Neyin ne
olacağının belli olmadığı bir hayat yaşanırken, kadında erkekte üç günlük ömrüm
var zaten eğlenip gezip tozacağım yerde ne çekeceğim şimdi bu kadının bu
erkeğin derdini diye de yaşayınca, hem de tırnağıyla kazıya kazıya sonunda
yakaladığı özgürlüklerinden de ödün vermek istemeyince,
Başı ve kıçı
belli içinde sevgi olan ilişkiler artık yaşanmıyor. Başlıyor amma. Amma
yaşanmıyor devamında.
Herkes
bekliyor. Hem her şeyi istediği gibi yaşasın hem de biri gelsin onu sevsin
elini tutsun diye. Eğlendirsin diye de. Kadınlar bekliyor herkes derken esas.
Erkeklerin bir şey beklediği yok.
Kadınlar yaşadıkları
hayattan ödün vermemek peşinde ısrarcıyken arzuladıkları duygusal anları da
yaşamayı bekliyorlar hayattan. Erkeklerse,
Bir kadınla
daha sevişsinler tamamdır zaten.
Erkeklere de
açınca bu konuyu bu yön,
De,
Kimi kıs kıs
gülüyor, kimi de yok canım nereden çıkarıyorsun diyor. Da, o sırada yanlarından
geçen kadının kalçalarına da dalıp gidiyorlar nedense.
Onlar kalçalara
dalıp giderken,
O kalçaların
sahibi kadınlar da hem sevilip, hem de daha da rahat daha da eğlenceli daha
özgür yaşama ihtimalleri olan bir hayatın hayallerinin peşinde koşuyorlar aynı
anda. Sevgi şart değil. Beğensinler yeter. Çok beğenmeseler de olur.
Hoşlansınlar yeter. Şartlar istedikleri gibi olunca, kadınlar neredeyse bütün
erkekleri beğeniyorlar hoşlanıyorlar artık zaten.
Erkeklerde
paralarının olmadığı, kimsenin onların yüzlerine bakmadığı yaşlarında ki
kadınsızlıklarının acısını çıkarıyorlar şimdilerde az veya çok var olan
paraları ve stil sakalları saçlarıyla kurmaya çalıştıkları karizmaları ile kurguluyorlar
ilişkileri seni seviyorum olmadı çok beğeniyorum yalanlarına sarılıp. Hemen de
sevişiyorlarsa fazla bekletmeden kadınlar eğer onlarla, erkekler de bütün
kadınları beğeniyorlar bütün kadınlardan hoşlanıyorlar da artık zaten.
Zaten bir
başka yönde de,
Uzun
yıllardır,
İlişkilerini
gizli yaşama üstadı olmuş kadınlarla erkekler,
Nasıl
olacakta bundan böyle,
İşin içinde
sevgi ve samimiyet ve de dürüstlük olan,
Mutluluk
dolu ilişkiler yaşayacaklar bu saatten sonra? Diye de soruyorsun kendi kendine.
Bakınca manzaralara.
Dürüst
olduklarını iddia edenlerse,
Yalandan
kaçtıklarını söyleyen insanlarsa,
Yalan ve de
kandırmaca dolu da,
İlişkiler
yaşıyorlar, yalan ve kandırmaca dolu ilişkilerin ortakları da oluyorlar nedense.
Gizleyerek gizlenerek saklayarak saklanarak. Gizlenmekle gizlemekle saklamakla
saklanmaksa, yalana girmiyor onlar içinde nedense. Zaten dürüstüm yalansızım açığım
netim diyenden kork sen esas. Çoğu da dellenmişler de,
İntikam
alıyorlarmış gibi sanki geçmişlerinde yedikleri kazıklarından. Kısıtlanmış
özgürlüklerinden. Baskı altında yaşanmış yıllarından. Dertleriyse çok.
Kiminin derdi
para,
Kiminin
derdi aç gözlülük,
Kiminin
derdi özgürlüğüne bağımlılık,
Kiminin
derdi heyecan,
Kiminin
derdi gezme tozma eğlence,
Kiminin
derdi acaba bu daha da mı uygun bana sorgulaması,
Kiminin
derdi o güne kadar yaşayamadıklarına özlemler,
Kiminin
derdi de güvensizlik ki o güvensizlik esas kendilerine,
Kiminin derdi
sevgiye inancını yitirmiş olmak,
Diye,
Saydıkça
sayarsın,
Neden artık
yaşları bir yerlere, o yerlerde kırkların ortalarından ellilerin sonlarına
doğru olan yaşlara gelmiş insanlar,
Doğru düzgün
el ele,
Evlerde
kıyılarda köşelerde gözden ırak yerlerde değil amma,
Her yerde,
İçinde sevgi
olan ilişkileri uzun yıllar boyu yaşayamıyorlar acaba? Yaşayanlara da neden müzelik
deniyor diye de ha bire sorar durursun önce, kendi kendine cevapların peşine
düşmek istersen.
Aç
gözlülüklerle tatminsizliklerle korkularıyla güzellikleri bile hızla tüketerek yaşamak
adına inat etmeye devam eden bir kuşak yalnız yaşlanacak. Ya da biri satacak
diğeri alacak hep. Ha bire. Amma bir gün satanın alıcısı da çıkmayacak.
Bedavaya bile verse.
Kadınlar bırakın
bugün ki gerçeklerini, hayallerine dahi devam edemeyip pes edecekler yaşları
bir yere gelince,
Ki
başladılar bile çoktan pes etmeye de ve de ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar
yalnızlar zaten kendi içlerinde.
Erkeklerde,
En son kiminle
beraberlerse eğer ki paraları da varsa o elde kalan son kadına yetecek kadar,
Fit olup
ellerinde kalan o son kadına,
Ki,
O fit olunan
kadınların yaşları da bizim kuşakları
temsil etmeyecekler hiçbir zaman o gün. Çünkü bizim kuşak kadınların ne
istediklerini tam da bilememelerine baka baka, ne istediklerini çok güzel tarif
eder hale geldiler bir alt kuşağın genç kadınları da. Ve de hedefe kilitlenerek
tavlıyorlar hedeflerine koydukları erkekleri de. Özellikle bizim kuşağın bizim
kuşak kadınları tarafından özenle artık hazır pasta haline getirilmiş
erkeklerini.
Erkekler bir
gün kendilerinden yaşça oldukça küçük kadının biriyle amma yalnızlık hisleriyle
ruhları yalnız,
Kadınlarsa hem bedenen hem de ruhen yalnız amma hep beraber göçüp
gidecekler, yine o gün.
Aksini iddia
eden kadınlarda erkeklerde görmemek için ısrarlardalar bu gidişatı.
Ne öğrendin bunca
sene bunca ilişkiden sonra dersen eğer,
Önce dürüstlük
der, tek geçerim artık.
Sadece.
İşin içinde
dürüstlük yoksa hiçbir ilişki yürümez içinde sevgi olsa dahi. İster karı ister
koca ister sevgili ister arkadaş. İşin içinde sapına kadar dürüstlük yoksa eğer,
saygı da yoktur zaten. Saygıyla dürüstlüğün olmadığı ilişkide de sevgi olsa ne
olur olmasa ne, zaten gerisi hep bilinen hep yaşanmış hep aynı hikaye.
Nettir bu.
Nereden mi
biliyorum?
Önce
kendimden. Sonrada bu yaşlara kadar türü ne olursa olsun yaşadığım ilişkilerden,
Sonrada,
Dostlarım
arkadaşlarım kadını erkeği sohbet ettiğim gözlemlediğim dışarıdan da olsa
seyrettiğim tüm insanlardan.
Herkes ilişkilerini
gizliyor saklıyor, gizlemeye saklamaya eğilimli,
Birilerinden.
Bir yerlerden.
Ya
çocuklarından ya ailesinden ya akrabalarında ya eş dost çevresinden ya iş
hayatından ya sosyal hayatından. Hatta bazen hepsinden birden. Korkular en üst
seviyede.
Ya da,
Karılarından
kocalarından. Ki, normal karıdan kocadan gizlemek haliyle de. Alıştı toplum
karısını kocasını aldatanlara. Sebepleri o bu şu. Var herkesin bir nedeni hep. Ki
hadi karısını kocasını aldatıyor, sevgilisini bile aldatıyor insanlar artık,
nedense. Ayrıl o zaman. Ayrılmıyorlar. Aldatma o zaman, yok aldatıyorlar.
Nedense. Ayrılmaktan da korkuyorlar, beraberliklerden de.
Gizli
yaşanıyor ilişkiler birilerine karşı yani hep.
Delege
edilmiyor.
Neden?
Ya kendine
güvenmiyor korkularıyla ya biliyor hep daha da daha dalarla gelen açgözlülüğünü,
ya ilişkiye girdiği kişiye güvenmiyor onu da kendi gibi sanıp. Eh bu durumda
ilişkinin kendineyse hiç güvenmiyor zaten. Amma ilişkiye de giriyor. İllaki.
Nedense. Bedeliyse bir sevişme daha bir başka kişiyle daha en nihayetinde.
Niyetler var
veya var gibi gözükse dahi hep, ya akılların ya gözlerin ya gönüllerin ya
bedenlerin gözü hala,
Dışarıda.
Bir yerlerde.
Dışarıda
olmasa dahi kapının aralığında. Kapının önünde yeni biri daha geçer mi acaba daha
da uygunu diye. O kapılarsa hep aralık çünkü.
Hep muallak
yani durumlar.
Ve de,
Kadınlar
dansöz erkeklerde zenne artık.
Karşılıklı kıvırta
kıvırta yaşıyorlar ve yaşatıyorlar ilişkileri. Herkes ne hayatından ne kendine
kurduğu düzenden ne de özgürlüklerinden ödün vermek istemiyor. Korkularsa had
safhada. Korkularıyla ödün vermek istemeyenlerde gizlenmeyi saklanmayı, yani
yalanı taşıyor ilişkilere. Ya da fırtıp çıkıp gidiyorlar ilişkinin hemen bir
yerinde.
Ki,
Herkes de
farkında bu durumu aslında. Kimse aptal değil. Ki farkında olanlarsa böyle böbrekten
girmiyorlar ne bu duruma ne gidişata ne de duygularına. Net net. Suratına
suratına. Dürüst ve açık ve net olduklarınıysa hep iddia etmelerine rağmen hem
de.
Üstten
üstten gitmekse çok daha rahatlatıcı oluyor kendileriyle yüzleşmektense.
Korktukları
için hep. Nedense. Korkutucu bir hale geldiklerini de farkındalar belki de.
Kerhen
yaşıyorlar insanlar ilişkilerini yani.
Samimiyetten
uzak. Samimi olduklarını iddia etseler de.
İçten içe ince
hesaplarla kitaplarla. O hesap kitapların tamamıysa yaşam şartlarına endeksli. Duygu
tarafıysa hak getire.
Yalandan,
Arındırmadıkça,
kendini arındırmadıkça da yalanın her türünden hem de her yönünde her
koridorunda yaşamının,
Yaşadıklarının
yaşamının kabukları var da belki çok göz alıcı ve de özgürlüğe yaslandığı iddia
edilen,
Amma içleri
boş hep aslında o kabukların içlerinde ki ruhların. Ki bu en büyük esarettir aslında
hem de özgürlüğe hasretken özgürlüğü savunurken. İçi boş yaşamların. Boşun
esirisindir diğer yönde kabuğun özgür zannederken.
İçleri
boşalmış insanların ilişkilerinden de kimseye fayda yok. Ki var ki diğer yönde de
yaşıyor insanlar içi kof ilişkileri. Dışının dış kabukların cazibelerine
kapılıp. İçiyse, boş ver zaten. İçe sıra gelemiyor bir türlü zaten. Bir sonraki
kabuğun peşinde koşmaktan.
Yalanın
beyazı siyahı olmadığını çok iyi biliyorlar amma hatırlamak istemiyorlar
insanlar, bu gerçeği kendilerine. Sevdiklerini korumak adına falan diyorlar
mesela yalanlarına kılıf ararlarken. Özgürlükler falan diyorlar. İllaki kendilerine
göre kılıflara uydurdukları adı da beyaz olan yalanları söyleye tekrar ede,
Alışıyorlar zamanla
yalanlarla bezenmiş bir hayatı da yaşamaya. Zamanla da yalanların beyazı siyahı
grisi de karışı verip gidiyorlar birbirlerine.
Yalan bir
hayat yaşıyorlar aslında gizleyerek gizlenerek saklanarak saklayarak. Hem de hepsini
gerçek zannedip aslında. Esarete bak sen. Özgürlüğü savunurken hem de.
Seviştikleri
insanları saklıyorlar mesela. Sevdiklerini de. Beğendiklerini de. Esarete bak
sen. Bedenlerse ortak kamu malı artık galiba. Bedenlerin özgürlüğüne özgürlük
deniyor artık. Özgürlüğün ne olduğunun tarifi bu artık. Artık gerçek
duygularından gerçek duygulardan çok uzaklara düştükleri için her halde. Özgürlük
anlayışı esaretler doğurmuşlar insanların içlerinde. Beğenide ki ve ödün
vermeden yaşama arzularında ki arsızlıklarıysa artık had safhada
doyumsuzluklara vardığı için her halde. Seviştiklerini beğendiklerinden,
beğendiklerini sevdiklerinden de diye gidiyor bu durum. Amaç içinde sevgi olan
kalıcı bir ilişki değil, amaçları bir taraflarını daha tatmin etmek o an ihtiyaçları
karşılığı olduğu için. Neyse artık o sırada en çok aç oldukları. En çok da
sevgiye aç olduklarını söylerlerken de hem de.
Tatmin
ettikçe de açlıklarını her bir insanda her bir durumla arsızca ayrı ayrı, iyice
tatminsizleşiyorlar iyice arsızlaşıyorlar tüm arzularının tüm isteklerinin
olurlarını tekrar tekrar denemeye karşı. Tatminsizliklerle coşan arsızlıklarla
daha da yalanlara boğuyorlar yaşamlarını. Esaretse artık tavan yapıyor bu
noktada. Özgürlüklerse tam bir palavra.
Ve de
kendilerinden kaçsalar dahi, kendi kişisel gelişimleri için çabalar sarf etmeseler
dahi, kendimi hiç bilmiyorum bilememişim diyen,
Bir insan dahi
yalanlarını mutlaka iyi biliyor. En iyi gizlediklerini biliyor. Kimseler
bilmiyor zannetseler dahi hep kendi ezberlerindedir yalanları gizledikleri. Esarete
bak sen. Söylediğin yalanlarının sayısı ne kadar çoksa ve de biliyorsan ve de
ezberindeyse, ne kadar çok şeyini de gizliyorsan ve gizlemişsen hep
birilerinden, o kadar çokta yitirmişsin kendine olan öz güvenini de demektir
bu. Özgürlüklerse tam nanay işte bu noktada. Eritmişsin gerçek seni ve gerçek
özgürlüklerini hayatının bir yerlerinde demektir bu. Tam da bu noktada.
Ve de bir ilişkinin
nevi ne olursa olsun bir insanı yalanlarla gizleyerek saklayarak elde etmek,
elinde tutmak, elinin altında tutmakla,
Bir insanın
elini tutmak arasında ki muazzam farkı da,
Çakamadan
geçirdin mi ömrünü bir kez,
Hadi çaktın,
yüzleşmemişsen yüzleşmek istememişsen istemiyorsan kendinle nesin aslında sen
diye de,
Nedenin
nedenlerin ne olursa olsun kendini çok ikna ettiğin,
En alçak
insandan daha da alçaksın ve de en alçaklarda yaşıyorsun hayatını da demektir
bu. Esaret bak sen. Aslında yükseklerde yaşayacağın yerde. Kendi veya seni
yükseklere çıkarmaya çalışsan da çalışsalar da korkularının esirisin sen
demektir özgürlüklerini savunsan da.
Bir küp
içinde altı boyutlu sanal bir satranç oynamak gibi insanlar için mutluluğa
ulaşmanın yolları artık. Ve de en matrağıysa bir kişi daha yok karşılarında aynı
oyunu karşılıklı oynayıp, hamlelerine karşılık verecek. O kişiyi dahi
oturtmaktan korkuyorlar karşılarına. Amma oynamaya da devam ediyorlar kendi
kendilerine. Yorulana dek. Ve de arzularına duygularına yenik düşüp bir gün, yeniden
bir kez daha tekrar oynamaya da karar verene dek.
Gözüm mü
açıldı gönlüm mü ruhum mu hepsi birden mi bilemem amma bakmadan görür olmaya
başladım artık iyice. Gönlüm görüyor. Gözlerime ihtiyacım kalmıyor artık iyice.
Gördüklerimin
de çoğu,
Yalanların,
sessizliklerle saklanılanların, gizleyerek gizliliklerin arkasına büzüşmüş insanlar. Yaşamlar artık. Büzüştükleri yerden
kendilerini özgür zanneden.
Temizlik
saati geldi yine ruhumda. Bazen bir gonk vuru verir aniden. O gonk bilir zamanını
ve yerini ve nedenini. O gonk daha evvel
vurmuştu birkaç kez, şimdilerde yine vurdu yeniden. Gittikçe daha da
sadeleşmenin karşı konulamaz konforuna tutulmuşsan bir kez, o gonk hep uyarır
seni yeri zamanı gelince.
İlk
kendimden başladım yine.
Listeyse elden
geçecek demektir yine. Önce kendinden başlayıp yeniden iyice bir daha arındırmadıkça
iyice temizlemedikçe kendini, listeyi gözden geçirirken haksızlık yaparsın
sonra. Yalancılara torpil geçersin sonra. Az yalan çok yalan beyazı siyahı
grisi diye. Amma temize çıktım iyice bu sefer bende. Temizlendikçe arınmanın,
arındıkça daha da sadeleşmemenin keyfi ve
de bu cesaretle,
Acımasızca
da olsa,
Sevenim de
olsa sevmeyenim de, üstlerini çizeceğim birilerinin yine.
Yalanlara
alışmış sessizliğiyle dürüstlükten uzaklaşmış, yalandan insana, yalandan yaşama
hiç gerek hiç ihtiyacım yok hayatımda.
Sayısı eser
miktarda da olsa dürüst insanlarla dürüst yaşamlar yeterde artar bile bana.
Ben dürüst
doğmamıştım. Dürüst doğulmaz zaten. Dürüstlük öğretidir eğer ki meraklıysan ve
de saygın sevgin varsa kendine. Ki bu yüzden daha evvel öğrenmiş bilmiş yaşama
geçirmiş,
Dürüst insanlar
sayesinde yakaladım ben yalansızlığı. En makbul insanlarsa, kim ve ne olurlarsa
olsunlar nerede nasıl yaşarlarsa yaşasınlar sadece dürüst olan dürüst yaşayan insanlar
artık benim için. Yalansız gizlemeden saklamadan yaşayanlar yani. Gerçek,
Dürüst insanlar
sayesinde kurtuldum yalancılıktan çünkü.
Dürüst insanlar
sayesinde yakaladım dürüst yaşamın o müthiş keyfini.
Dürüst
insanlar sayesinde utanmayı öğrendim yalandan yüzüm kızara kızara.
Dürüst insanlarla
öğrendim yalanlarla yaşayanların sevgilerinin de yalandan olduğu gerçeğini.
Dürüst
insanlarla öğrendim ne kadar kaçarsan kaç yalanların illaki gelip buluyor
olduğunu bir gün seni.
Dürüst
insanlara verdiğim acıları gördükçe seyrettikçe hissettikçe öğrendim yalanın
nasıl da üzdüğünü insanları.
Ve de en
önemlisi,
Bana
söylenen yalanlara üzüldükçe canım yandıkça da iyice öğrendim yalanın ne kadar vahşi
ve de en acımasız bir ruh katili olduğunu.
Şimdi,
Sıra geldi dürüst
yaşamın keyfini çıkarmaya artık ölmeden önce. İlk defa bu denli hiç yalansız bu
denli hiç gizlemeden saklamadan bu denli sessizliklerle üstlerini örtmeden
yaşamak istediğim hayatımın.
Amma,
Sadece dürüst
insanlarla birlikte.
Hem de, hem en
dürüst hem de en dos doğru olanlarıyla. Yani liste çok kısalıyor iyice.
Bir elimde
liste.
Bir elimde
kalem.
Artık fal
taşı gibi açılmış gönül gözümle,
Başlayalım
bakalım çizmeye. Yine.
İyidir büyük
temizlik arada bir. Kolay değil bir insanı kazanabilmek. Doğru. Hiçte kolay da
olmamalı ve değil de üstünü çizmek. En zorudur insan temizliği. Zordur acıtır,
yorar da amma yalanı yok etmek için yaşamından yalana sarılanlardan da
uzaklaşmak gerekiyor mecburen. Öğrenirlerse bir gün onlarda yalansız yaşamı,
gelir dönerler sana zaten seviyorlarsa seni eğer. Zordur acıtır, yorar da doğru
amma,
Mis gibi de kokarsın
yeniden,
İçin.
Hafiflersin
de…
Ve de
arınmışsan yalandan ve de arındırmışsan yalanlara sarılmış insanlardan
yaşamlardan kendini,
Hep
hafifsindir artık ve de hep mis gibi kokar içinde dışında her yerde her an.
Kabuğunsa
kalmaz zaten.
Bir tane
sen.
İçi dışında
dışı içinde,
Tek bir sen.
İçiyle dışı bir olan.
Yaşamınıza
hediye edeceğiniz en müthiş bir lükstür bu. Zor oldu amma,
Öğrendim
biliyorum artık. Ben biraz yavaşımdır. Kolay öğrenemem zaman alır amma
öğrendiğimi de hiçbir zaman unutmam. Herkese de,
Tavsiye
ederim.
Başlayın bir
yerinden.
Yürüyüşünüz bile
değişecektir. Hayatta.
Emin olun.
Benim
değişti.
Ve de bu
vesileyle hayatıma girmiş, kalmış, geçmiş gitmiş,
Beni yalanlarla
beni yalanlarımla yüzleştiren, benim yalanlarımla üzülen yüzlerini hislerini
benden saklamayan, benim yalanlarıma rağmen bugün bile hala yanımda sevgiyle dimdik
durarak benim yüzümün daha da kızarmasına neden olan,
Ve de bana
söyledikleri yalanlarla gizledikleriyle sakladıklarıyla beni çok üzen,
Tüm insanlara da gönülden teşekkürü bir borç bilirim.
Sayelerinde oldu.
Devaam…
Bakalım sırada neler varmış daha da hafiflemekten yana. Beni
bilenler, hayatımın içinde yer alanlar görürler de yaşarlar de değişimlerimi
de, bir de henüz bilmeyenler var. Yani yeni girecekler var hayatıma.
Hazırlıklarım son safhada.
Hediyelerimi diziyorum yan yana.
Dede olacağım kısmetse günler içinde.
Önce yalanı yalansız hayatı hediye edeceğim artık emekli olmuş
zamanın bir yalancısı olarak torunuma.
Sonrada,
Yalan nasıl anlaşılır? Neden yalan söylememek lazım? Diye
hızlandırılmış bir kurs peşinden. Sonrada,
Kendinle barışmayı kendinle barışık yaşamayı mesela. Sonrada
kendinden kaçmamayı kendinden korkmamayı mesela. Sonrada itirafın kişisel gelişime
olan katkılarını mesela. Sonrada korkuların yaşama taşıdığı esareti mesela. Sonrada
kendin gibi yaşamayı mesela. İçi dışı tek bir insan olarak yaşamayı mesela.
Yalanı halledince de sıra gelecek sevgiye.
Yalansız sevmeyi öğreteceğim torunlara. Aksini yaşadık
yaşattık. Bizim kuşak tersten gitti. Yanlış oldu yanlış yaşandı her şey bu
yüzden. Önce sevgiyi sevmeyi öğrendi sonra yalanı bizim kuşak.
Doğrusu,
Önce yalanı terk edeceksin tamamı ile yaşamında, ki sonra
sıra gelebilsin gerçek sevgiye.
Sevgiyi sevgi yapan sevgiyi besleyen sevginin kaynağıysa,
Dürüstlüktür çünkü önce. Demek ki,
Hediye edecek daha çok şey var torunlara. Devaam…Bir yandan
öğrenmeye bir yandan da öğrendiklerimizi anlatmaya. Çalışmak lazım çok yani
daha da. Sevdim bu dedelik işini şimdiden,
Gençleştiriyor insanı yeniden.
Çok eğleniyorum…J
Darısı başınıza.
Her yönden.
Çok uzaklara gitmeyin,
Önce büyüttüğünüz büyütmeye devam ettiğiniz çocuklarınıza söylediğiniz
yalanları düşünün bir,
Sonrada,
Doğacak belki de doğmuş torunlarınızı.
Nasıl?
Dürüst müsünüz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder