendimi yazdım zaten en baş köşeye.
Amma yeter
artık. Siz toz kondurmuyorsunuz terk ettiğiniz memleketlerinize, şimdi de sıra bizde.
Şimdi,
‘’İstanbullular
Kültür ve Dayanışma Derneği’’ kuralım diyorum bari bizde,
İstanbul’da,
Kendi şehrimizde.
Bizde
size dayanalım bi bakalım kültürünüz görgünüz belki biraz gelişir de biraz daha medeni
insanlar olursunuz diye sizlere.
Bir de ben
böleyim bari. Zaten bölünmüşüz beşe ona yirmiye yüze.
Kurucu üye
olmak ve dernekte gönüllü çalışmak isteyenlere,
Mail
adresim,Müslimi gayrimüslimi bir arada hadi bakalım,
Hodri
meydan.
El mi yaman
bey mi görelim bakalım bundan böyle.
Hanım
efendiliğinde bey efendiliğinde bir sınırı varmış demek,
Öğrendik
sayenizde.
İşe yarar
mı? Yarar. Mutlaka.
Bir yer,
sadece bir yere dahi kurtarsak bile yeter. Şimdilik.
Yazarız
kapısına,
‘İstanbul
aslında böyleydi zamanında’ diye.
O da miras
kalır bizden sonraki,
İstanbullu,
Hemşerilerimize.
İstanbullu,
İstanbul’a
gönül vermiş gönlü düşmüş,
Hanımefendiler
beyefendiler,
Bekliyorum.
Hepinizi,
Ne kurtarsak
kardır bundan böyle diye.
1 yorum:
İstanbul emperyal bir şehirdir.BİZANS dır ,orta asyadan kopmuş gelmiş OSMANLI dır.cumhuriyettir,başkaldırıdır,isyandır,agırbaşlı geçkin bir soylu kraliçedir..İSTANBUL..kimseye ait degildir..bagrında yaşarız koylusu kentlisi,cahili,bilmişi,zengindir ve fakirdir.NAZIM dır..ŞEYH GALİP dir,HALİDE EDİP ADIVAR dır sultanahmet meydanında bir ozgurluk timsali kadın..İSTANBUL.. filistindir.mısırdır,hakkaridir.bizimdir,dunyanındır.yeterki sevelim ,kimseyi kuçumsemeyelim,asil bir tavırla bagrımıza basalım,sevelim ve ogretelim..kentli olmayı.
Yorum Gönder