Ya sonra? Korktuğun
başına gelir. Doğru. Bitti. Saklanırsan yakalanırsın. Doğru. Bitti. Işıklarla
dans etmek istiyorsan parlayacaksın sende. İçinin ışıklarını öyle bir yakacaksın
ki gözlerin ışıl ışıl parıldasın. Ki, gözlerine tuttuklarında ışıkları, senin
bakışların kör etsin onları. Işıldamalısın. Yani. Tutku. Yoksa. Bittin. Aşk
yazınca sevgi yazınca,
Layklar
yorumlar gırla,
İş siyasetin
özeleştiri ve de sonuç alma ihtimali olan düşüncelerine gelince,
Tık yok.
Aşk
çocuklarıyız derdim onu da demiyorum artık. Yanılmışım, özür dilerim.
Çünkü,
Aşk,
Tutkudur.
Hayat
tutkudur çünkü.
Tutkun yoksa
ne aşkı yaşarsın ne de hayatı. Yer içer uyur uyanır sevişir sonrada ölür
gidersin,
Yaşadım
zannedip.
Sevişir
misin doğru düzgün o bile meçhul. Sevişmenin bile keyiflisi tutku ister.
Sevmiyor
özünü eleştirmeyi bizim millet.
Hele eleştirmeye
kalk bir, bak nasılda kızıyor köpürüyor.
İyi de bu
denli doğrularla yaşamış ve yaşıyorsak eğer, nereden çıkıyor bu gönül acıları?
Nereden çıkıyor akla aykırı bu yaşam zikzakları? Nereden çıkıyor ülkenin ha
bire şikayet edilen bu halleri?
Özüne
düşkünsen eğer o zaman özünü hep tartışılır halde tutarsın hem gözünün hem de
gözlerin önünde. Ummadık bir akıl neler neler katar yaşam kalitene, ummadık bir
sevgi neler neler taşır bak o zaman yüreğine.
Amma açıkta
tutarsan özünü.
Özünü açıkta
tutuyorsan tutkulusun demektir zaten bir şeylere. Neler olursa olsun. Aşka mı
işe mi meraklarına mı ülkene mi siyasete mi?
Her
nelereyse neyeyse tutkunu saklayıp gömemezsin özünün en diplerine. İllaki
fışkırır çıkar bir yerlerinden. Coşa coşa kabara kabara çağıldaya çağıldaya.
Sanatçılar
gibi.
Her an amma.
Her zaman amma. Her yerde amma.
Arada bir
değil.
Özün
eleştirilince tartışmaya girmek başka bir şey akılla,
Özün eleştirilince
savunmaya veya saldırıya geçmek başka bir şey akılsızlıklarınla.
Özünü eleştirince
kabullenip eksiğini gediğini törpüleyip fazlalıklarını yeni özünle hayatın
içinde eyleme geçmek başka bir şey,
Ne var ne
yoksa eleştirilen yönlerini kabullenip, bildiğini okuyarak aynılarını tekrar
etmek başka bir şey.
Hep bir yol
ayrımıdır hayat malumunuz.
Ya da,
Bir yol
ayrımının kenarında çadır kurup yaşamaktır önünden gelip geçenlerin seyrine
dalıp.
Tutkulardır bizleri
hep o yol ayrımlarına taşıyan.
Sonuçları ne
olursa olsun. İster sevimli ister sevimsiz.
Bizim toprakların
insanlarıysa,
Tutkulu insanların
saçtıkları ışıklarla karanlıklardan geçmenin tembel ve beleşine yollarını tercih
ettiklerinden,
Ve de bu
yüzden bizim topraklardan,
Tutkuları
olan insanda az çıktığından,
Hep kör
ediyor gözlerimizi başka milletlerin gözlerimize tuttukları ışıklar. Biraz dahi
olsa parlayan ışıklarımızın dahi kablolarının uçları,
Başka milletlerin
şarjlarına bağlı.
Şalterler onların
taraflarında.
Bu yüzden
her on senede bir siyasetin yapısı komple değişiyor. Kontrol bizde değil çünkü.
Bu yüzden bu
ülke ha bire iki taraf oluyor en keskininden.
Tutku olmayınca
gelişemiyorsun, gelişsen dahi kopya çekiyorsun bir yerlerden. Tutkuluların yaşam
ve de düşünce biçimlerinden.
İdealist olamıyorsun
yani.
Ve de idealinle
yaşayamıyorsun.
İdealistlerin
özünde de öz eleştiri vardır çünkü. Yani bizde olmayan.
İdealist idealine
ulaşabilmek için aklını kullanmak zorunda olduğundan.
Bizim toprakların
insanlarının idealist oldukları en güçlü tarafsa,
Kıçlarını kurtarmak
yönündedir.
Esas olan
kendi kıçını kurtarmaktır önce. Paylaşmamaktır esas. Paylaşmaksa çoğaltır
insanı. Bizse paylaştıkça eksileceğimizi zannettiğimizden.
Çoğalan insan
yaklaştıkça idealine tutkuları daha da coşar. Coştukça çoğalır çoğaldıkça
güçlenir. Bu yüzden zayıfızdır biz.
Paylaşmayan insanlarsa
kendileri kadar yaşar giderler,
Güdük kalırlar hep.
Biz.
Hızla değişen
gelişen hayatın içinde bir yerlerde.
Çok fakirler
paylaşırlar,
Bir de çok
gelişmişler.
Paylaştıkça çoğalmak
ister fakir. Tek değeri tek gücüdür paylaşmak. Halden anladığından.
Birde gelişmişler
paylaşırlar. Paylaştıkça boşalan her bir yere yenilerin daha da yenilerin dolduğunu
iyi bildikleri için.
Bir fakirler
saklamazlar özlerini,
Bir de
gelişmişler.
Bir fakirler
korkmazlar bir de gelişmişler.
Bir fakirler
açıktırlar öz eleştiriye akla ihtiyaç duydukları için,
Bir de
gelişmişler, daha da gelişmek için.
Bizim topraklarda,
Artık açlıktan
ölenler kalmayınca,
Bizim topraklarda
gelişimde önemsenmediği için,
Paylaşmayan bir
millet olduk.
Tutkuları,
İdealleri olmayan.
Günü kurtarmayı
meziyet zanneden. Günü birlik yaşayan.
Günü birlik
yaşayan toplumların insanlarında da tutku aramayacaksın.
Tutku,
Cesaret işi.
Korkak
insanlarsa ne tutkuyu bilirler ne de idealisttirler.
Korkmadan yaşayabilmek
için,
Önce korkuları
yenmenin aklına sahip değilsen,
Korkular gelip
yenerler seni.
Sende,
Gözüne ışık
tutulmuş tavşanlar gibi donar kalırsın olduğun yerde.
Gözlerine ışık
tutanları,
Tutkuların,
İdeallerinle
parıldayan ışıldayan kendi ışıklarınla,
Kör edecek
yerde.
Soru şu,
Bizim topraklarda
Atatürk’ten sonra tutkularının ideallerinin ışığı ile insanları kör eden bir
başka lider çıktı mı?
Hayır.
Bizim topraklarda
kendini değil de milletini bu toplumun insanlarını kurtarmak için çalışıp
çabalayan bir lider çıktı mı Atatürk’ten sonra?
Hayır.
Atatürk’ün
yaydığı ışığa Atatürk’ün tutkularına ideallerine sadık amma en az Atatürk kadar
çalışıp bu ışığı tutkuyu idealleri,
O günse o
günün,
Bugünse bu günün,
Gerçekleriyle
yaymak ve köklendirmek için yurt çapında çalışıp çabalayan insanların sayıları on
binleri yüz binleri milyonları buldu mu hiç? Amma Atatürk kadar tutkulu ve
idealistçe ve de en önemlisi yirmi dört saat yedi gün onun gibi çalışan çalışkan,
Hayır.
Şimdi,
Hadi o
zaman.
Amma,
Tutkuyla.
Akılla.
Da,
Kim bu
insanlar?
İşi gücü bir
kenara bırakıp aileyi karıyı kocayı çocukları sevgiliyi her nevi özel yaşamını meraklarını ihmal edip paranın pulun peşinde
koşmadan,
Çalışıp
çabalayıp yarınlara bu ülkeyi hazırlayacaklar?
Kim bu
insanlar?
Bilen var
mı?
Tutkulu.
İdealist.
Özeleştiriye
açık.
Akıllı.
Vizyoner.
Çok çalışkan.
Yirmi dört saat. Yedi gün.
İnsanlar aranıyor,
Memleketin gidişatını
değiştirmek için.
Mesela siz?
Müsait misiniz
önümüzde ki on yirmi yıl bu çalışmanın bu ekibin bir parçası olmaya?
Evetlerin
sayısı milyonlarsa olur bu iş.
Yok birkaç binde
birkaç yüzlerde kalırsa,
Geçmiş olsun
hepimize.
Ve de,
Sormayın artık
ha bire ne olacak bu memleketin hali diye de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder