7 Temmuz 2017 Cuma

SATRANÇ

SATRANÇ

Emperyalistler yani kapital kontrol edemedikleri halk isyanlarına, halk hareketlerine, geniş kapsamlı etkili protestolara tahammül edemezler.
Kapitalin duygusu yoktu çünkü.
Hele bu isyanların, bu hareketlerin, bu protestoların yüz milyarlarca dolar ticari ilişkileri olan ülkelerde başlama ihtimali varsa, işte buna hiç mi hiç tahammül edemezler. Baktılar ki bir kıpraşma var, illaki olacak bir şeyler o zaman hemen harekete geçip kendi zararlarını minimuma indirecek şekilde kendileri organize ederler. 
Neyi?
Halkı.
Kiminle?
Siyasilerle.
Hani beklenmedik bir anda patlamasın diye balonun havasını birazcık almak gibi düşünün.
Siyaset; bir kısım beceri ve yetenekleri eksikli, mutlaka bir şeylere aç olan insanların kendilerine meslek edindikleri bir iş koludur. Akli melekelerini geliştirmemeyi tercih ettiği için geri kalmış toplumlarda.
Her iş de olduğu gibi siyasetinde patronları vardır. Siyasetin patronuysa kapital, yani emperyalistlerdir.
Siyasilerin esas ödevleriyse patronlarının temelde isteklerini, ellerine tutuşturulan program çerçevesinde yerine getirmektir, akli melekelerini geliştirmemeyi tercih ettiği için geri kalmış toplumlarda.
Bu özelliklere sahip geleceğin liderlerini halkın içinden çıkarıp seçmekse kapitalin İK bölümünün işidir. Zordur, onlarla yıl sonranın liderini bir köyden, bir kenar mahalleden, memurlar, emekliler, öğrenciler gibi esas çoğunluğu temsil eden kitle içinden seçip, sonra ince ince onları işlemek, üstlerinde çalışmak. Amma sistem böyle, yüzlerle yıldır oturmuş bir sistem, tıkır tıkır çalışıyor, patronlara ver ülke adını otuz yıl sonra kim başbakan, kim ana muhalefetin tepesindeki adını versinler sana, geri kalmış toplumlarda.
Mesela, verilen tüm emirlere itaat eden siyasilerin yaptıkları aptallıklarsa halkı çok şaşırtır hep. Der ki halk ‘’bizi bu kadar aptal yönetiyorsa biz milletçek gerçekten aptalız galiba’’ der, ‘’içimizden çıka çıka ancak bunlar çıkabiliyor’’ da der. 
Burada kapitalde ‘’bingo’’ der. 
Çünkü esas hedef halka kendini aptal hissettirtmek, bilim ve sanat cephelerinde köreltmek, halkı kararsız kılmak, milletleri bağlayıcı etken olan kök kültürleri yok etmek, akıllarının gelişmesine engel olmaktır.
Hangi ülkede hangi ayaklanmayı, halk isyanını, protestoları emperyalistlere ve onların kontrol altında tuttukları ülkelere ait hangi sırtını uluslar arası sermayelere dayamış kanal ve kanallar öne çıkarıyorsa, birinci haber giriyorsa bilin ki o protestoları, o ayaklanmayı o ülke ve/veya asistanlık görevini üstlenmiş ülkeler organize ediyordur. 
Mesela Gezi’yi kapital organize etmediği, Gezi gerçek anlamda bir halk hareketi olduğu için kapitalin uluslar arası propaganda kanalları belgesellere gömülmüşlerdi saatlerce, büyük patronlar ne yapmaları gerektiğine karar verene kadar. 
Bal Mahmut’u bilen bilir, zor bir soru sorulunca ağzına leblebi atar, yerken konuşmak ayıp olduğu için, lokmayı yutana kadar düşünürmüş. Bal Mahmut’ta leblebi, uluslar arası ulusal propaganda kanallarında belgeseller aynı yani.
Şimdi bir yürüyüş var, malum kanal baş köşede yayında her an her saniye.
Tüm Dünyaya yayın yapıyorlar. İşlem tamam çünkü.
Sonuç;
1) Siz yürüdünüz artık onca yolu içiniz rahat, daha ne yapasınız, feysler, instagramlar yıkılıyor koydunuz resimlerle, orada mıydım oradaydım, mis, bundan sonrası yaz tatilleri falan, ha bu arada Mustafa Kemal’in Askerleri olmak için çıktığınız yolda, projenin uygun adım uyum içinde yürüyen askerleri oldunuz, olsun önemli olan asker olmaktır zaten gerisi hikaye, yani vatandaş olarak memnunsunuz artık.
2) Ana muhalefet partisinin proje yönetimi koltuklarına yapıştırıldılar iyice, o koltukları terk etmelerine yönelik halktan hiçbir talep gelmez en az üç beş yıl daha, şahane ki ne şahane, Gandhi’nin adım sayısını da geçmişler bugün, rekor da kırıldı, daha ne olsun, onlarda çok memnun. Al sana muhalefet. Hem de efendi mi efendi.
3) İktidar partisiyse zil takıp oynuyor, sayısal çıkmış gibi oldu onlara, demokrasi ve özgürlüklerin savunucusu haline getirildiler bu coğrafyada birden bire hem de OHAL varken hem de bu ülkede, hatta kendilerince orantısız zeka yarışına bile girdiler yürüyenlerle, istedikleri gibi at koşturuyorlardı bundan sonra iyice açıldı önleri, kimse tutamaz artık onları, muhalefet muhalefet dediğinde neymiş ne kadarmış gösterdiler diğer yüzde elliye, valla bundan iyisi Şam’da kayısı deyip dönüp bıraktıkları yerden devam ederler artık çağdaş hukuk devrimlerine, yani onlarda çok memnun.
4) Esas kim mi çok memnun? Kapital. Operasyon dört dörtlük oldu abisi, bu kadar itaatkar ve de gaza gelmiş bir kitleyi onlar bile hayal edemiyorlardı açıkçası. Kendilerine güvenleri iyice arttı, zaten işler tamda istedikleri gibi organize edilince ehh tee 1950 lerden beri, nazar etme ne olur çalış senin de olur, işler oldukça tıkırında gidiyor, zaten our boys her zaman did it her şeyi. 
Tamamdır yani. Bu evlilik ömür boyu sürer şekerim, herkesin mutlu olduğu ortaklıklarda da…
Ha, 
Adaletin bu mu Dünya diyorsan eğer,
Bu.
Daha ne olsun.
Ha bir de orijinal versiyonu olmalı, Selda Bağcan’dan dinleyebilirsin, o da güzel söylüyor bence.
Kırılmasın kalbiniz, fena yedirdiler sizlere, olsun öğreneceksiniz, bizim abiler ablalar, bizlerde öğrenmiştik 60’larda, 70’lerde. Anneler babalarda 50’lerde öğrenmişlerdi. Atatürk’ten beri bu durum böyle.
Diyeceksiniz ‘’amma amma o halde tepedeki liderlerin yaşları tutuyor biliyorlardır durumu, gelmezler ki bir daha keleğe’’, doğru çok iyi biliyorlar, 
Zaten bildiklerini yapıyorlar, 
Zamanında onlara yedirmişlerdi, şimdi sıra sizde. 
Bu nedenle gençleri tepeye çıkarmıyorlar ya, amman akıl girmesin işin içine.
Emperyalistler çok sıkı puştlardır arkadaş, ne zaman geçirirler esas adama biliyor musun? Hem de tam da siz yürürken pür neşe.
Dur,
Uzattık mı lafı,
Her şey birbirine mi karıştı,
Dağıldık mı,
Anlatamadım mı yine,
Peki birde şöyle deneyeyim,
Bu sefer,
Sadece,
İki kelimeyle,
Tamam söz ya,
Valla,
İki kelimeyle,
Penguenler nerede?
Murat Denizel

Hiç yorum yok: