Kim ve ne olursan
ol, miladi takvimlerin göstermediği o 32. gün illaki geliyor, zamanı gelince.
Ve de geldiğinde de, ya beyin ölüyor, bazen önce. Ya da önce kalp duruyor, beyin
sonra ölüyor. Hiç fark etmez zaten o saatten sonra da hangisi ölüyor önce diye de.
Ölmeden evvel,
Şu an son dakikan son saniye,
Ya yiyormuşsa,
Meğerse?
Tam sıçtın bu sefer keşke keşke diye diye,
Tam da gider ayak hem de.
Amma tu leyt artık şekerim...
Artık kısmetse,
Bir sonra ki sefere.
O da, dönüş için yer bulursan gemide...
Ne var ne
yoksa bildiğin gördüğün ezberlediğin öğrendiğin şartlandığın inandığın hayata bakışın
sevgilerin aşkın kızgınlıkların neşelerin iyiliklerin hinliklerin
sevdiklerin sevmediklerin,
Ne var ne
yoksa hepsi bir anda puff diye yok olup gidiyorlar.
Ölüm harici
hiçbir şey sonlandıramıyor hiçbir şeyi böyle bir anda.
Sonra?
Patron kalanlara sabır versin. Temenniler bölümü. Sonra?
Sonrası yok.
Sonrası,
Haftası ayı
kırkı çıktı,
Bir yıl oldu
bile,
Sonra?
Yaa kaç yıl
oldu?
Amma geçti
yıllar yahu.
Çok olmuş
bee…
İnsan
alışıyor.
Ölenle
ölünmüyor.
Olan gidene
oluyor.
Evet,
Olan gidene
oluyor amma giden de gittiğini bilmiyor zaten. Kendine ağlarsın zaten
ölümlerde.
En büyük
dersiyse,
Giden
giderken ölümle veriyor hepimize yaşamla ilgili.
Yaşamımız
boyu hep niyetlenip,
Amma,
Hiç almadığımız
almak istemediğimiz tek dersse,
Yine ölümün
verdiği ders bizlere.
Hep o da
olsun şu da olsun ki sonra onu da yaşarız bunu da yaparız demeler.
Bahanelerse
çok. Sen iste.
Hadi şimdi
diyen yok esas. O hadileri önce kendimize demiyoruz bir kere.
Ulan iki
satır keyfini sürmek varken hayatın, hazır el ayak tutarken de,
Henüz
yaşarken de,
Hesaplar
kitaplarsa yığınla.
Hiçbir zaman
hesap edemediğimiz ve kitabına ise bir türlü hiçbir şekilde uyduramadığımız ölümse,
Her an
ensemizde.
Gününün zamanının
ne gün nerede bizi de alıp götüreceği belli olmayan,
Ölüme ölümün
kendine,
Bakmasını
iyi bilirsen, yaşamına hala yaşıyor olduğunu çok önem verip yeniden yön verip
kurtarıyorsun hayatını.
Hayat
kurtarıyor aslında yani ölüm. Görmesini bilene anlayana.
Niyetler niyetler
üstüne amma yine de en almadığımız dersse o kadar basit ki.
Ölüm,
Tek bir şey
öğretiyor bizlere.
O da,
Siktiri
çekmek lazım diyor her şeye. Yaşamana bak, keyfine bak önce diyor, sakın ıskalama kaçırma fırsatları diyor,
O an
gelip de,
Hayat,
Siktiri
çekmeden evvel bizlere.
Her canlı
bir gün ölümü tadacaktır.
Doğru. Doğru da,
Her canlıysa
yaşamın onun kapısının önüne kadar taşıdığı güzellikleri tatmadan tadamadan da çekip gidiyor amma.
Erteledim.
Erteledin.
Erteledik,
Diye diye.
Aklımız
almıyor ölümleri.
Amma,
Yine aynı
aklımız yaşamın kıymetini de anlayamıyor bir türlü.
Yaşam dersi
konulmalı çocuklar için okullarda. Anaokullarından başlayıp hem de. Ergenlere de kurslar açılmalı hızlandırılmış. Yaşama nasıl bağlanır? Yaşam nasıl sevilir? Diye.
Sevdirdin mi
bir kez yaşamı öğrettin mi yaşamın ne denli değerli olduğunu insanlara,
Keşke,
Kelimesi yok
olur gider bir gün insanların sözlüklerinden.
Ki,
Keşkeleri
yok etmedikçe de sakın,
Hayatı tam manasıyla yaşadığını
da boş yere,
İddia etme.
Ölüyorsun
ulen illaki,
Sen hiçbir
zaman,
Ölmeyeceksin
zannetsen de.
Say bakalım
kaç yaz kaç sonbahar kaç kış kaç ilkbahar kalmış daha yaşayacağın? Bırak
mevsimleri, kaç ay kaç hafta hatta kaç gün?
Var mı
sayılarda kesin garantin?
Yok.
Hadi,
Şimdi götün
yiyorsa ertele yine.
De ki,Ölmeden evvel,
Şu an son dakikan son saniye,
Hadi, de
bakalım soruyorum,
İlk aklına
gelen,
Hangi,
Keşke?
Sıçtın.
İttir et
demedim.
Dötün de
demedim,
Mıçtın da.
Bile bile.
Ağzım bozuk
benim.
Keşke
yerine,
Yerse.
Zaten hep ya
yemezse diye değil mi?
Onca keşke. Peki,Ya yiyormuşsa,
Meğerse?
Tam sıçtın bu sefer keşke keşke diye diye,
Tam da gider ayak hem de.
Amma tu leyt artık şekerim...
Artık kısmetse,
Bir sonra ki sefere.
O da, dönüş için yer bulursan gemide...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder