13 Aralık 2012 Perşembe

IŞILDAYACAKSIN

Ya sonra? Korktuğun başına gelir. Doğru. Bitti. Saklanırsan yakalanırsın. Doğru. Bitti. Işıklarla dans etmek istiyorsan parlayacaksın sende. İçinin ışıklarını öyle bir yakacaksın ki gözlerin ışıl ışıl parıldasın. Ki, gözlerine tuttuklarında ışıkları, senin bakışların kör etsin onları. Işıldamalısın. Yani. Tutku. Yoksa. Bittin. Aşk yazınca sevgi yazınca,

Layklar yorumlar gırla,
İş siyasetin özeleştiri ve de sonuç alma ihtimali olan düşüncelerine gelince,

Tık yok.
Aşk çocuklarıyız derdim onu da demiyorum artık. Yanılmışım, özür dilerim.

Çünkü,
Aşk,

Tutkudur.
Hayat tutkudur çünkü.

Tutkun yoksa ne aşkı yaşarsın ne de hayatı. Yer içer uyur uyanır sevişir sonrada ölür gidersin,
Yaşadım zannedip.

Sevişir misin doğru düzgün o bile meçhul. Sevişmenin bile keyiflisi tutku ister.
Sevmiyor özünü eleştirmeyi bizim millet.

Hele eleştirmeye kalk bir, bak nasılda kızıyor köpürüyor.
İyi de bu denli doğrularla yaşamış ve yaşıyorsak eğer, nereden çıkıyor bu gönül acıları? Nereden çıkıyor akla aykırı bu yaşam zikzakları? Nereden çıkıyor ülkenin ha bire şikayet edilen bu halleri?

Özüne düşkünsen eğer o zaman özünü hep tartışılır halde tutarsın hem gözünün hem de gözlerin önünde. Ummadık bir akıl neler neler katar yaşam kalitene, ummadık bir sevgi neler neler taşır bak o zaman yüreğine.
Amma açıkta tutarsan özünü.

Özünü açıkta tutuyorsan tutkulusun demektir zaten bir şeylere. Neler olursa olsun. Aşka mı işe mi meraklarına mı ülkene mi siyasete mi?
Her nelereyse neyeyse tutkunu saklayıp gömemezsin özünün en diplerine. İllaki fışkırır çıkar bir yerlerinden. Coşa coşa kabara kabara çağıldaya çağıldaya.

Sanatçılar gibi.
Her an amma. Her zaman amma. Her yerde amma.

Arada bir değil.
Özün eleştirilince tartışmaya girmek başka bir şey akılla,

Özün eleştirilince savunmaya veya saldırıya geçmek başka bir şey akılsızlıklarınla.
Özünü eleştirince kabullenip eksiğini gediğini törpüleyip fazlalıklarını yeni özünle hayatın içinde eyleme geçmek başka bir şey,

Ne var ne yoksa eleştirilen yönlerini kabullenip, bildiğini okuyarak aynılarını tekrar etmek başka bir şey.
Hep bir yol ayrımıdır hayat malumunuz.

Ya da,
Bir yol ayrımının kenarında çadır kurup yaşamaktır önünden gelip geçenlerin seyrine dalıp.

Tutkulardır bizleri hep o yol ayrımlarına taşıyan.
Sonuçları ne olursa olsun. İster sevimli ister sevimsiz.

Bizim toprakların insanlarıysa,
Tutkulu insanların saçtıkları ışıklarla karanlıklardan geçmenin tembel ve beleşine yollarını tercih ettiklerinden,

Ve de bu yüzden bizim topraklardan,
Tutkuları olan insanda az çıktığından,

Hep kör ediyor gözlerimizi başka milletlerin gözlerimize tuttukları ışıklar. Biraz dahi olsa parlayan ışıklarımızın dahi kablolarının uçları,
Başka milletlerin şarjlarına bağlı.

Şalterler onların taraflarında.
Bu yüzden her on senede bir siyasetin yapısı komple değişiyor. Kontrol bizde değil çünkü.

Bu yüzden bu ülke ha bire iki taraf oluyor en keskininden.
Tutku olmayınca gelişemiyorsun, gelişsen dahi kopya çekiyorsun bir yerlerden. Tutkuluların yaşam ve de düşünce biçimlerinden.

İdealist olamıyorsun yani.
Ve de idealinle yaşayamıyorsun.

İdealistlerin özünde de öz eleştiri vardır çünkü. Yani bizde olmayan.
İdealist idealine ulaşabilmek için aklını kullanmak zorunda olduğundan.

Bizim toprakların insanlarının idealist oldukları en güçlü tarafsa,
Kıçlarını kurtarmak yönündedir.

Esas olan kendi kıçını kurtarmaktır önce. Paylaşmamaktır esas. Paylaşmaksa çoğaltır insanı. Bizse paylaştıkça eksileceğimizi zannettiğimizden.
Çoğalan insan yaklaştıkça idealine tutkuları daha da coşar. Coştukça çoğalır çoğaldıkça güçlenir. Bu yüzden zayıfızdır biz.

Paylaşmayan insanlarsa kendileri kadar yaşar giderler,
Güdük kalırlar hep. Biz.

Hızla değişen gelişen hayatın içinde bir yerlerde.
Çok fakirler paylaşırlar,

Bir de çok gelişmişler.
Paylaştıkça çoğalmak ister fakir. Tek değeri tek gücüdür paylaşmak. Halden anladığından.

Birde gelişmişler paylaşırlar. Paylaştıkça boşalan her bir yere yenilerin daha da yenilerin dolduğunu iyi bildikleri için.
Bir fakirler saklamazlar özlerini,

Bir de gelişmişler.
Bir fakirler korkmazlar bir de gelişmişler.

Bir fakirler açıktırlar öz eleştiriye akla ihtiyaç duydukları için,
Bir de gelişmişler, daha da gelişmek için.

Bizim topraklarda,
Artık açlıktan ölenler kalmayınca,

Bizim topraklarda gelişimde önemsenmediği için,
Paylaşmayan bir millet olduk.

Tutkuları,
İdealleri olmayan.

Günü kurtarmayı meziyet zanneden. Günü birlik yaşayan.
Günü birlik yaşayan toplumların insanlarında da tutku aramayacaksın.

Tutku,
Cesaret işi.

Korkak insanlarsa ne tutkuyu bilirler ne de idealisttirler.
Korkmadan yaşayabilmek için,

Önce korkuları yenmenin aklına sahip değilsen,
Korkular gelip yenerler seni.

Sende,
Gözüne ışık tutulmuş tavşanlar gibi donar kalırsın olduğun yerde.

Gözlerine ışık tutanları,
Tutkuların,

İdeallerinle parıldayan ışıldayan kendi ışıklarınla,
Kör edecek yerde.

Soru şu,
Bizim topraklarda Atatürk’ten sonra tutkularının ideallerinin ışığı ile insanları kör eden bir başka lider çıktı mı?

Hayır.
Bizim topraklarda kendini değil de milletini bu toplumun insanlarını kurtarmak için çalışıp çabalayan bir lider çıktı mı Atatürk’ten sonra?

Hayır.
Atatürk’ün yaydığı ışığa Atatürk’ün tutkularına ideallerine sadık amma en az Atatürk kadar çalışıp bu ışığı tutkuyu idealleri,

O günse o günün,
Bugünse bu günün,

Gerçekleriyle yaymak ve köklendirmek için yurt çapında çalışıp çabalayan insanların sayıları on binleri yüz binleri milyonları buldu mu hiç? Amma Atatürk kadar tutkulu ve idealistçe ve de en önemlisi yirmi dört saat yedi gün onun gibi çalışan çalışkan,
Hayır.

Şimdi,
Hadi o zaman.

Amma,
Tutkuyla.

Akılla.
Da,

Kim bu insanlar?
İşi gücü bir kenara bırakıp aileyi karıyı kocayı çocukları sevgiliyi her nevi özel yaşamını meraklarını ihmal edip paranın pulun peşinde koşmadan,

Çalışıp çabalayıp yarınlara bu ülkeyi hazırlayacaklar?
Kim bu insanlar?

Bilen var mı?
Tutkulu.

İdealist.
Özeleştiriye açık.

Akıllı.
Vizyoner.

Çok çalışkan. Yirmi dört saat. Yedi gün.
İnsanlar aranıyor,

Memleketin gidişatını değiştirmek için.
Mesela siz?

Müsait misiniz önümüzde ki on yirmi yıl bu çalışmanın bu ekibin bir parçası olmaya?
Evetlerin sayısı milyonlarsa olur bu iş.

Yok birkaç binde birkaç yüzlerde kalırsa,
Geçmiş olsun hepimize.

Ve de,
Sormayın artık ha bire ne olacak bu memleketin hali diye de.

Hiç yorum yok: