1 Aralık 2012 Cumartesi

İÇİ SENİ YAKAR DIŞI DA SENİ

Kadın makyajsızken güzel. Alıştırıyor kadınlar erkekleri rengarenk yüzlere önce. Hatların netleştiği veya hatları yok eden veya tam tersi ortaya çıkaran yüzleriyse silince sonra, erkekler şaşırıyorlar çok. Kim bu diye. Ki illaki siliniyor o makyajlar bir gün hayatın içinde hayatın bir yerinde. Ve de gerçek yüzümüz çıkıyor ortaya. Herkesin içinde.

Yüzlerini renklendirilmiş kadınlarla ilk tanıştığında,
Kim bilir nasıl biridir aslında görüntü itibariyle diye erkeklerinde kafaları karışıyor ister istemez. Ki bu kafa karışıklığı gittikçe daha da artıyor tıbbın estetik alemi her geçen gün daha da geliştikçe.

Memeleri şişirmek kaldırmak falan iyiymiş meğersem zamanında. Kıymetini bilememişiz. Görüyorsun zaten ne gibi müdahalelere maruz kalmış, çok belli. Ya seversin ya sevmezsin tercih senin.
Makyajla botoks işiyse erkekleri fena getiriyorlar keleğe.

Yahu kadına merhaba deyip yaşını öğrendiğinde diyorsun ki içinden, hey maşallah yaşlar gelmiş kırk beşlere ellilere falan amma bak kadın çakılmış kalmış en fazla otuz beşlerde.
Sonra,

Kadın gözünün önünde çökmeye başlıyor yavaş yavaş. Ay be ay neredeyse. Bak şu patronun işine kadın durdu durdu çakıldı kaldı otuz beşlerde,
Duraklama döneminin sonu da bize kısmet oldu zahir diyorsun.

Amma ne çökme. Her sabah bir başka heyecan. Ana anaa falan derken,
Tak,

Bir gün tekrar karşılaşıyorsun ki,
Otuz beş hallerine geri dönmüş. Amma tek kaş havada biraz mesela. Veya dudağın bir kenarı seğiriyor gibi sanki, hafif havada yamukçasına.

Bu tabii ki amatörler kadınların halleri. Amatör kadınlar yani ilk seferlerde botokstan hemen sonra heyecanla buluşurlar birileriyle.
Profesyonel olanlarsa en az üç dört gün pek görünmezler ortalıkta.

İki nedenden;
Birincisi yayılsın sıvı içeride ki dengeye gelsin suratın şekli şemali yeniden diye,

İkincisi ara vereceksin bir zaman ki,
Botoks evveli son halin biraz silinsin hafızalardan.

Eskiden kadınlar sitem ederlerdi hiç fark etmiyorsun bendeki değişikliği diye,
Ya saçlar boyanmış ya da kestirilmiş olurdu o zamanlar sadece. Heriflerde kadına selam canım diye geçerlerdi önlerinden değişikliği fark edemeden.

Haklı olurlardı bence kadınlar. Siyah saçın sarılaşmasını fark etmeyen koca tanırım ben.
Yok artık demeyin boşuna, biz demiştik zaten o günlerde yok artığı layıkıyla.

Amma,
Kadınlarda bazen azarlardı hani yani. Uçlarını aldırırlar kırıkları falan belki dip boya, sonra akşama, amma fark etmedin yani değişikliği sitemleri. Nasıl gerilirsin anlatamam. Kıvrım kıvrım kıvranırsın neyi fark etmedim ben diye. Hala.

Oje rengi. En fenalarından biriydi.  Adamın içini kurutur.
Nasıl? Beğendin mi?

Neyi neyi neyi diye beyin tam kapasite tarar karşında ki kadını amma ne fayda.
A aa bak bu ojelerim yeni.

Eski neydikine?
Ve de botoks öldürücü darbeyi vurdu erkekler alemine. Hem de ne vurmak.

Hiç fark etmedin diyorlar mesela bazıları. Bazılarıysa fark etmemen gerektiği üstünde yoğunlaşıyorlar.
Fark edince,

Fark ettim mi diyeceksin yoksa fark etmemiş gibi mi davranmalısın bu durum o kadının o günlerde ki ruh haline bağlı tabii ki de.
Hem iç hem dış sıkı gözlemci olmak zorunda erkekler. Pür dikkatinden hem de.

Duruma göre.
Bu sefer kesinlikle fark etmişsindir. Amma fark etmemiş taklidi yapıyorsundur kendince. Fark ettiğini fark edersen olmayacak yine diye.

Benim kuşak kadınların bir kısmının yüzleri gençleşiyorlar yaşları ilerledikçe.
Görüntüleri gençleştikçe iyi hissediyorlar kendilerini mutlaka.

Rekabet desen, daha genç kadınlarla, hayır diyorlar.
Kendimizi böyle daha iyi hissediyoruz diyorlar.

Amma,
Yaşlar ilerledikçe ve kadının görüntüsü gençleştikçe bu duruma prim veren erkeklerin sadece,

Görüntülere fiziki özelliklere kapılan erkekler olduklarını fark etmiyorlar da.
Başlayan ilişkiler de bitiyor bir zaman sonra haliyle. Daha genç görüntüsü olan bir başka kadın nedeniyle.

Kaşla gözle memeyle kalçayla beğenilerini şekillendiren erkekleri,
Kadınlar,

Kaşla gözle memeyle kalçayla etkiledikçe.
İç güzelliktir önemli olan dış güzellik geçicidir lafının doğruluğunu keşfetme şansını da bulamıyor erkekler bu nedenle.

Pat, karşı tez geliyor bu sefer.
Amma erkekler dış güzelliklere çok önem veriyorlar diye.

Doğru.
Amma bu bakış açısının doğru olması bu bakış açısının ilişkinin keyfinde sevgide doğru olduğu anlamına da gelmiyor amma. Ve de,

Kadınlar,
Güzelliklerine daha da güzellikler katmaya çalışırken, kendi iç dünyalarının güzelliklerinin daha da saklanmasına neden oldukça.

Mutlu mesut çiftlere bakıyorum çevremde uzun uzun yıllardır keyifle sürdürülen ilişkilerin kahramanlarına da,
Neredeyse tamamı konu dış güzellikse kalabalığın içinde hiç de fark edilemeyecek insanlar.

Düz. Rahat. Net. Kendi gibiler.
Yaşları belli. Yaşanmışlıkları çok belli.

Ne kadarlarsa o kadarlar.
Ne kadar olduklarına tavlanmışlar zaten uzun yıllardır.

Ne kadar olduklarını sevmişler. Ne kadar olduklarına bağlanmışlar.
Kafalar gönüller ruhlar haldır haldır çalışıyorlar daha da güzelleşmek için.

Amma bedenlerle ilgilenen yok gibi.
Dış güzelliklerin yaşlandığını bile farkında değiller. Ha bir içe yapılıyor yatırımlar. Dış güzellikleri yaşlandıkça içleri kaynıyorlar birbirlerine.

Akıllarla. Gönüllerle.  
Sarılıp yattığında başın göğsünde içine dolan hissin güzelliğine tavlanmışlar uzun yıllardır sadece.

Sarkmış memeleri yumuşamış kalçaları büyümüş göbekleri kellikleri beyazlanmış saçlarıysa farkında bile değiller sevgilerinde.
Sarılıp sevgiyle yattığında gözlerin mutlulukla kapandığında içini görürsün sadece.

İçinde ki sevgiyle doğan ışığı sadece.
Ne çizgileri görürsün ne de yaşlanmış bedenleri.

Elleri hissedersin mesela. Severken içini yumuşatan içini mest eden sadece.
En önemlisi huzuru hissedersin içini tıka basa dolduran.

Tüm fiziki özellikler yok olup giderler içini dolduran duygu sellerinin arasında bir yerlerinde.
Çok seviyorum çok beğeniyorum yaşını insanların.

Erkeği kadını.
Hele yaşlar ellilerin ortalarına geldiklerinde.

Öykülerini seyrediyorum yaşlanan bedenlerinde yüzlerinde onların.
Üstleri rengarenk makyajlarla kapanmamış, içleri sıvılarla doldurularak şişirilmemiş,

Kendi kadar kendi gibi öykülerine tav oluyorum insanların.
Gözlerine mesela.

Hiçbir zaman yaşlanmayan her geçen sene yaşananlarla daha da güzelleşen gözlere.
Kenarlarında ki kaz ayağı çizgilere işlenmiş öykülerle güzelliklerle çerçevelenmeye devam eden gözlere mesela.

Dış dünyamızı şekillendirirken içlerimize sıra gelmiyor bir türlü kendimizi ifade edebilmemiz adına.
İçimizdeki güzelliklerin önlerine perdeler çekiyor makyajlar botokslar estetikler her anlamda.

Maddeye bağımlı kılıyorlar bizleri.
Gözlerin gördüklerine.

Gözlerse maddeye şekle şemale takıldıkça,
Sıra gözlerin kendilerini görmeye gelemiyor bir türlü.

Ki,
O gözler kapandığında bir gün aklımızda kalanlarsa ne memeler ne kalçalar be boy ne pos ne göbekler ne parayla gelenler gidenler,

Ne de maddeyle yaşantımıza girenler çıkanlar.
O gözler kapandığında bir tek o gözlere olan özlem kalıyor içimizde.

Özlemlerse sevdiğimizi yitirdiğimizde ne eve ne arabaya ne dik duran memelere ne beyazlaşmamış saçlara.
Sevmişsek eğer.

Güzel sevmişsek eğer.
Varınızı yoğunuzu sevginizi güzelleştirmeye adayın derim. Önce kendime sonrada sizlere.

Aldatmayın kendinizi.
Kadınlarla erkekler nasıl olduysa oldu artık birleştiler bir yerde.

Aldatıyorlar ikisi de.
Erkekler kadınları başka kadınlarla aldatıyorlar.

Kadınlarsa,
Erkekleri yine kadınlarla aldatıyorlar.

Kadınların erkekleri aldattıkları kadınlarsa,
Kendileri.

Sonra,
Hani nerede sevgi?

İçimizde.
İçimizi dışımıza çıkaracağımıza,

İçimizi dışımıza gömüyoruz ha bire.
İster tek başına,

İster kalabalıklar içinde,
Sevgi dolu içiniz kadar güzel bir,

Pazar olsun hepinize.

1 yorum:

salyangoz dedi ki...

Ben 46 yaşındayım ve aynen sizin gibi düşünüyorum, Murat Bey. Genetik olarak cildi sağlam bir aileden geliyorum. İnsanlar yaşımı sorduğunda "daha küçük söyle, zaten hiç göstermiyorsun" diyenlere neremle güleceğimi hep şaşırıyorum. Oldum olası ne makyaj merakım vardır ne de aklını kendisiyle bozmuş bir kadınım. Oje deseniz midemi kaldırıyor neredeyse. Çok yakın erkek arkadaşlarımdan hep şu serzenişi duyuyorum: "Kadının güzelliğine büyüleniyorsun, sonra ilk birlikte uyuduğunuzda sabah gözünü açıp yanında uyanan kadını tanıyamıyorsun, sanki o güzellik gitmiş, yerine alakasız birisi gelmiş. Ne iyi, sen hiç böyle sürpriz yaşatmamışsındır hayatındaki erkeğe. Bıktık ya, ne çoklar bu tip kadınlar!" Yani erkekler tahminimizden daha çok olduğu gibi görünen karşı cins istiyor. Bir kadının sabah daha yataktan kalkar kalmaz makyaj yapabilmesine hp hayretler içerisinde bakıyorum zaten. Kardeşim, hiç mi mahmure olmazsın sen sabahın kör saatinde? Aynaya baktığında gördüğün zata bu kadar mı katlanamıyorsun? Bi rahat bırak kendini ya. Bir gün de bakkala rujunu sürmeden gidiver, bak bakalım dünyanın sonu geliyormuymuş!