2 Ekim 2016 Pazar

ÇOK YOKKEN

ÇOK YOKKEN

Ne kadar çok şeyleri yokken ne kadar güzellermiş insanlar. Ne kadar azmış kurallar ne kadar çok şeyleri yokken.
Yenilsin, içilsin, üşünmesin, barınılsın, eğlenilsin, sevilsin, sevişilsin, bebeler doğsun, kimisi okula gitsin, kimisi gidemesin. 
Tek bir şeye pis denirmiş,
Kaka.
O da ne kadar pisse. Hele o zamanlarda.
Şimdilerdeyse,
Baştan aşağı boka batmış insan evlatları,
Kim kimden daha az suçlu,
Kim kimden daha az kırmış dökmüş,
Kim kimden daha az çalmış çırpmışı,
Tartışıyorlar,
Ne kadar çok şeyleri varken,
Ve de daha da,
Çok şeyleri olsun diye,
Dağıtırlarken götü başı,
Hem de.
Tek tek sevebiliyorum insanları.
Bire birken.
Teke tekken.
Yüz yüzeyken.
Ses seseyken.
Kalabalıklardan yayılan o pis koku içime doldu mu bir kez,
Temizlemesi zaman alıyor artık ve gün gittikçe.
Bildikçe,
Ayrışıyorsun.
Ne kadar çok şeyim olmasın diye özendikçe,
Arındıkça şeylerden,
Aramadıkça insanları,
Sormadıkça kim ne yapıyormuş kiminle falan diye,
Merak etmedikçe kimin eli kimin cebinde,
Geçmişlerinden gelen takıntılarıyla burun buruna gelmedikçe her tarafları yaralı berelilerin,
Daha da,
Hafifliyor içim dışım.
Bana ne ondan bundan dedikçe,
Kime ne,
Benden,
Diye,
Geçiyor günler.
En güzel günler.
İkinci yarıda,
Yırttım.
Galiba,
Ve,
Sonunda,
Buna da şükür.
Murat Denizel

Hiç yorum yok: