21 Ocak 2013 Pazartesi

VEFA

Bakınca hayatı paylaştığın ve paylaştığını zannettiğin insanlara, bir kısmı seni hep arar sorar. Nasılsın? İyi misin? Diye. Çok gönülden hem de. Bir kısmınınsa arayıp sormaları ya işleri düşünce, ya da şekle uygun diye. Ya da hiç arayıp sormazlar. Ki, zamanında hem de maddi manevi çok emek verdiklerin bile.

Vefa duygusunu ıskaladın mı bir kez duygularının ve yaşamının içinde,
Unut sen insanlığını o dakikadan sonra.

Bazen,
Öyle kırılma noktaları yaşarsın ki hayatının bir yerinde, bazen sana öyle bir el uzanır ki sadece nedeni sevmek olan ve de hiçbir karşılık beklemeden hem de senden,

Aşıverirsin o anı.
Bazense,

Öyle insanlar vardır ki yaşamının merkezine gelip yerleşmiş,
İyi ki varlar dedirtirler sana,

Amma keyifsiz amma keyifli her anında her gününde.
‘Sevgiyi sürdürme, sevgi dostluk bağlılığı’,

Diye tarif ediyor TDK Büyük Sözlük ‘Vefa’yı.
Vefasızlarsa,

Sevmemişler demek ki aslında seni. Çünkü sevgi varsa sürdürürsün ancak o ilişkiyi. Dostluksa? Dostlarında değillermiş ki, öyle bir bağlıkları da yokmuş sana demek ki.
Amma,

Keleklere geliyoruz insan seçimlerinde, insanları sevgiyle yaşamımıza alırken.
O kelekler bazen kazıklara bile dönüşüyorlar. O kazıklarda kızgınlıkları taşıyorlar yaşamımıza.

Bana çok kızmış beni çok kızdırmış insanlar hep oldu yaşamımda.
Varlıklarıyla yanımda oldukları için o gün, bana onların yanında sevgiyle yaşama şansı vermelerine rağmen o gün, kızgınlıklarımın vefanın önüne geçmesiyle,

Sevgiyle anamamışımdır onları sonraları, bugünlerime gelene kadar. Beni terk edip gidenleri, kızgınlıklarına kapılıp beni defterlerinden silenleriyse, hiç mi hiç hem de.
Amma bugünlere geldiğimde, hatalı olduğumu hatalı davranıp hissettiğimi ve de  eğer ki içinde gerçek sevgi varsa o gün yaşananların ve her şeyin bugün ve gelecekte dahi hep sevgiyle anılması gerektiğini hissediyorum ve inanıyorum artık. İnsanları ve yaşananları. Çünkü,

Kızgınlıkların hepsi gelip geçiyorlar bir gün. Hiçbir kızgınlığı sonsuza kadar saklayamıyorsun ruhunun derinliklerinde. Eğer ki intikam ve nefret gibi duygularla bezenmemişse yüreğin. Ki kızgınlıkları sakladıkça sonsuza kadar yüreğinde, bu duyguyla bezendikçe yüreğin her geçen gün daha da,
Uzaklaşıyorsun sevgiden gittikçe. Gün be gün.

Eğer ki sevmişsen o gün, hala da seviyorsun demektir bugün. O insanı insanları görsen de görmesen de. Yaşamının içinde yer alsalar da almasalar da bugün. Sevginin boyutu şiddet nevi heyecanı değişir bir tek, o kadar.
Ve de neler yaşamışsan kimlerle ne olursa olsun ve de o gün yaşadıkların karşılıksızsa eğer, karşılık beklememişsen karşılık beklememişlerse eğer,

Sevmeye hep devam edeceksin.
Borçtur bu. Sevgi borcu. Ve de hep ödemen gerekir son nefesine kadar da.

Severek sevgi göstererek ödenen tek borçsa,
Vefa borcu.

Vefa borcunu ödemenin tek bir yolu da, sevmeye devam etmek. Bıkmadan usanmadan sevmek.
Seni sevmişleri, seni sevenleri. Senin sevdiklerini.

Kızgınlıkların esiri olmak, nefreti intikamı hissetmekse, hatta kıskançlıkları yaşamaksa,
Her bir an,

Vefadan uzaklaştırıyor insanları. Vefadan uzaklaştığın her bir ansa, insanlığından da uzaklaşıyorsun demektir zaten.
En fenası yani.

İnsanlık adına düştüğümüz en dehşet verici tuzaklardan biridir vefa duygusunu kızgınlıklara nefrete feda etmekte.
Kimler vardır kim bilir onca emeklerinizden sonra sizi arayıp sormayan.

Kimler vardır kim bilir sizlere verdikleri onca emekten sonra arayıp sormadığınız.
Ne fena değil mi?

Çok fena.
Teşekkür etmeyi mi bilmiyoruz?

Yoksa teşekkür ettikten sonra da,
Helalleşmeyi mi?

‘Alışverişte veya ayrılık sırasında hakkını birbirine bağışlamak’,
Diyor TDK Büyük Sözlük, ‘Helalleşmek’ için.

‘Bağışlamak’ içinse,
‘Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek’,

Diyor yine aynı sözlük. ‘Teberru’ ise, bağış etmek demek.
Hep karşılık beklediğimiz için herkesten onlara verdiğimiz her şey adına,

İster sevgi ister mal mülk ister ilgi alaka ister beğeni,
Hep bir de karşılık beklediğimiz için duygularımıza  ve verdiklerimize karşılık, helalleşemiyoruz bir türlü insanlarla.

Teşekkür edemiyoruz gözlerinin içine yüzlerine baka baka amma çok gönülden.
Etmeyince de,

Vefa duygusuyla tanışamıyor, hissedemiyoruz vefa duygusunu en derinlerimizde.
İnsanlığımızla tanışamıyoruz, insanlığımızı hissedemiyoruz yani bir anlamda da.

Ne fena.
Çok hem de.

Aşk diyoruz, aşk yazıyoruz, aşk okuyoruz. Mesela.
En popüler duygu. Her çağın.

Ki,
O duygu sadece insana mı? Yok, her canlıya. Hayvanından otuna çiçeğine böceğine ağacına, hatta bir eşyaya bile.

Da,
Diyoruz, yazıyoruz, okuyoruz da, çok arzuluyoruz da o aşkı,

Yaşayamıyoruz nedense dolu dolu ömür boyu.
Nedenini de hep insanlarda, hep olaylarda, hep şartlarda, hep yaşananlarda arıyoruz. Dönüpte bir kez dahi bakmıyoruz kendimize,kendi ruhumuza,

Neden yaşayamıyoruz o aşkı? Hem de ömür boyu diye de.
Nedeni çok basit aslında.

Vefa duygusu yoksa eğer,
Vefa olmayınca da, teşekkür etmeyi bilmiyoruz önce. Teşekkür etmedikçe de helalleşemiyoruz,

Yani bağışlamıyoruz. Bağışlamıyoruz çünkü,
Karşılıksız vermiyoruz ne duyguları ne sevgiyi ne parayı ne malı mülkü ne ilgi alakayı ne de beğeniyi.

Vermeyince de karşılıksız,
Aşkın altını kazıyor oyuyoruz, aşkın önce altını sonra içini boşaltıyoruz ha bire.

Aşksa,
Yuvarlanıp tepe taklak toz olup gidiyor yapmadıklarımızla hissetmediklerimizle hissettirmediklerimizle gelen yaşananların bir yerlerinde. Sen istediğin kadar aşık ol birilerine aşık ol aşka. Ne çare.

Ne o filmler, ne o romanlar, ne o şiirler, ne o fotoğraflar, ne o tablolar heykeller müzikler,
Hiçbiri aşkı anlatamıyorlar yeterince.

Aşkı bilmek öğrenmek ve de yaşamak istiyorsan eğer,
Sevgiyi keşfetmen gerekiyor çünkü önce.

Sevgi de vefanın arkasına saklandığından, aşktan evvel vefayı keşfedip,
Vefayı iyi hissedip iyi bilmek gerekiyor önce. Ki, sevgiyi tutup çıkara bilelim vefanın arkasında saklandığı yerden. Ki, sevgide elinden tutup aşkı taşısın getirsin bizlere ve yaşamımıza. Sevgi olmadan aşk olmuyor çünkü.

Aşksa,
Vefayla yaşam bulabiliyor, aşksa vefayla coşuyor büyüyor.

Aşk,
Karşılıksız çünkü.

Öyle.
Ben demiyorum.

TDK Büyük Sözlük diyor, o anlatıyor en güzelinden aşkı.
O filmleri o tiyatroları o baleleri o operaları o tabloları o heykelleri o fotoğrafları seyretmeden, o romanları o şiirleri okumadan, o müzikleri dinlemeden evvel, 

Sözlüğü dikkatlice okusak, yeter zaten.
Gerisi hikaye.

Gerisi aşkın hikayesi. Ve de o hikayeleri dinlemek seyretmekse aşkı yaşatmaz, seyrettirir okutur sadece.
Aşkı,

Kimse yazamaz. Yazamıyor da. Ki, kimsenin yazamadığı,
Aşkı,

Sözlük yazıyor sadece. Aşkı okumak tatmak hissetmek istiyorsan eğer ki,
Bakacağın ilk harfse sözlükte ‘V’ önce.

Önce bul ‘Vefa’yı ‘V’ de, oku belle iyice,
Sonrası,

En başta ‘A’da,

Alfabenin ilk harfinde.
Sondan başa gelmemiz dönmemiz gerekiyor demek ki.

Aşka baştan başladın mı bir gün sona da ulaşıyorsun illaki.
Sondan başlarsan amma eğer aşka,

Başın en başının da nerede başladığını bittiğini bilmediğinden bilemeyeceğinden,
Bir de bakarısın ki,

Aşka kavuşmuşsun aşkı yaşıyorsun ömür boyu hem de başlamışken tam tersinden.
Öyle.

Sözlük diyor.
Ben demiyorum.

Aşk,
Sondan başa yaşanıyor. Ömür boyu sürsün istiyorsan. Amma,

Vefayı en başa yazıp en başa koya bilmişsen.

Ve de,
Teşekkür etmişsen sana yaşatılanlara,

Helalleşmişsen yaşattıklarınla,

Kızgınlıklarından arınmış yüreğini,
Sevgiyle doldurmuşsan eğer. Yani,

Borçlarını ödediysen,
Eğer.

Sonra? Sonrası en kolayı. Sonra,

Geriye,
Aşkı yaşamak kalıyor bir tek.

Ki,
O gün,

Aşk sensin,
Aşkta sen.

Zaten.
Aşık olmak kolaydır da,

Aşk olmaksa zordur.
Çok çaba ister.

Aşk olmak için insan olmak gerekir,

İnsanlığın yolu da,

Vefadan geçer.

Hiç yorum yok: