27 Aralık 2012 Perşembe

İTİRAF EDECEKSİN YALANCILIĞINI

Neyin ne olacağının belli olmadığı bir hayat yaşanırken, kadında erkekte üç günlük ömrüm var zaten eğlenip gezip tozacağım yerde ne çekeceğim şimdi bu kadının bu erkeğin derdini diye de yaşayınca, hem de tırnağıyla kazıya kazıya sonunda yakaladığı özgürlüklerinden de ödün vermek istemeyince,

Başı ve kıçı belli içinde sevgi olan ilişkiler artık yaşanmıyor. Başlıyor amma. Amma yaşanmıyor devamında.
Herkes bekliyor. Hem her şeyi istediği gibi yaşasın hem de biri gelsin onu sevsin elini tutsun diye. Eğlendirsin diye de. Kadınlar bekliyor herkes derken esas. Erkeklerin bir şey beklediği yok.

Kadınlar yaşadıkları hayattan ödün vermemek peşinde ısrarcıyken arzuladıkları duygusal anları da yaşamayı bekliyorlar hayattan. Erkeklerse,
Bir kadınla daha sevişsinler tamamdır zaten.

Erkeklere de açınca bu konuyu bu yön,
De,

Kimi kıs kıs gülüyor, kimi de yok canım nereden çıkarıyorsun diyor. Da, o sırada yanlarından geçen kadının kalçalarına da dalıp gidiyorlar nedense.
Onlar kalçalara dalıp giderken,

O kalçaların sahibi kadınlar da hem sevilip, hem de daha da rahat daha da eğlenceli daha özgür yaşama ihtimalleri olan bir hayatın hayallerinin peşinde koşuyorlar aynı anda. Sevgi şart değil. Beğensinler yeter. Çok beğenmeseler de olur. Hoşlansınlar yeter. Şartlar istedikleri gibi olunca, kadınlar neredeyse bütün erkekleri beğeniyorlar hoşlanıyorlar artık zaten.
Erkeklerde paralarının olmadığı, kimsenin onların yüzlerine bakmadığı yaşlarında ki kadınsızlıklarının acısını çıkarıyorlar şimdilerde az veya çok var olan paraları ve stil sakalları saçlarıyla kurmaya çalıştıkları karizmaları ile kurguluyorlar ilişkileri seni seviyorum olmadı çok beğeniyorum yalanlarına sarılıp. Hemen de sevişiyorlarsa fazla bekletmeden kadınlar eğer onlarla, erkekler de bütün kadınları beğeniyorlar bütün kadınlardan hoşlanıyorlar da artık zaten.

Zaten bir başka yönde de,
Uzun yıllardır,

İlişkilerini gizli yaşama üstadı olmuş kadınlarla erkekler,
Nasıl olacakta bundan böyle,

İşin içinde sevgi ve samimiyet ve de dürüstlük olan,
Mutluluk dolu ilişkiler yaşayacaklar bu saatten sonra? Diye de soruyorsun kendi kendine. Bakınca manzaralara.

Dürüst olduklarını iddia edenlerse,
Yalandan kaçtıklarını söyleyen insanlarsa,

Yalan ve de kandırmaca dolu da,
İlişkiler yaşıyorlar, yalan ve kandırmaca dolu ilişkilerin ortakları da oluyorlar nedense. Gizleyerek gizlenerek saklayarak saklanarak. Gizlenmekle gizlemekle saklamakla saklanmaksa, yalana girmiyor onlar içinde nedense. Zaten dürüstüm yalansızım açığım netim diyenden kork sen esas. Çoğu da dellenmişler de,

İntikam alıyorlarmış gibi sanki geçmişlerinde yedikleri kazıklarından. Kısıtlanmış özgürlüklerinden. Baskı altında yaşanmış yıllarından. Dertleriyse çok.
Kiminin derdi para,

Kiminin derdi aç gözlülük,
Kiminin derdi özgürlüğüne bağımlılık,

Kiminin derdi heyecan,
Kiminin derdi gezme tozma eğlence,

Kiminin derdi acaba bu daha da mı uygun bana sorgulaması,
Kiminin derdi o güne kadar yaşayamadıklarına özlemler,

Kiminin derdi de güvensizlik ki o güvensizlik esas kendilerine,
Kiminin derdi sevgiye inancını yitirmiş olmak,

Diye,
Saydıkça sayarsın,

Neden artık yaşları bir yerlere, o yerlerde kırkların ortalarından ellilerin sonlarına doğru olan yaşlara gelmiş insanlar,
Doğru düzgün el ele,

Evlerde kıyılarda köşelerde gözden ırak yerlerde değil amma,
Her yerde,

İçinde sevgi olan ilişkileri uzun yıllar boyu yaşayamıyorlar acaba? Yaşayanlara da neden müzelik deniyor diye de ha bire sorar durursun önce, kendi kendine cevapların peşine düşmek istersen.
Aç gözlülüklerle tatminsizliklerle korkularıyla güzellikleri bile hızla tüketerek yaşamak adına inat etmeye devam eden bir kuşak yalnız yaşlanacak. Ya da biri satacak diğeri alacak hep. Ha bire. Amma bir gün satanın alıcısı da çıkmayacak. Bedavaya bile verse.

Kadınlar bırakın bugün ki gerçeklerini, hayallerine dahi devam edemeyip pes edecekler yaşları bir yere gelince,
Ki başladılar bile çoktan pes etmeye de ve de ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar yalnızlar zaten kendi içlerinde.

Erkeklerde,
En son kiminle beraberlerse eğer ki paraları da varsa o elde kalan son kadına yetecek kadar,

Fit olup ellerinde kalan o son kadına,
Ki,

O fit olunan kadınların  yaşları da bizim kuşakları temsil etmeyecekler hiçbir zaman o gün. Çünkü bizim kuşak kadınların ne istediklerini tam da bilememelerine baka baka, ne istediklerini çok güzel tarif eder hale geldiler bir alt kuşağın genç kadınları da. Ve de hedefe kilitlenerek tavlıyorlar hedeflerine koydukları erkekleri de. Özellikle bizim kuşağın bizim kuşak kadınları tarafından özenle artık hazır pasta haline getirilmiş erkeklerini.
Erkekler bir gün kendilerinden yaşça oldukça küçük kadının biriyle amma yalnızlık hisleriyle ruhları yalnız,

Kadınlarsa  hem bedenen hem de ruhen yalnız amma hep beraber göçüp gidecekler, yine o gün.
Aksini iddia eden kadınlarda erkeklerde görmemek için ısrarlardalar bu gidişatı.

Ne öğrendin bunca sene bunca ilişkiden sonra dersen eğer,
Önce dürüstlük der, tek geçerim artık.

Sadece.
İşin içinde dürüstlük yoksa hiçbir ilişki yürümez içinde sevgi olsa dahi. İster karı ister koca ister sevgili ister arkadaş. İşin içinde sapına kadar dürüstlük yoksa eğer, saygı da yoktur zaten. Saygıyla dürüstlüğün olmadığı ilişkide de sevgi olsa ne olur olmasa ne, zaten gerisi hep bilinen hep yaşanmış hep aynı hikaye.

Nettir bu.
Nereden mi biliyorum?

Önce kendimden. Sonrada bu yaşlara kadar türü ne olursa olsun yaşadığım ilişkilerden,
Sonrada,

Dostlarım arkadaşlarım kadını erkeği sohbet ettiğim gözlemlediğim dışarıdan da olsa seyrettiğim tüm insanlardan.
Herkes ilişkilerini gizliyor saklıyor, gizlemeye saklamaya eğilimli,

Birilerinden. Bir yerlerden.
Ya çocuklarından ya ailesinden ya akrabalarında ya eş dost çevresinden ya iş hayatından ya sosyal hayatından. Hatta bazen hepsinden birden. Korkular en üst seviyede.

Ya da,
Karılarından kocalarından. Ki, normal karıdan kocadan gizlemek haliyle de. Alıştı toplum karısını kocasını aldatanlara. Sebepleri o bu şu. Var herkesin bir nedeni hep. Ki hadi karısını kocasını aldatıyor, sevgilisini bile aldatıyor insanlar artık, nedense. Ayrıl o zaman. Ayrılmıyorlar. Aldatma o zaman, yok aldatıyorlar. Nedense. Ayrılmaktan da korkuyorlar, beraberliklerden de.

Gizli yaşanıyor ilişkiler birilerine karşı yani hep.
Delege edilmiyor.

Neden?
Ya kendine güvenmiyor korkularıyla ya biliyor hep daha da daha dalarla gelen açgözlülüğünü, ya ilişkiye girdiği kişiye güvenmiyor onu da kendi gibi sanıp. Eh bu durumda ilişkinin kendineyse hiç güvenmiyor zaten. Amma ilişkiye de giriyor. İllaki. Nedense. Bedeliyse bir sevişme daha bir başka kişiyle daha en nihayetinde.

Niyetler var veya var gibi gözükse dahi hep, ya akılların ya gözlerin ya gönüllerin ya bedenlerin gözü hala,
Dışarıda. Bir yerlerde.

Dışarıda olmasa dahi kapının aralığında. Kapının önünde yeni biri daha geçer mi acaba daha da uygunu diye. O kapılarsa hep aralık çünkü.
Hep muallak yani durumlar.

Ve de,
Kadınlar dansöz erkeklerde zenne artık.

Karşılıklı kıvırta kıvırta yaşıyorlar ve yaşatıyorlar ilişkileri. Herkes ne hayatından ne kendine kurduğu düzenden ne de özgürlüklerinden ödün vermek istemiyor. Korkularsa had safhada. Korkularıyla ödün vermek istemeyenlerde gizlenmeyi saklanmayı, yani yalanı taşıyor ilişkilere. Ya da fırtıp çıkıp gidiyorlar ilişkinin hemen bir yerinde.
Ki,

Herkes de farkında bu durumu aslında. Kimse aptal değil. Ki farkında olanlarsa böyle böbrekten girmiyorlar ne bu duruma ne gidişata ne de duygularına. Net net. Suratına suratına. Dürüst ve açık ve net olduklarınıysa hep iddia etmelerine rağmen hem de.
Üstten üstten gitmekse çok daha rahatlatıcı oluyor kendileriyle yüzleşmektense.

Korktukları için hep. Nedense. Korkutucu bir hale geldiklerini de farkındalar belki de.
Kerhen yaşıyorlar  insanlar ilişkilerini yani.

Samimiyetten uzak. Samimi olduklarını iddia etseler de.
İçten içe ince hesaplarla kitaplarla. O hesap kitapların tamamıysa yaşam şartlarına endeksli. Duygu tarafıysa hak getire.

Yalandan,
Arındırmadıkça, kendini arındırmadıkça da yalanın her türünden hem de her yönünde her koridorunda yaşamının,

Yaşadıklarının yaşamının kabukları var da belki çok göz alıcı ve de özgürlüğe yaslandığı iddia edilen,
Amma içleri boş hep aslında o kabukların içlerinde ki ruhların. Ki bu en büyük esarettir aslında hem de özgürlüğe hasretken özgürlüğü savunurken. İçi boş yaşamların. Boşun esirisindir diğer yönde kabuğun özgür zannederken.

İçleri boşalmış insanların ilişkilerinden de kimseye fayda yok. Ki var ki diğer yönde de yaşıyor insanlar içi kof ilişkileri. Dışının dış kabukların cazibelerine kapılıp. İçiyse, boş ver zaten. İçe sıra gelemiyor bir türlü zaten. Bir sonraki kabuğun peşinde koşmaktan.
Yalanın beyazı siyahı olmadığını çok iyi biliyorlar amma hatırlamak istemiyorlar insanlar, bu gerçeği kendilerine. Sevdiklerini korumak adına falan diyorlar mesela yalanlarına kılıf ararlarken. Özgürlükler falan diyorlar. İllaki kendilerine göre kılıflara uydurdukları adı da beyaz olan yalanları söyleye tekrar ede,

Alışıyorlar zamanla yalanlarla bezenmiş bir hayatı da yaşamaya. Zamanla da yalanların beyazı siyahı grisi de karışı verip gidiyorlar birbirlerine.
Yalan bir hayat yaşıyorlar aslında gizleyerek gizlenerek saklanarak saklayarak. Hem de hepsini gerçek zannedip aslında. Esarete bak sen. Özgürlüğü savunurken hem de.

Seviştikleri insanları saklıyorlar mesela. Sevdiklerini de. Beğendiklerini de. Esarete bak sen. Bedenlerse ortak kamu malı artık galiba. Bedenlerin özgürlüğüne özgürlük deniyor artık. Özgürlüğün ne olduğunun tarifi bu artık. Artık gerçek duygularından gerçek duygulardan çok uzaklara düştükleri için her halde. Özgürlük anlayışı esaretler doğurmuşlar insanların içlerinde. Beğenide ki ve ödün vermeden yaşama arzularında ki arsızlıklarıysa artık had safhada doyumsuzluklara vardığı için her halde. Seviştiklerini beğendiklerinden, beğendiklerini sevdiklerinden de diye gidiyor bu durum. Amaç içinde sevgi olan kalıcı bir ilişki değil, amaçları bir taraflarını daha tatmin etmek o an ihtiyaçları karşılığı olduğu için. Neyse artık o sırada en çok aç oldukları. En çok da sevgiye aç olduklarını söylerlerken de hem de.
Tatmin ettikçe de açlıklarını her bir insanda her bir durumla arsızca ayrı ayrı, iyice tatminsizleşiyorlar iyice arsızlaşıyorlar tüm arzularının tüm isteklerinin olurlarını tekrar tekrar denemeye karşı. Tatminsizliklerle coşan arsızlıklarla daha da yalanlara boğuyorlar yaşamlarını. Esaretse artık tavan yapıyor bu noktada. Özgürlüklerse tam bir palavra.

Ve de kendilerinden kaçsalar dahi, kendi kişisel gelişimleri için çabalar sarf etmeseler dahi, kendimi hiç bilmiyorum bilememişim diyen,
Bir insan dahi yalanlarını mutlaka iyi biliyor. En iyi gizlediklerini biliyor. Kimseler bilmiyor zannetseler dahi hep kendi ezberlerindedir yalanları gizledikleri. Esarete bak sen. Söylediğin yalanlarının sayısı ne kadar çoksa ve de biliyorsan ve de ezberindeyse, ne kadar çok şeyini de gizliyorsan ve gizlemişsen hep birilerinden, o kadar çokta yitirmişsin kendine olan öz güvenini de demektir bu. Özgürlüklerse tam nanay işte bu noktada. Eritmişsin gerçek seni ve gerçek özgürlüklerini hayatının bir yerlerinde demektir bu. Tam da bu noktada.

Ve de bir ilişkinin nevi ne olursa olsun bir insanı yalanlarla gizleyerek saklayarak elde etmek, elinde tutmak, elinin altında tutmakla,
Bir insanın elini tutmak arasında ki muazzam farkı da,

Çakamadan geçirdin mi ömrünü bir kez,
Hadi çaktın, yüzleşmemişsen yüzleşmek istememişsen istemiyorsan kendinle nesin aslında sen diye de,

Nedenin nedenlerin ne olursa olsun kendini çok ikna ettiğin,
En alçak insandan daha da alçaksın ve de en alçaklarda yaşıyorsun hayatını da demektir bu. Esaret bak sen. Aslında yükseklerde yaşayacağın yerde. Kendi veya seni yükseklere çıkarmaya çalışsan da çalışsalar da korkularının esirisin sen demektir özgürlüklerini savunsan da.

Bir küp içinde altı boyutlu sanal bir satranç oynamak gibi insanlar için mutluluğa ulaşmanın yolları artık. Ve de en matrağıysa bir kişi daha yok karşılarında aynı oyunu karşılıklı oynayıp, hamlelerine karşılık verecek. O kişiyi dahi oturtmaktan korkuyorlar karşılarına. Amma oynamaya da devam ediyorlar kendi kendilerine. Yorulana dek. Ve de arzularına duygularına yenik düşüp bir gün, yeniden bir kez daha tekrar oynamaya da karar verene dek.
Gözüm mü açıldı gönlüm mü ruhum mu hepsi birden mi bilemem amma bakmadan görür olmaya başladım artık iyice. Gönlüm görüyor. Gözlerime ihtiyacım kalmıyor artık iyice.

Gördüklerimin de çoğu,
Yalanların, sessizliklerle saklanılanların, gizleyerek  gizliliklerin arkasına büzüşmüş  insanlar. Yaşamlar artık. Büzüştükleri yerden kendilerini özgür zanneden.

Temizlik saati geldi yine ruhumda. Bazen bir gonk vuru verir aniden. O gonk bilir zamanını  ve yerini ve nedenini. O gonk daha evvel vurmuştu birkaç kez, şimdilerde yine vurdu yeniden. Gittikçe daha da sadeleşmenin karşı konulamaz konforuna tutulmuşsan bir kez, o gonk hep uyarır seni yeri zamanı gelince.
İlk kendimden başladım yine.

Listeyse elden geçecek demektir yine. Önce kendinden başlayıp yeniden iyice bir daha arındırmadıkça iyice temizlemedikçe kendini, listeyi gözden geçirirken haksızlık yaparsın sonra. Yalancılara torpil geçersin sonra. Az yalan çok yalan beyazı siyahı grisi diye. Amma temize çıktım iyice bu sefer bende. Temizlendikçe arınmanın, arındıkça daha da sadeleşmemenin keyfi  ve de bu cesaretle,
Acımasızca da olsa,

Sevenim de olsa sevmeyenim de, üstlerini çizeceğim birilerinin yine.
Yalanlara alışmış sessizliğiyle dürüstlükten uzaklaşmış, yalandan insana, yalandan yaşama hiç gerek hiç ihtiyacım yok hayatımda.

Sayısı eser miktarda da olsa dürüst insanlarla dürüst yaşamlar yeterde artar bile bana.
Ben dürüst doğmamıştım. Dürüst doğulmaz zaten. Dürüstlük öğretidir eğer ki meraklıysan ve de saygın sevgin varsa kendine. Ki bu yüzden daha evvel öğrenmiş bilmiş yaşama geçirmiş,

Dürüst insanlar sayesinde yakaladım ben yalansızlığı. En makbul insanlarsa, kim ve ne olurlarsa olsunlar nerede nasıl yaşarlarsa yaşasınlar sadece dürüst olan dürüst yaşayan insanlar artık benim için. Yalansız gizlemeden saklamadan yaşayanlar yani. Gerçek,
Dürüst insanlar sayesinde kurtuldum yalancılıktan çünkü.

Dürüst insanlar sayesinde yakaladım dürüst yaşamın o müthiş keyfini.
Dürüst insanlar sayesinde utanmayı öğrendim yalandan yüzüm kızara kızara.

Dürüst insanlarla öğrendim yalanlarla yaşayanların sevgilerinin de yalandan olduğu gerçeğini.
Dürüst insanlarla öğrendim ne kadar kaçarsan kaç yalanların illaki gelip buluyor olduğunu bir gün seni.

Dürüst insanlara verdiğim acıları gördükçe seyrettikçe hissettikçe öğrendim yalanın nasıl da üzdüğünü insanları.
Ve de en önemlisi,

Bana söylenen yalanlara üzüldükçe canım yandıkça da iyice öğrendim yalanın ne kadar vahşi ve de en acımasız bir ruh katili olduğunu.
Şimdi,

Sıra geldi dürüst yaşamın keyfini çıkarmaya artık ölmeden önce. İlk defa bu denli hiç yalansız bu denli hiç gizlemeden saklamadan bu denli sessizliklerle üstlerini örtmeden yaşamak istediğim hayatımın.
Amma,

Sadece dürüst insanlarla birlikte.
Hem de, hem en dürüst hem de en dos doğru olanlarıyla. Yani liste çok kısalıyor iyice.

Bir elimde liste.
Bir elimde kalem.

Artık fal taşı gibi açılmış gönül gözümle,
Başlayalım bakalım çizmeye. Yine.

İyidir büyük temizlik arada bir. Kolay değil bir insanı kazanabilmek. Doğru. Hiçte kolay da olmamalı ve değil de üstünü çizmek. En zorudur insan temizliği. Zordur acıtır, yorar da amma yalanı yok etmek için yaşamından yalana sarılanlardan da uzaklaşmak gerekiyor mecburen. Öğrenirlerse bir gün onlarda yalansız yaşamı, gelir dönerler sana zaten seviyorlarsa seni eğer. Zordur acıtır, yorar da doğru amma,
Mis gibi de kokarsın yeniden,

İçin.
Hafiflersin de…

Ve de arınmışsan yalandan ve de arındırmışsan yalanlara sarılmış insanlardan yaşamlardan kendini,
Hep hafifsindir artık ve de hep mis gibi kokar içinde dışında her yerde her an.

Kabuğunsa kalmaz zaten.
Bir tane sen.

İçi dışında dışı içinde,
Tek bir sen. İçiyle dışı bir olan.

Yaşamınıza hediye edeceğiniz en müthiş bir lükstür bu. Zor oldu amma,
Öğrendim biliyorum artık. Ben biraz yavaşımdır. Kolay öğrenemem zaman alır amma öğrendiğimi de hiçbir zaman unutmam. Herkese de,

Tavsiye ederim.
Başlayın bir yerinden.

Yürüyüşünüz bile değişecektir. Hayatta.
Emin olun.

Benim değişti.
Ve de bu vesileyle hayatıma girmiş, kalmış, geçmiş gitmiş,

Beni yalanlarla beni yalanlarımla yüzleştiren, benim yalanlarımla üzülen yüzlerini hislerini benden saklamayan, benim yalanlarıma rağmen bugün bile hala yanımda sevgiyle dimdik durarak benim yüzümün daha da kızarmasına neden olan,
Ve de bana söyledikleri yalanlarla gizledikleriyle sakladıklarıyla beni çok üzen,

Tüm insanlara da gönülden teşekkürü bir borç bilirim. Sayelerinde oldu.
Devaam…

Bakalım sırada neler varmış daha da hafiflemekten yana. Beni bilenler, hayatımın içinde yer alanlar görürler de yaşarlar de değişimlerimi de, bir de henüz bilmeyenler var. Yani yeni girecekler var hayatıma.
Hazırlıklarım son safhada.

Hediyelerimi diziyorum yan yana.
Dede olacağım kısmetse günler içinde.

Önce yalanı yalansız hayatı hediye edeceğim artık emekli olmuş zamanın bir yalancısı olarak torunuma.
Sonrada,

Yalan nasıl anlaşılır? Neden yalan söylememek lazım? Diye hızlandırılmış bir kurs peşinden. Sonrada,
Kendinle barışmayı kendinle barışık yaşamayı mesela. Sonrada kendinden kaçmamayı kendinden korkmamayı mesela. Sonrada itirafın kişisel gelişime olan katkılarını mesela. Sonrada korkuların yaşama taşıdığı esareti mesela. Sonrada kendin gibi yaşamayı mesela. İçi dışı tek bir insan olarak yaşamayı mesela.

Yalanı halledince de sıra gelecek sevgiye.
Yalansız sevmeyi öğreteceğim torunlara. Aksini yaşadık yaşattık. Bizim kuşak tersten gitti. Yanlış oldu yanlış yaşandı her şey bu yüzden. Önce sevgiyi sevmeyi öğrendi sonra yalanı bizim kuşak.

Doğrusu,
Önce yalanı terk edeceksin tamamı ile yaşamında, ki sonra sıra gelebilsin gerçek sevgiye.

Sevgiyi sevgi yapan sevgiyi besleyen sevginin kaynağıysa,
Dürüstlüktür çünkü önce. Demek ki,

Hediye edecek daha çok şey var torunlara. Devaam…Bir yandan öğrenmeye bir yandan da öğrendiklerimizi anlatmaya. Çalışmak lazım çok yani daha da. Sevdim bu dedelik işini şimdiden,
Gençleştiriyor insanı yeniden.

Çok eğleniyorum…J
Darısı başınıza.

Her yönden.
Çok uzaklara gitmeyin,

Önce büyüttüğünüz büyütmeye devam ettiğiniz çocuklarınıza söylediğiniz yalanları düşünün bir,
Sonrada,

Doğacak belki de doğmuş torunlarınızı.
Nasıl?

Dürüst müsünüz?

Hiç yorum yok: